“Çiftçi üretimden gelen gücünü kullanarak, örgütlenmeli”

Karacabey Ziraat Odası geçtiğimiz Salı günü çiftçilerin katılımı ile “Tarımın Sorunları ve Çözüm Yolları” konulu toplantı düzenledi. Ticaret Borsası’nda gerçekleştirilen toplantıda çiftçinin üretimden aldığı gücü kullanarak, güçlü bir örgütlenmeyle tarımdaki her sorunu çözebileceğine dikkat çekildi.
Programın açılış konuşmasını yapan Ziraat Odası Başkanı Erhan Erdem, “Toplantımızın amacı çiftçilerimizin ağzından tarımın sorunlarını, kazanç problemlerini ve çözüm yollarını dinlemektir. Burada konuşmak istemeyen çiftçimiz olursa da Ziraat Odamızın kapısı her zaman sizlere açıktır. 3 yıllık görev sürem boyunca tespit ettiğimiz Karacabey ve bölgemizdeki tarımda yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini gerek bakanlıklara gerek Ziraat Odası Genel Merkezi’ne raporlar halinde defalarca sunduk. Her yerde söylüyorum ve kalın harflerle altını çiziyorum. Türkiye’nin önder çiftçilerindensiniz. Son derece saygıdeğer insanlarsınız. Teknolojiyi en iyi takip eden ve ülkesine en faydalı insanlarsınız. Hepinizin önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum. Her zaman çiftçimin yanındayım. Sorunların çözülmesi adına Ziraat Odası olarak elimizden gelen tüm gayreti gösteriyoruz. Ben de bir çiftçiyim. Alternatif ürün olarak deneme amaçlı 450 dekar yulaf ektim. Bende her çiftçi gibi nerden neyi çıkarırım bunun mücadelesini veriyorum” dedi.
“Karacabey, Orman Bölge Müdürlüğü’nü sonuna kadar hak ediyor”
Erdem, “Benim köylüm 50 TL’lik evrak için Mustafakemalpaşa Orman Bölge Müdürlüğü’ne gitmek zorunda kalıyor. Bu sorunumuzun da çözülmesi adına Karacabey’e Orman Bölge Müdürlüğü kazandırılması noktasında da çalışmalarımız sürmektedir. Bu konuda orman köylerinin muhtarlarını arkamızda görmek istiyoruz. Çünkü orman köylülerimizin üretime katkısı yadsınamaz. Karacabey, Orman Bölge Müdürlüğü’nü sonuna kadar hak ediyor” diye konuştu.
“İlk kazma 6 Şubat’ta vurulacak”
Öte yandan Başkan Erdem, yeni hizmet binaları hakkında da çiftçileri bilgilendirdi. Erdem, “Mecidiye Mahallesi İstiklal Ortaokulu yanında bulunan bin 974 metrekarelik alana yapılacak olan yeni hizmet binamızın temelini 6 Şubat 2018 tarihinde düzenleyeceğimiz törenle atacağız. İhale şartnamelerini firmalara 19 Ocak’ta ilettik. 26 Ocak’a kadar teklifleri alıp, 30 Ocak’ta da Meclisimizin huzurunda açacağız. Hak edişi alan firmada ilk kazmayı 6 Şubat’ta vuracak. Temel atma törenimize tüm çiftçilerimizi ve Karacabey halkını davet ediyoruz.
Yeni binamızla birlikte teknolojiye ayak uydurarak, çiftçilerimizle daha fazla bütünleşmeyi amaçlıyoruz. Çiftçilerimize aynı zamanda eğitim verilecek binamızda üst kalitede hizmet vermek bizi çok mutlu edecektir. Binamızda hizmet dışında tahlil laboratuvarı, toprak, yaprak ve su analiz laboratuvarları da bulunacaktır. 14 Eylül 2018 Karacabey’in Kurtuluş Günü’nde de Ziraat Oda’mızın yeni hizmet binasının açılışını gerçekleştireceğiz” diye sözlerini noktaladı.
