“Çatlayıp Patlayın” Burjuvalarımız Burjuva Değil

Söylenen sözün söyleyenin makamına ne kadar yakıştığı ayrı konu. Ancak “çatlayın patlayın” sözünün hedefinde kim var?
Cumhurbaşkanı RTE’nin 1 Nisan 2018 günü İstanbul Ayasofya’da Kültür Bienalinin açılışı sırasında kültür ve sanat üzerine söylediği sözler yeterince tartışılmadı. RTE görünüşte Gezi eylemcilerine seslenerek: “ Geziciler, çatlayıp patlayın AKM’yi yıktık” dedi.
RTE görünüşte Gezi eylemcilerine seslense de aslında var olduğu sanılan, ancak aslında var olamayan burjuvalarımıza (kentsoylulara) seslendi. AKM’de sahnelenen opera, bale ve benzeri etkinlikleri daha çok küçük burjuvalar izlese de dünyanın pek çok yerinde burjuva sınıfının izlencesidir. Ancak ne gezi eylemleri sırasında, ne de AKM’nin yıkılışı sırasında burjuvalarımız kıllarını bile kıpırdatmamışlardır. (Gezi eylemleri sırasında yaralılara kapılarını açan Divan Oteli sahibi Koç ailesinin hakkını teslim etmek gerekir.)
AKM’nin yıkılışı dünyada ilk örnek değil: Ancak tepkisizlikte belki de ilk örnek.
Ünlü yazar Stefan Zweig’in anılarını yazdığı “Dünün Dünyası” adlı eserinde Viyana’nın ünlü Burg Tiyatrosunun ve Bösendorf konser salonunun yıkılma kararına karşı Viyanalıların tepkilerini şöyle anlatıyor:
“Mozart’ın Figaro’nun Düğünü’nün ilk kez seslendirildiği eski Burg Tiyatrosu yıktırılacağı zaman, tüm Viyana halkı adeta bir cenaze törenindeymiş gibi, en iyi giysileri içinde ve derin bir üzüntüyle tiyatro binasında bir araya gelmişti; perde kapanır kapanmaz herkes çok sevdiği sanatçılarının oyunlar sergilediği sahneye üşüşmüş ve anı olarak saklamak için bir tahta parçası koparmaya çalışmıştı. Yıllar sonra bile sayısız Viyanalının evinde bu parçalar tıpkı kiliselerde istavroz parçalarının saklandığı gibi özel muhafazalarda korunmuştur. Bösendorf salonu yerle bir edildiğinde bizler de pek akıllıca davranmamıştık.
“Aslında yalnızca oda müziği için düşünülmüş küçük konser salonu Lichtestein prensinin eski binicilik okulundan bozma, mimari bir özelliği olmayan sıradan bir yerdi, tahta kaplamalarıyla sade bir konser salonuna dönüştürülmüştü, fakat eskinin havası vardı, müzikseverler için kutsal bir yerdi, çünkü Chopin ve Brahms, List ve Rubinstein burada konserler vermiş birçok ünlü dörtlü burada çalmıştı. Şimdi ise başka amaçlar için buranın yıkılması gerekiyordu. Burada unutulmaz anlar yaşamış bizler için anlaşılmaz bir şeydi bu. Rose dörtlüsünün her zamankinden daha muhteşem çaldığı Beethoven’in son melodileri duyulurken hiç kimse yerinden kalkmamıştı. Büyük bir gürültüyle alkışlıyorduk, bazı bayanlar yürekten hıçkırıyorlardı ve hiç kimse bunun bir veda olduğuna inanmak istemiyordu. Salonu terk etmemiz için ışıklar söndürülmüştü. Dört beş yüz seyirci yerinden kıpırdamamıştı bile. Sanki varlığımızla bu kutsal mekanı yıkılmaktan kurtaracakmışız gibi yarım ya da bir saat kadar yerimizden kalkmamıştık.”
İstanbul’un burjuvaları Viyanalı burjuvaların yüz yıl önce yaptıkları bu pasif direnişin yanına bile yaklaşamadıklarını biliyoruz. AKM’nin yıkılışına İstanbul’un burjuvalarından çok Gezi direnişçisi gençler karşı çıktı. Siyasal iktidar zaten burjuvalarımızı yıllar önce teslim almıştı. Bu nedenle burjuvalarımız burjuva sıfatına bile hak kazanmamıştı.
RTE, “çatlayın, patlayın” sözünü aslında konser salonlarına sahip çıkmayı beceremeyen teslim aldığı burjuvalara söylüyordu.
Burjuvalarımızın burjuva olamadığı ülkemizde işçi sınıfımız işçi sınıfı gibi olmak amacıyla 1 Mayıs kutlayacaklar. Burjuva olamayan burjuvalarımıza her gün bayram.
Yaşasın işçi sınıfının bayramı 1 Mayıs…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.