DOMATES ÜRETİCİSİ YİNE HÜSRANLARDA

Karacabey ve Mustafakemalpaşalı domates üreticisi 40 yıldır birlik olamamanın acısını çekiyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, yıllardır sömürülen domates üreticileri için üzüleyim mi, kızayım mı, bilemiyorum.
Neden ikilem yaşadığımı anlatayım: Fabrikaların her yıl salça göndermek zorunda olduğu dış ülkelerle anlaşmaları var. Yerine getirilmeyen anlaşmalarda zorunlu ödenmesi gereken yüklü tazminatlar bulunuyor. Öncelikle bu nedenlerle fabrikalar, üreticiye muhtaçtır.
Domates üreticisi bu bilinç içinde birlik olsa, fire vermeden tek yürek halinde bir yıl domates ekmese, fabrikalar kesinlikle diz çöker. Sözleşmeler kesinlikle tek taraflı olmaz, karşılıklı yapılır. İnanın, domates üreticisinde sorun diye bir şey kalmaz.
Gel gör ki, 40 yıldır bütünlük sağlanamıyor. Sömürü 40 yıldır sürüyor. Fabrikalar, aynı senaryo ile 40 yıldır sahnelenen oyunu oynuyor da, kimsede bütünleşme duyarlılığı görülmüyor.
Bölünme oldukça, içeriden gelen ihanet sürdükçe, tabi ki sefalet kaçınılmaz oluyor.
İyi hatırlıyorum; 25-30 yıl önce, Karacabey Ziraat Odası, Nuri Karaca ve Hasan Karahasanoğlu önderliğinde defalarca, “Bu yıl domates ekmiyoruz kampanyası” başlattı. Mustafakemalpaşa Ziraat Odası da tam kadro organize olarak bu direnişin içinde yer aldı. Benim de çok desteklediğim kampanya bir türlü gerçekleştirilemedi.
Sonuç: Sürekli fiyasko oldu.
Çünkü, uyanık geçinen domates üreticilerinden bazıları fabrikalarla “Gizli anlaşma” yaparak sürekli kendi topuğuna sıktı. Fabrikaların tuzağına düşen üretici, geleceği arkadan hançerledi. Yarınlarını kendi elleriyle kararttığını inatla görmezden geldi.
Şimdi gülünecek halimize ağlıyoruz. Bir kilo domatesin maliyeti 60 kuruş. Fabrikalar, tek taraflı sözleşmeye dayanarak, domatesin taban fiyatını 50 kuruş olarak açıkladı. Ancak, bazı fabrikalar, üretim fazlalığını gerekçe göstererek alım da yapmıyor. Üreticiyi tüccarın kucağına itiyor. Tüccar, geçen yıl tarlada 80 kuruşa satılan domatesi bu yıl 35 kuruşa alıyor. Üretici zarar ederken tüccar, 35 kuruşa aldığı domatesi fabrikaya 43 kuruşa satıyor. Fabrikaların tüccarla birlikte oluşturduğu kumpas içinde yorulmadan, terlemeden çuvalla para kazanma sistemi hiç değişmiyor.
Oysa, bir yıl başka ürün ekilseydi de, ağızdan çıkan sözün arkasında durulsaydı, inanın bu gün domates üreticileri hiç bir sorun yaşamazdı.
Fazla uzatmadan üretici arkadaşlarımdan gelen mesajlardan birini aktarmak istiyorum:
“İyi günler İbrahim Bey. Partilerin yolunda gitmeyen durumlarını yaz. Görevini iyi yapamayan belediyeleri de yaz, bunlara sözümüz yok. Ama azıcık bizleri de çiftçileri de yaz. “Üreticinin tepesine basıp 35 kuruşa domates alıyorum, yüzde 10 ile yüzde 15 de fire kesiyorum, daha da beğenmezsem red yazıyorum” diyen fabrikacıyı da (Tüccarı) yaz.
En önemlisi bütün bu olan bitenler karşısında kılını bile kıpırdatmayan Ziraat Odalarını da yaz. bunların görevleri sadece aidat toplayıp ödemeyenlere ihbarname göndermek mi olduğunu da yaz. Selamlar” demiş ve bitirmiş.
Öncelikle belirteyim, üretici sorunlarını en fazla yazanlardanım. Bir kez daha anımsatmak istiyorum: Hak verilmez, alınır. Sen, öncelikle kendi içinde bütünleşmelisin. Gerekirse Ziraat Odasını da sorgulamalısın.
Kısaca, geçici çıkarlar için el etek öpmemelisin. Doğru bildiğin yolda yürürken, savrulmamalısın, geriye dönmemelisin. Bölük, pörçük olmamalısın.
“Bu yıl domates ekmiyoruz” kararını provoke ederek “Gizli anlaşma” yapmamalısın. Yani, kendi kendini yememelisin.
Anlayacağınız, fabrikalar gibi çifte standart uygulamamalısın.
Zamanı geldiğinde dik durmasını becerebilmelisin.
Üretici dostum, yanılıyor muyum?
Kendi düşen ağlamaz demiyorum.
Bence hala umut var.
Çünkü umut bittiği yerde başlar.
Ne dersiniz?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.