Dört dörtlük geziyi nasıl unutursun?

Türkiye’de kaç anadolu lisesi vardır ki, eğitim amaçlı böylesine etkili, böylesine yararlı, böylesine güzel bir gezi yapabilsin?
Düşünen babayiğit çıksa bile, deli derler diye adım atamaz.
Elbette sorumluluk çok yüksek, ancak ne kadar sorumluluk üstlenilirse, başarının o kadar artacağı unutulmamalıdır.
Bana göre amaca ulaşılmıştır.
Hedefi 12’den vurma diye bir deyim vardır ya, tam da öyle olmuştur.
Karacabey Anadolu Lisesi’nden söz ediyorum. Daha doğrusu, bundan önce üstlendiği görevlerindeki başarılarıyla tanıdığımız İbrahim Çalı’nın uçurduğu Karacabey Anadolu Lisesi’nden… Doğrusunu söylemek gerekirse, duyuyordum Çalı’nın her yıl yurt dışı gezileri düzenlediğini de, bu denli olumlu olabileceğine pek inanmıyordum.
Üç ana hedef belirlemiş Anadolu Lisesi Müdürü Çalı, “Önce sağlık, önce eğitim, önce güvenlik.” Herkesi numaralandırdıktan sonra ise “Düşün peşime” dedi.
Bindik bir alamete. 15 günde, 10 bin 250 kilometre yol aldık. Her gün ortalama 17 kilometre yürüdük. Acıktıkça durduk, pırıl pırıl ormanlarda piknik yaptık.
Rahatlıkla çok mükemmel denilebilecek Avrupa gezimizi unutulmaz anılarla geride bıraktık.
İzninizle gezi komutanı İbrahim Çalı’ya teşekkürlerimi ileterek başlamak istiyorum yurt dışı gözlemlerime..
İnanılması güç zorlukları kolaya dönüştüren İbrahim Çalı, içtenliğiyle, hiç eksilmeyen, güler yüzüyle, dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla ve hoşgörülü yapısıyla kısa sürede herkesin sempatisini kazandı. İyi niyetli rehberimiz İbrahim Çalı’ya ne kadar teşekkür edilirse edilsin yetersiz kalacaktır. Eline, koluna, ağzına, ayağına, yüreğine, beynine sağlık Çalı. Sen olmasaydın, bu güzellikleri göremezdik, bu çelişkileri yakalayamazdık. Gerçeklerle ilgili bu denli bilgilenemezdik. Kıyaslama yorumlarımızı sağlıklı yapamazdık. Bir yanımız yarım kalırdı. İyi ki sizinle birlikte bu geziye katılmışık.
Baba rehberimiz Ali Türek unutulur mu? Cana yakınlığı, sıcak kanlılığı, sempatikliği ve güven veren yaklaşımlarıyla sıkıştığımızda yanımızda oldu. Ali Türek’i de unutmayacağız… Otobüs Kaptanlarını unutmamız söz konusu olamaz.
Uz Turizm’in başarılı kaptanları, Özkan Göcük, Salih Kavlak ve İsmet Bayraktar Avrupa’yı dolaşırken gece demediler, gündüz demediler ve 10 bin 250 kilometre katederlerken olağanüstü gayret gösterdiler. Sağlıklı ve güvenli bir gezi yapabilmemiz için sürekli özveride bulundular. Kaptanlarımızı unutabilirmiyiz?
Olanaklı değil…
Anadolu Lisesi Beden Eğitimi Öğretmeni ve İlçe Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürü’nün görünmeyen hizmetleri unutulur mu?
Elbette unutulmaz..
Kısaca, geziyi düzenleyenlere ve güzelleşmesi için emeğini esirgemeyenlere ne kadar teşekkür etsek azdır.
