DIŞ POLİTİKA İFLASIN EŞİĞİNDE
DIŞ POLİTİKA İFLASIN EŞİĞİNDE 2006 Aralık ayında AB, Türkiye’yi hayal kırıklığına uğratan raporunu açıkladı. Gerçi, Türk Ulusunun büyük bölümü neticeyi çok önceden biliyordu. Hayal kırıklığı, iktidar sahiplerinde oluştu. Raporun özeti : 34 başlık altındaki müzakere konularından sekizinin askıya alınması. Diğer müzakere konularının da açılabileceği, fakat Türk hava ve deniz limanlarının Kıbrıs Rum Yönetimine açılmadan; açılan müzakere konularının kapanmasının yapılamayacağı kesin hükme bağlanmıştır. Kısacası, gelinen nokta hüsran. İktidarın güvendiği dağlara, mart karı yağmıştır. Bunun etkisi henüz sindirilmeden, Irak konusu bütün çıplaklığı ile Türkiye’nin önüne seriliverdi. Kim serdi? Doğaldır ki ABD. Irak politikası zora giren ABD, ek tedbirler almakta. ABD Başkanı George W Bush, Irak’a yirmi bin kişilik yeni bir kuvvet gönderiyor. Ayrıca, Kuzey Irak’taki Barzani kuvvetlerinden iki tümen Kürt askeri de Bağdat’a doğru yola çıkarılmıştır. Kürt tümenleri, Bağdat’ta asayişi sağlamada ABD birlikleri ile beraber hareket edecekler. İlk aşamada, Kuzey Irak’lı Kürt lider Talabani Irak’ın Devlet Başkanlığına getirilmiş; şimdi de Kürt kuvvetleri Irak’ın bütününde güvenliği ve asayişi sağlamada görev alıyor. Dahası, Barzani Kerkük’te referandum yapmaya hazırlanıyor. Kerkük’ün nüfus yapısı Kürtler lehine bozulmuş, Tapu ve Nüfus idareleri darmadağın edilmiştir. 2007 sonuna doğru da referandum yapılacak ve Kürt hakimiyeti Kerkük’te ilan edilecek. Dolayısıyla; Kerkük petrolleri Kuzey Irak’lı Kürtlerin eline geçmiş olacak. Irak’ta bunlar gelişirken, AB’den beklemediği dışlanmaya maruz kalan AKP iktidarının Başbakanı ve Dışişleri Bakını; hem AB’ye ve hem de ABD’ye seslerini yükseltmeye başladılar. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB’nin son kararlarını eleştiren bir basın toplantısı yaptı. Yanında da Baş müzakereci Devlet Bakanı Ali Babacan boy gösteriyordu. Ali Babacan, toplantı boyunca tek kelime etmedi. Bay Gül’ün yanında bulunma sebebini anlayamadım! Bay Gül; AB’ye sitemkar göndermeler yaptı. Dedi ki “AB sekiz maddeyi askıya aldı. Biz de o maddeleri kendimiz açarız, kendimiz kapatırız”. Anlayan beri gelsin. Madem ki kendimizi açıp,kendimizi kapayabiliyoruz; niçin AB’nin afrasını tafrasını çekiyoruz? Bay Gül’ün açıklamaları, bana abandone olmuş boksörün sayıklamaları gibi geldi. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a, Kerkük’teki olaylara değinirken; “Kerkük meselesi, AB’den önce gelir” dedi. Daha düne kadar, “AB her şeyin önündedir”. İfadesini kullanan iktidar, AB’den gelen dışlanma neticesinde gerçeği görebilmiştir. Fakat, Irak politikasında ki tutarsızlıklar ve ABD’ye teslimiyet; Türkiye’yi zora sokacağa benzer. ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Halilzad’ın, Başbakanın Kerkük açıklamasına karşı cevabı gecikmedi.”Irak’ın içişlerine kimsenin karışmaması gerekir”. Yani, kimse hariçten gazel okumasın demeye getiriyor. Bay Erdoğan’da, Halilzad’a cılız bir cevap verdi. “Halilzad acaba Bağdatlımıdır? Bunun üzerine ABD cephesinden Başkan George W Bush, Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice, Savunma Bakanı Robert Gates, Ankara Büyükelçisi Ross Wilson ve Bağdat Büyükelçisi Halilzad bölge ülkeleri ve özellikle Türkiye’nin hoşuna gitmeyecek ve Kuzey Irak’taki Kürtleri şımartacak açıklamalarda bulunmuşlardır. “Irak harekatında Kürtler, ABD’ye yardımcı olmuşlardır”. AKP Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kasım ayında da Genel seçimleri göğüslemeye hazırlanırken, AB ve Irak politikasında beklenmedik darbeye hedef olmuştur. Bu iki darbe, AKP’yi zora sokmuştur. Ancak, asıl zora giren Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Türkiye, uluslararası dış siyaset arenasında kritik bir noktada bulunmaktadır. Bu denli kritik bir dönemde başarılı bir şekilde temsil olunamamaktadır. Dış politika iflas etmiştir. Acaba, temsile görevli kadrolar, yeterli tecrübeye sahip değil midirler?