“Briks uygulaması hakkaniyetle yapılmıyor”
Erdem’in ardından konuşan ilçenin öncü çiftçilerinden Engin Çiftçi, domates ve briks hakkında bir konuşma gerçekleştirdi. Çiftçi, “Salçalık domatesin yüzde 40’ını yetiştiren bölge çiftçisinin geldiği durum ortadadır. Burada birilerini suçlayarak bir yere varamayız. Asıl suçlu biziz. Bu tür hak arama mücadele toplantılarının devamını diliyorum. Bu toplantıda çiftçilerimizin hepsi konuşursa, çok seslilik doğruyu ve demokrasiyi beraberinde getirir. Briks’i salça fabrikalarının ucu açık bir uygulaması olarak görüyorum. Briks’in gerçek anlamda yapılıp yapılmadığı konusunda herkesin endişesi var. Domatesin bol olduğu ve pek aranmadığı dönemlerde ise keyfi uygulamalar yaşanıyor. Bu sebeple bölgemizde briks uygulaması hakkaniyetle yapılmıyor. Benim önerim; fabrikacı arkadaşların Karacabey ortalamasının yıllara göre oranını bulup ortaya çıkarması gerekir. Mesela, ortalamamızın 4.6 olduğunu kabul edelim. Bu ortalamaya tekabül eden uygulamanın netice açısından çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Domatesin arandığı dönemlerde briks rakamlarının yüksek, aranmadığı dönemlerde ise düşük olacağını göreceğiz. Serbest piyasa ekonomisi bu ülkeye geldiği zaman herkes alkışladı. Serbest piyasa ekonomisinin bir ülkeye gelmesi için, o ülkede rekabet ortamının oluşması gereklidir. Bizde var mı bu rekabet ortamı? Maalesef.
20 tane salça fabrikası var. Rekabet mi ediyor? Hayır. Bir kişinin tekelinden çıkıyor piyasa veya uygulamaları. Bunun için serbest piyasa ekonomisi bizim ülkemiz için uygun değildir. Ama kabul edildi. Serbest piyasa uygulaması var ise sanayicinin verdiği fiyata müdahale etme şansınız yok. Fazla bir fiyat isteme gibi bir lüksünüz de yok. Nasıl tepki verebilirsiniz? Fiyatı beğenmezsiniz, uygun bulmazsınız ve taahhütlü ekim yapmaktan vazgeçersiniz. Ama briks de böyle değil. Briks de karar alınır ve böyle bir uygulamayı yaptırım olarak onların önüne koyabilirsiniz. Sizler bunu Ziraat Odası’ndan beklerseniz, odanın yasal olarak böyle bir yaptırım gücü yok. Sadece size ancak bu tür bilgilendirme toplantıları yapabilir. Onlardan beklemeyeceksiniz. Hak verilmez, alınır. Hak almak içinde mücadele edeceksiniz. Bunun yolu buradan geçiyor. Briks uygulaması pancarda da kota olarak karşımıza çıkıyor. Pancarda da daha önceki yıllarda olduğu gibi 14 polar baz alınıp bir uygulama başlatılsa, üretici çok daha kendi güvende hissedecek. Ekim alanları artacak. Bu konuda Ziraat Odası’ndan çok üreticinin kendisine düşen görevleri vardır. Tarıma dayalı ülkemizde her şeyi üretebilirsiniz. Dünyada üretilemeyen tek şey topraktır. Dünyada 7 ülkeden biri olan Türkiye’mizin yanlış politikalar yüzünden geldiği durum ortadadır. Bu durumu lehimize çevirmenin en güzel yolu akıl, birlik ve beraberlikten geçiyor. Ve burada siyasi görüş önemli değil, önemli olan bu ülkenin ve bireylerinin menfaatlerine ne gerekiyorsa bunu yapmaktan geçiyor. Bunun için bir an önce yapılması gereken konu ithalatın önüne geçilmesidir. Bugüne kadar tarımsal ithalatın 202 milyar dolar olduğu söyleniyor. Türkiye çiftçisinin borcu bu kadar yoktur. Çiftçinin borcunun da 80 milyar dolar olduğu biliniyor. Briks konusunda da sanayici temiz mal istemekle yerden göğe kadar haklıdır. Biz üreticiler olarak sanayiciye temiz ve sorunsuz mal getirmek zorundayız. Bu hesabı önce kendimize sorarak, ne yapılması gerekiyorsa da onu yapmalıyız. Bireysel anlamda yaptırımın başarılı olacağını düşünmüyorum. Bu konu sanayici ile konuşulmalıdır. Sanayici havuzlara domatesini dökmeden önce yıkama havuzları oluşturabilir. Domatesi yıkanmış haliyle kantardan geçirip bu şekilde malı almanın bir uygulamasını başlatabilir. Pancardaki gibi bunu domateste de uygulayabiliriz. Sanayiciye bu uygulama maliyet getirse bile, en azından sorunsuz domates ile salça yapacaktır. Maliyetli de olsa sanayici buna katlanmak zorundadır. Konuşmalarımız burada kalmasın ve herkes aklını başına devşirsin. Kurtuluş buradan geçiyor. Bireysel olarak hak aramayla başlayacağız, topluma yayacağız. Ancak bu şekilde başarılı oluruz” dedi.