Derskolik Hale Sağlam’ı, randevularına geç kalan ve şaşırdıkça başkalarının koltuklarına oturan İlhan Karaca’yı, gençlere taş çıkartan Yasemin Karaca’yı, çok dünyalı dostlarımız Recep Candan’ı ve Sema Candan’ı, özel yetenekleriyle öne çıkan Ferhat Işık’ı ve Ayşe Işık’ı, Aile bütünĺüğüne gösterdikleri özenle dikkat çeken Sezgin Kaya’yı, Derya Kaya’yı, dünya tatlısı sevimli maskotumuz Ceren Kaya’yı ve fazla görüntüden hoşlanmayan Burak Kaya’yı unutabilirmiyiz?
Memduha Ataman’mızı, Meral İbiş’imizi unutabilirmiyiz?
Oslo’da, “Beyaz geceleri” yaşarken aldığımız “Darbe girişimi” haberi içimizi yakmadı mı? Acı haberi kim unutabilir?
Tüm yolculara selam duran Alpler’in tepeden bakışını, kondol sefalarını kim unutabilir?
Erol Cingil’in, Resmiye Cingil’i cadde ortasında düşürmesine karşın daha sonra gösterdiği performansla yakaladığı uyumluluk, gezinin en centilmen erkeği seçilmesine neden olmadı mı? Erol Cingil’i ve hiç bir yürüyüşü kaçırmayan Resmiye Cingil’i unutabilir miyiz?.
İstikrarlı çalışmaları ve güzel servisleriyle gezginlerin yorgunluğunu unutturan Burak Çalı ile İsmail Çalı’yı kim unutturabilir? Yedikçe acıkan ve sıkışınca iltica tehdidini kullanan Mert Emir’imizi unutabilirmiyiz? Özgürlükçü ve bağımsızlıkçı kızımız Başak Öztürk’ümüzü unutabilirmiyiz? Anasının dizinden ayrılmayan Şüheda İbiş’imizi, sporcu kimliği ile öne çıkan Tolga Tosun’umuzu, kızlarımızın çete başı Berfin Berberoğlu’muzu, en süslü kızımız Ceyda Elbir’imizi, güzel sesli Ezgi Tarlı’mızı, yabancı dilini bülbül gibi kullanan Serra Üstündağ’ımızı parmak uçlarında yürüyen Kutlucan Öztürk’ümüzü, hanım hanımcık şirin kızımız Burçin Berberoğlu’muzu, Kapıkuleden çıkarken, yani gezinin ilk günü anasını, babasını özlediğini söyleyerek bol bol göz yaşı akıtan Belgin Pelvan’ımızı, peynirle dargın görünen Gökçen Kahraman’ımızı, içe dönük Merve Tepe’mizi, Yanık Berkay’ımızı, nerelerdesin Sait Mete’mizi, melankonik Melih Turlin’imizi hiç unutabilirmiyiz?
Bilesiniz ki unutamayız..
Güzel insanlarla tadına doyum olmayan güzel bir gezi gerçekleştirdik.
Rüya gibi 15 günü kim unutabilir ki..
İbrahim Çalı, 15 günde, 15’i başkent olmak üzere ( Selanik, Üsküp, Belgrad, Zagrep, Lübiyana, Venedik, Milano, Vaduz, Zürih, Fransa Colmar, Lüksenburg, Brüksel, Amsterdam, Kopenhag, Oslo, Stokholm, Berlin, Prag, Bratislava, Viyana, Budapeşte ve Sofya) 21 ülke ve 22 şehirde olağanüstü güzellikler yaşattı.
Unutabilirsen, gel de unut..
Kendi adıma dört dörtlük bir gezi olduģunu söyleyebilirim. En önemlisi, öğrencilerin olağanüstü bilgilendiklerinin, özgüven bulduklarının, deneyim kazandıklarının ve yeni ufuklara yelken açtıklarının altını çizebiliriz.
Kısaca özetlersek, bu geziye her yönüyle tam not verilirken, güzel sözcüğünün yetersiz kalabileceģi dile getirilebilir.
Bir başka gezilerde buluşmak dileğiyle yol arkadaşlarımın tümüne sağlıklı günler ve bitimsiz başarılar diliyorum…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.