Eğitim Bir Sen türbana özgürlük istiyor

Eğitim Bir Sen üyeleri, ülke genelinde gerçekleştiği belirtilen eylemde, türbana özgürlük istedi. İlçe Temsilcisi Atilla Baydar önderliğinde toplanan Eğitim Bir Sen'liler, “Her insanın vazgeçilmez, devredilmez, dokunulmaz temel hak ve hürriyetlerinden olan, çalışma hayatında yer almamızı, seçilme hakkımızı kullanmamızı yasaklayanları, halkın tasfiye etmiş olmasına rağmen zihniyetlerinin hayatımıza hâlâ yön vermesini protesto etmek, bu ülkeyi bizim için yaşanmaz kılan yasakların kaldırılması talebimizi haykırmak için toplandık” dedi.
Türban konusundaki isteklerini yüksek sesle haykıran Eğitim Bir Sen üyeleri, ellerinde pankartlar ve attıkları sloganlarla tepkisini dile getirdi.
Eğitim Bir Sen'liler adına basın bildirisini okuyan Sadık Yılmaz Ticaret Meslek Lisesi Din Kültürü Öğretmeni Nuran Çetin, şunları söyledi; “Biz gerçek anlamda 'özgür bir toplumda' düşünce ve inançlardaki çeşitliliğin, fikirlerin zenginlik olduğuna inanıyoruz. Bunun için hiçbir otoritenin toplumsal dokuya müdahale etmemesi, insanları ötekileştirmemesi gerektiğine inanıyor, çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara özgürlük istiyoruz.
Biz eşitlikten, insanların kategorize edilmemesini; başarılı olmak için fırsat ve imkânların herkese eşit bir şekilde sunulmasını anlıyoruz. Devletin bütün vatandaşlarının meşru haklarını iade etmesini, özde ve sözde vatandaş ayrımına biran önce son vermesini istiyoruz.
Biz adaletin, ödül ve ceza dağıtımıyla ilgili olduğuna, bunun için de her insana hak ettiği şeylerin verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Adaletin sadece maddi olgularla sınırlı olmadığını düşünüyor; adaletin de, özgürlük ve tüm insan hakları gibi dağıtılmasının mümkün olduğunu biliyoruz.
Özgürlük, eşitlik ve adaletin sürgün edildiği her yerde, acıya maruz kalanlar en çok kadınlar ve çocuklar olmuştur. Bütün kirli hesaplar en çok onları vurmuştur. Onlarca yıldır; din-siyaset, gelenek-modernlik, din-devlet gerilimlerinin kurbanı çoğu kez kadınlar olmuştur. Dün üniversiteye gittiğimizde bizi ikna odalarıyla karşılayanlar, bir kalbimizin, bir insanlık onurumuzun olduğunu düşünmeden ilkel öfkeleriyle bize diz çöktürmeye çalıştılar. Karanlık, kibirli güç odakları çıkarlarını korumak için zorunlu gördükleri çatışma için, inancımızın gereği olan başörtüsünü, daha derinlerde aklımızı, kalbimizi ve inancımızı kavgalarının ortasına atmaktan çekinmediler.
Devlet, şiddet gören kadını koruyor. Ancak aynı devlet, kadının başını kapatarak TBMM'ye gelmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisi kadına şiddet uyguluyor; ayrımcılık yapıyor ve ötekileştiriyor. Üniversitede rektörlerin dönemsel lütuflarıyla haklarını kullanabilen kızlarımıza başörtüleriyle kamuda görev yapmak yasaktır. Bu uygulama, had bildirmenin başka bir versiyonudur. Küresel aktör iddiasındaki iktidar bunu ne bize ne dünyaya ne de kendilerine izah edemez. Mevcut iktidar bu ayıptan kurtulmalı, toplum mühendisliği olan 'kadınları inançlarını yaşama konusunda sınırlamaktan' vazgeçmelidir. Anayasa'da bulunmayan bir yasak, iç tüzük, yönetmelik hatta genelge gibi Anayasa'ya uygun olması gereken düzenlemelerle var ediliyor. Anayasa'da korunan bir hak, yönetmeliklerle yok sayılıyor.
Artık yeter! Aklımıza, ruhumuza giydirilmeye çalışılan deli gömleklerine hayır diyoruz. Sayın Başbakan, “Hiç kimse, iç düşmanlar ihdas ederek milletin hukukunu çiğneyemez. Bu ülkede artık kimse sırtını devlete dayayıp işkence yapamaz, faili meçhullerin üzerini örtemez” diyor. Peki, biz de şunu soruyoruz: Bizi bu vesayetçi bürokrasinin çıkarttığı yönetmeliklerle yargılamaya, ötekileştirmeye devam edecek misiniz? O yönetmelik gereği olarak başörtülüleri Meclis'ten, kamuda çalışmaktan men eden yasakları korumaya devam edecek misiniz?
Başlarını örten kadınlara yıllardır reva görülen hukuksuz uygulamalar bir ötekileştirmedir. Ötekileştirmeye artık son vermeliyiz. Kadınların imanî, insanî değerleri, evrensel hukuktan kaynaklanan hakları görmezden gelinerek üretilen bu yasak açık bir insanlık ayıbıdır. Sahip olduğumuz değer, birikim ve eğitimi görmezden gelen, yaşama arzumuzu ve enerjimizi yok eden bütün uygulamaların son bulmasını istiyoruz. Toplumsal hayatın hiçbir aşamasında sorun olarak görülmeyen başörtüsü, toplum mühendisleri eliyle sorun haline getirilmiştir.
Buradan sesleniyoruz: İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, kadınıyla, erkeğiyle hep birlikte el ele, omuz omuza bu çağdışı yasağı kaldırmalıyız. Başörtüsü politik hesaplaşmaların, pazarlıkların, suni ideolojik çatışmaların malzemesi değildir. Başörtüsü, inancının gereği olarak kadınların kimliğidir, kişiliğidir. Herkes kadına ait bu kimliğe ve kişiliğe insan olarak saygı duymak zorundadır.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.