“Örgütlenerek, iri ve diri olarak siyasilere mesaj vermeliyiz”
Çiftçinin üretimden aldığı gücü kullanarak, güçlü bir örgütlenmeyle tarımdaki her sorunu çözebileceğine dikkat çeken Karacabey Sulama Birliği Başkanı Sami Özseçen de, “Burada konuşulan briks, mazot girdileri, gübrenin pahalılığı vs. konular tarımdaki münferit, en küçük sorunlardır.
Asıl meselemiz örgütlenememektir. Örgütlenerek, iri olmak, iri olarak, diri olmak ve diri olarak da siyasilere mesaj vermeliyiz. Bu mesajların onların almasını sağlayarak, bizim istediğimize yakın politikalar geliştirmesini sağlamalıyız. Eğer bunları yapamazsak, küçük konular üzerinde dedelerimiz, babalarımız konuştu şimdide biz konuşuyoruz. Bunlar hep klasik konular. Mazot, gübre pahalı. Başka şeyler konuşmamız lazım. Örgütlenmeyle biz bir çok konuyu aşarız. 2004 yılında üretici birlikleri yasası çıktı. Eğer işletilseydi ve altı doldurulabilseydi bugün briksi de, mazot ve gübre üstündeki KDV’yi de konuşmuş olmayacaktık.Devletin de yasa ve yönetmeliklerle eşit rekabet ortamı sağlayacak örgütlenmeye destek olması gerekmektedir. Kapitalist bir düzende yaşıyoruz. Bizler sömürülmeye çok müsait bir kitleyiz. Yetişmiş insan gücümüz yok. Sadece tarımı, toprağımızı, suyumuzu ve coğrafyamızı iyi biliyoruz. Ürün yetiştirmeye müsaitiz. Ama bu yetmiyor. Uluslararası bir düşüncenin partneriyiz. Uluslararası sermaye ile alışveriş yapıyoruz. Bunlarla yetişmiş insan gücümüz yoksa nasıl mücadele edeceğiz. Örgütlenmeden yana bir sıkıntımız var. Örgütlenmemiz lazım. Örgütlenemez, iri, diri olup, siyasilere haklı mesajlarımızı iletemezsek, konuşur dururuz. Üretici birliklerine sahip çıkılmadı, bir tek örgütümüz kaldı, o da; Ziraat Odası. Tek tarım kurumumuz olan Ziraat Odası 80 yıllık yasayla yönetilmektedir. Üretimden aldığımız gücü kullanmalıyız. Örgütlü bir çiftçi aslında en büyük ve en güçlü sivil toplum kuruluşudur. Biz bu gücümüzün farkına varabilirsek, her sorunumuzu çözer, hükümetleri bile devirebiliriz” diye konuştu.
