Din mi devlete hizmet etmeli, devlet mi dine?

Birkaç kez Kuran mealini okudum. Şimdi Diyanetten aldığım tefsiri okuyorum. Okuduklarımla ülkemde yaşananlar birbirine hiç uymuyor.
Son yıllarda ülkemizde yeni bir din üretilmeye çalışılırken, yüce kitabımız Kuranda okuduklarımızın tam tersi uygulanıyor. Din görevlileri camilerde açıkça siyaset yapıyor. Hutbeler iktidarın isteğine göre hazırlanıyor ve camilerde ayetleri inkar eden vaazlar veriliyor! Din siyasete alet ediliyor!… Nasıl mı?
1-Dolmabahçe Sarayı’nda, PKK ile 10 maddelik mutabakat imzalandığında, İlçe vaizimizin açılım duası yaptırması ve cemaate birkaç kez amin dedirtmesi neyin nesidir?
2-Çanakkale zaferi yıldönümünde, Vaiz efendi duayı bitirdi ancak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ağzına almadı. Bu sırada değerli bir büyüğümüz ayağa kalkarak, “Niye Atatürk’ü anmıyorsun, terbiyesizlik yapıyorsun” diye tepki gösterdi. Kıvırcık çıkaran Vaizin cevabı: “Atatürk’ü söyledik mi, Kazım Karabekir ve diğerlerini de söylemek gerekir” dedi.
Vaiz efendi duada, Atatürk ve silah arkadaşlarına yer vermediği gibi, Mustafa Kemal Paşa’yı baş komutanlık rütbesinden indirerek sıradan bir asker seviyesinde göstermeye gayret etti.
3-Vaiz efendi, Kurban Bayramı öncesindeki Cuma vaazında, “FETÖ Örgütüne kurban bağışlayanların kurbanları kabul değil, ya bu kişileri bulup verdiğiniz paraları geri alacaksınız, yada yeniden kurban keseceksiniz” dedi. Benim FETÖ denen bu cemaat görünümlü terör örgütü ile hayatımın hiç bir döneminde yolum kesişmedi, yolları yolum olmadı, hep karşı durdum. Dilimizde tüy bitti bunların maksatlarını anlatmak için.
Vaiz efendinin bu ifadesini kabul etmediğim gibi, kurbanla ilgili sözlerini siyasi emir karşılığı söylediğini düşünüyorum. Zira bu cümleler bir ayeti inkar oluyor. Allah bir ayette “Ameller niyetlere göredir” diyor. Kaldı ki bu kurbanlar verildiği zaman fakir ülkelere gönderiliyor diye bağışlanıyor.
Vaiz efendiye şu soruyu sormak istiyorum: Diyanet Başkanlığı’na kurban bağışı yapılıyor, orada da insan faktörü var, şayet tersi olur da, oradaki olası bir istismarda kurbanlar kabul olmuyor mu?
Gelelim siyasete:
1-Yıllardır başörtüsünü siyasi malzeme yapan, namusun başörtüsünde saklı olduğunu sanan AKP, zinayı suç olmaktan çıkaran yasa çıkarmadı mı?
2-Avrupa birliği emriyle Aliimran Suresi 19 Ayeti 2005 yılından bu güne, ülkemizdeki bütün merkez camilerde okunmuyordu, yeni okunmaya başlandı. Allah bu ayette diğer dinlerin hükmünü kaldırdığını söylüyor. Oysa bizi yönetenler, o dinler hala varmış gibi “Dinler arası diyalog kurulmalıdır” cümlelerini kullanmaya devam ediyor. 3-Allah bir ayette, “Yahudileri, Nasranileri dost edinmeyin, ülkeniz ve ailenizin selameti için her türlü ticareti yapmakta serbestsiniz, ancak dost olamazsınız, dost olursanız onlardan olursunuz” diyor. Oysa bizi yönetenler, “İsrail dostumuzdur, bizim onlara onların bize ihtiyacı var” demiyor mu?
4-Allah katında şehitlik mertebesi eşit değil mi? Tabii ki eşit! Oysa 15 Temmuz şehitlerine “Benim şehidim” deniyor, diğerleri vatan şehidi. Aldıkları tazminat ve yardım bedelleri aynı mı? Ne gezer. 15 Temmuz’da parmağı kopan gazi sayılıyor ve 3.5 milyon TL. maaşa bağlanıyor. PKK terörü ile mücadele edenlerde % 40’tan aşağı yaralananlar gazi sayılmıyor ve bunlara asgari ücret yeterli görülüyor.
5-Allah bir ayette, “Sizin için kısasta hayat vardır” diyor. Biz kısastan ne anlıyoruz? Kısas, işlenen suça karşı emsal bedel değil mi? Hangi suça emsal bedel ceza veriliyor? Torba yasalarla ceza kanunu kuşa çevrilmedi mi? Aynı suçtan zenginlere ve ünlülere ayrı, fakire ayrı ceza veriliyor.
Ulu Camii İmamı Hasan Hoca bir vaazında, “Kuran sadece ölülere okunmak için değil, okuyup anlamak, anlayıp yaşamak için insanlara indirilmiştir” dedi. Kendisini gönülden tebrik ettim. Ancak okuma alışkanlığımız yok gibi. Kısaca okumayı sevmediğimiz için hocaların her anlattığını doğru sanıyor, dinin siyasete hizmet ettirilmesine ses çıkartmıyoruz!
Bir çok örnek gösterebilirim, ancak sözü fazla uzatmak istemiyorum. Bazılarının din düşmanlığı gibi algıladığı laikliğin çok önemli olduğunu ve din işleriyle, devlet işlerini birbirinden ayırdığını hatırlatmak istiyorum.
Laikliği bize miras bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha minnet ve şükranla anıyorum.
Kurandaki gibi, din siyasete değil, siyaset dine hizmet ederse, işte o zaman dünyanın en mutlu ve en güvenilir ülkelerinden biri olabiliriz…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.