Devrim yama tutmaz

Cumhuriyet devrimleri on yıllardır saldırı altında. Ancak AKP iktidarının özellikle son 7-8 yılında bu saldırının dozu iyice arttı.
Saldırının başlangıç tarihi olarak yaygın şekilde 1950 yılı alınsa bile İkinci Paylaşım Savaşı sonu, Truman Doktrini, Marshall yardımları ve ardından NATO’ya girmek uğruna Kore’de Mehmetçiklerimizin cepheye sürülmesi temel alınabilir.
Bunların ilk işaretleri olarak da, başta Köy Enstitülerinin kapatılması, okullarda din eğitiminin başlaması, Türkçe Ezan yerine Arapça Ezan’ın getirilmesini dikkatle incelemek gerekir.
Karşı devrim 9 Eylül 1922 ile beraber pusuya yatmış ve her fırsatta başını göstermiştir. Ne var ki Cumhuriyet devrimini gerçekleştirenler her kalkışmayı büyük bir kararlılıkla bastırmışlardır. Şeyh Sait isyanı, Menemen Olayı ve Dersim isyanı sırasında alınan tavır bir karşı devrim girişiminin nasıl bastırılacağının örneklerini taşır.
Bu nedenledir ki Cumhuriyete ve Atatürk’e sinsice saldıranlar son dönemde en azgın bir şekilde Şeyh Sait isyanını, Menemen kalkışmasını ve Dersim isyanını didiklemektedirler.
Can pahasına, kelle koltukta başarılan devrimler, ya büyük bir kararlılıkla savunular, ya da kaybedilir. Devrimler saldırıya uğradığında pansumanla tedavi edilemez. Yama ile tamir edilemez.
Yıllarca devrimlere cumhuriyet yıkıcılarınca tek tek saldırıldı. Eğer kararlı bir duruş ile karşılaşılırsa geri adım atılıp bir süre sonra yeni saldırı için uygun zemin arandı. Son yıllarda ise aynı anda ve birbirinden farklı noktalarda devrimlere saldırı yöneltiliyor.
En büyük ve sinsi saldırı ise eğitim alanında ve ülkenin gelecek nesillerine yapılıyor. Son saldırılarla neredeyse tüm çocuklarımız dinsel eğitimden geçiriliyor. Aileler ya da çocuklarımız dinsel temelli eğitimi reddetse bile imam okullarından başka gidecek okul bırakılmıyor. Diğer okullar fiziki yapı olarak dökülürken ve kalabalık sınıflarda ders yapılırken, imam okulları az mevcutlu sınıflarda ve pırıl pırıl dersliklerle eğitim olanağı sunuyor.
Pek çok köklü okulumuz velilerin direnişine rağmen imam okuluna dönüştü. Direniş Sonuç getirmedi. Zira bir kez saldırıya uğrayan devrimler yama yapılarak ayakta tutulamıyor.
Bugün pek çok ilimizdeki okulların adlarına dikkatlice bakınız. Bu adların önemli bir kısmı 26 Kasım 1934 tarihli ve 2590 sayılı devrim yasasına aykırıdır. Anayasanın 174. maddesi tarafından da koruma altına alınan bu devrim yasası ile “Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır”. Oysa bugün pek çok yerde bu unvanlardan biri ön ya da son ek olarak okullarımıza verilmiştir.
Devlet asli görevi olan okul yapmayı terk edip bu görevi bazı zengin ya da hayırseverlere terk edince onlar da diledikleri isimleri içine kullanılması yasak olan bu ekleri de koyarak okulların tabelalarına yazdırmışlardır. (Bunların bir kısmı vergiden düşülüyor). Devlet temel görevini terk edince bu konuda direnme yeteneğini de bilerek ya da bilmeyerek terk etmiştir.
Bugün çok bilinen bir cumhuriyet düşmanı adına ailesi okul yaptıracak olsa bunun önünde bir engel yoktur.
Geçtiğimiz hafta bir TV haber bülteninde İstanbul’daki bir okulun imam okulu yapılmak istenmesine karşı velilerin direnişi anlatılıyordu. Ancak imam okulu yapılmasına karşı çıkılan okulun adı 2590 sayılı yasaya açıkça aykırı idi. Bugün direnişte olan veliler yıllardır o okulun adına dikkat bile etmemişlerdi.
Bugün verilen kavga daha o okulun yapılması için protokol yapıldığı anda kaybedilmişti. Şimdi yıllar önce delinen devrim yasasını tamir etmek, yamamak için çaba gösteriliyor.
Devrim yasaları ancak o yasaları yapanların cesareti ve kararlılığı ile korunur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.