“Yaprak gübresiyle verim artar”
Yaprak gübre kullanımına dikkat çeken Ziraat Mühendisi Murat Coşan, “Yaprak gübresi ile verim yüzde 30 oranında artmaktadır. Yaprak gübrelemenin en büyük faydalarından biri toprağa uygulanan gübrelerin alımını artırmasıdır” dedi. Tarımdaki ithalatın çiftçinin en büyük problemi olduğunu da belirten Coşan, bu konuda mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Yılmaz’dan alternatif ürünler
Seyit Yılmaz’da alternatif ürünler konusu hakkında bilgi verdi. Çiftçinin kazanç problemlerini alternatif ürün yetiştirerek çözebileceğine dikkat çeken Yılmaz, Karacabey çiftçisinin alternatif ürün olarak; Serada Çiçek Yetiştiriciliği, Hayvan Yemi Yetiştiriciliği (yulaf, yem şalgamı), Şeker Sorgumu Yetiştiriciliği, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Yetiştiriciliği, Çerezlik Kabak ve Ayçiçeği Yetiştiriciliği yapması önerisinde bulundu.
“Üretimden gelen gücünüzü kullanın”
Gazetemiz Köşe Yazarları’ndan Ahmet Aygün Ata da konuşmasına, “Türk Ordusu 2000 yılı aşkın varlığı ile dünyada en büyük örnektir. Bir farkı var, liderinin adıyla anılır; Mustafa Kemal’in Askerleri. Afrin’deki Mustafa Kemal’in Askerlerine selam olsun. Dünyada yüzlerce Bağımsızlık Savaşı, onlarca Devrim yapıldı. Devrimlerin çoğu burjuva devrimiydi. Ancak Büyük Türk Devrimi ve Türk Bağımsızlık Savaşının özü Türk çiftçisi ve köylüsüydü. Gücünüzün farkına varın, Efendilerim; üretimden gelen gücünüzü bunu unutmayarak kullanalım. Ürettiklerinizi de helal ediniz” diyerek başladı.
Ata sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Üretimin siyaseti olmaz. Tarımı işgale uğramış bir ülkede tam bağımsızlıktan söz edilemez. Tarımını emperyalist düzene teslim etmiş bir ülke ölmeye mahkûmdur. Çiftçi gücünün farkına varmalıdır. Var olanı yok etmeye çalışmak ise ülke tarımına yapılacak en büyük ihanettir. Danişment’in 3 yıldır her türlü yolla mücadele ettiği mera sorunundan da bahsetmek istiyorum. Geçimini hayvancılıkla sağlayan insanların ellerinden merasını almak, üretime de darbe vurmak demektir. Danişment’in merasıyla ilgili verilen ‘Otlak değildir’ kararı da siyasi baskıların sonucudur” dedi.
“Aile çiftçiliğine geri dönmeliyiz”
Çiftçilerin sorunlarını dile getireceği toplantıda katılımın azlığından yakınan Akçakoyun Muhtarı Şerafettin Üner ise, “Çiftçiler hep şikâyetçi ama neden katılmadı bu toplantıya? Çiftçi niye para kazanamıyor? Bu soruda çiftçi ilk önce kendisini sorgulayacak. Kendi muhasebesini kendi yapacak. Ne kadar geliyor, ne kadarı girdi, ne kadarı çıktı? Herkes kendini önce muhasebe etsin. Çiftçi çuvaldızı biraz da kendisine batırmalı. Hesabımızı kitabımızı iyi yapıp, aile çiftçiliğine geri dönmeliyiz” şeklinde konuştu.
“Toprak kira bedellerine devlet ortak olmalı”
İlçe çiftçilerinden Dündar Özseçen de , “Çiftçi demek, hem kendi ailesinin hem de ulusunun karnı doyuran insan demektir. Toprak demekte tarım demektir. Topraksız tarım olmaz diyoruz ama kiralardaki yüksek bedel insanları çiftçilikten soğutuyor. Karacabey’de özellikle çevre yolu geçmesi sonucu fahiş fiyatlarla satılan tarlalar şu anda sahiplerince yüksek bedelle kiraya verilmektedir. Ve bu toprak kiralayıcıları her geçen gün artıyor ve bu da çiftçiye ayrı bir maliyet yükledi. Tarım, darbe üstüne darbe almaya devam ediyor. Çiftçiye destek olunmalı ve toprak kira bedellerine devletin ortak olması gerekli. Devlet katkı vermeli, çünkü ÇKS’deki desteklemeleri üreten değil mal sahipleri alıyor.
