CUMHURİYET’E ÇUVAL GEÇİRDİLER!

Cumhuriyet’in 96. yılını kutluyoruz sözde.
Numaracı cumhuriyetçilerle ne kadar kutlanıyorsa;
Çağdaşlığı besleyen damarları koparılmış. Laikliği arada bulasın. Demokrasi askıda. Özgürlük ve bağımsızlık tutsak. Her yanımızı yasaklar sarmış. Karanlığın sarmalında boğuluyoruz.
Hak, hukuk, adalet isteğimizi haykırmaya çalışırken, polis coplarıyla karşılanıyoruz.
“Atatürk ve Cumhuriyet’e Saygı Yürüyüşü” yapmak istiyoruz, Vali’nin tokadıyla susturuluyoruz.
Adeta diktatörlükle yönetiliyoruz. İçimiz buruk, içimiz kan ağlıyor..
“… Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş…
İktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet, hatta hıyanet içinde…
Millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş…”
En önemlisi de umutlar yitik..
Yapmacık törenlerle geçiştirilerek sözde kutladığımız Cumhuriyet.
Daha doğrusu, “Ne istediyse verdiğimiz” FETÖ’ye kurban edilen bir Cumhuriyet.
Kurtuluş felsefesine uymayan resepsiyonlar..
Demokrasiyle bağdaşmayan baskılar..
Kurucusuna sevgisini sunamayan ötekileştirilmiş halk yığınları..
İçi boşaltılmış, özü yitirilmiş Cumhuriyet, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet olabilir mi?
Türban TBMM’ndeyken Cumhuriyet kutlanabilir mi?
Var oluş nedenleri erozyona uğramış, tek adamlık anlayışıyla kutlandı densin diye kutlanan bir Cumhuriyet’e Cumhuriyet denilir mi?
“Dört+dört+dört=başını ört” sistemiyle ilkokullar kuran kurslarına, liseler imam hatipe dönüştü. Dindar ve kindar bir gençlik yetişti.
İleri demokrasi(!) ayaklarına yatılarak açıldıkça saçıldık.
Türk bayrakları yakıldı..
Atatürk heykelleri parçalandı..
Andımız çöpe atıldı..
Lozan delindi..
T.C.’ler silindi..
Benliğindeki ulus kimliği alınmış bir toplum olduk..
Sıra, “Harf devrimi”nde..
Anlayacağınız yüzümüzü İran’a çevirdik..
Çanakkale’de, Anafartalar’da, Dumlupınar’da ABD’ye sömürge olmak için mi savaştık?
Neden yüz binlerce şehit verdik?
Çağdaş Türkiye’yi neden kurduk?
Tek yürekteki halkların kardeşliği olmamalı mıydı?
Bırakıverseydik de, paylaşılsaydı mı Anadolu?
Anamızın adı Aliki, babamızın adı Niko mu olsaydı? İbadetlerimizi kiliselerde mi yapsaydık?
Bunları düşünmek bile Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun silah arkadaşlarına neleri borçlu olduğumuzu göstermiyor mu?
Amerika-Rusya kıskacında, ne işimiz vardı Ortadoğu bataklığında?
Emperyalizmin ensemizdeki ayak seslerini hala göremiyoruz?
Anlaşılan uygarlık yolunda yürümenin huzuru içinde kucaklaşma çok görülüyor.
Laiklik olmayınca, demokrasi olmayınca, özgürlük, bağımsızlık ve hukuk olmayınca Cumhuriyet tek başına neyi ifade eder?
İçimiz buruk, içimiz kan ağlıyor..
Nasıl bir cumhuriyet kutlamasıdır bu?
Parçalanmayı pekiştiren “Ilımlı İslam” dedikleri olmasın sakın!
Laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin egemen olduğu, insan haklarına saygılı, eşitlikçi, özgürlükçü, çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti özlemi içinde tüm ulusumuzun bayramı kutlu olsun!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.