Liberalizm bizi sürüler halinde yaşamaya itti, itmeye de devam ediyor. Sürüler durumuna getirilmemiz, ayrıştırılmamız onların çıkarlarının ön plana çıkmasını sağlıyor. Toplumun gelir düzeyi, yaşam kalitesi, kaynakları yok olmaktadır. Liberalizmin amacına uygun işleyiş vardır. Örgütlenmeli ve üretim ekonomisine geçmemiz ivedilikle sağlanmalıdır. Demokratik bir toplumda tek başına mücadele etmek başarı getirmez. Birlik olmadan çiftçinin sesini kimse duymaz. Güç birliği yaparak tarımı şaha kaldırmalıyız” dedi.
“Tarımla ilgili kurumlar üyelerince yönetilmelidir”
Akhisar Köyü’nden Cemali Atış da, “Birliklerimiz ve kooperatiflerimiz asıl sahiplerince değil firma temsilcilerinin ağırlıkta olduğu kurumlara dönüştürülmüştür. İlgili kuruluşlara öğrenim düzeyi yüksek olanlar ne yazık ki ya tarımla ile ilgisi olmayan ya da eğitim düzeyi düşük olanlar yön veriyor. Birlikler, kooperatifler, tarımla ilgili kurumlar dış bağlantıları olanlarla değil, üyelerince yönetilmelidir” diye konuştu.
“Ülke tarımı bitiriliyor”
Öncelikle seçmen olarak bilinçlenmek gerektiğine dikkat çeken Danişment Köyü’nden Mustafa Zarif de, “Gerçek temsilcileri meclise göndermeliyiz. Seçilen vekillerin çoğu milyonlarca lira harcıyor. Sonucunda kendi işleriyle bağlantılı ithalatlara yön veriyor. Bu politikaların savunulduğu partilerde görev alıyor. Bunun sonucunda çiftçi, hayvancı büyük zarar görüyor ve üretemiyor. Ülke tarımı bitiriliyor” görüşlerine yer verdi.
“Soğan dükkânının yerini, emlakçılar aldı”
Toplantıda söz alan Harmanlı Köyü Muhtarı Hüseyin Lafçı da, “İlçemizde soğan bitti, domateste bitiyor. Topraklarımız yabancı kişilere satılıyor. Soğanıyla ünlü Karacabey’de soğan dükkânı var mı? Onun yerine Emlakçı dükkânı türedi. 15 yıl önce soğan, buğday, arpa alımı yapan ticarethanelerin yerini emlakçılar aldı. Karacabey tarım alanlarının yıllardır adeta zorunlu hale getirilen domates ekimiyle büyük yitikler yaşadığı, domates ve salça üretiminin neredeyse yarısını karşılayan Karacabey tarım alanları dünyada değer yitiren 5 büyük havzadan biridir. Toprağımıza sahip çıkalım” dedi.
“Birlik olmazsak başaramayız”
“Türkiye’nin en kaliteli domatesini üretiyoruz ama zor durumdayız” diyerek söze başlayan Beylik çiftçilerinden İlhan Yıldırım ise, “Yıllardır düşük fiyat politikası güden sanayici, çiftçi kalmadığı için aylardır köylerden taahhüt alamıyor. Sanayici yanlış uygulamaları nedeniyle bindiği dalı kesti. İlçemizde tarım konulu toplantıları sürekli yaptık. Ancak bu toplantıların faydalarını göremedik. Çiftçi ve tarım hala zor durumdaysa, biraz da bizler bunu hak ettik. Neden? Çünkü, her şeyi ayağımıza bekledik ve birbirimize güvenmedik. Tarımdaki sorunların çözüm yolu birlik olmaktan geçiyor. Başarmak istiyorsak birlik ve beraberlik içinde hareket edeceğiz” diye konuştu.
Toplantı sonunda çiftçilere Ziraat Odası tarafından 900 adet Fıstık Çamı ve Ihlamur Fidanı hediye edildi. Oda’nın Asalar Borsa Lokantası’nda konuklara ikram ettiği öğle yemeği ardından toplantı sona erdi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.