Çarşı’ya karşı 1453

Böl-yönet formülü bin yıllardır ezenlerin ezilenlere karşı uyguladığı yöntemdir. Çok zaman başarılı olmuştur. Ama her zaman ilk gülenle son gülen aynı taraf olmamıştır.

AKP iktidarı ve onun başı da bu yöntemi hem  açıkça  ifade etmiş hem de uygulamıştır. Üstelik sadece yurt içinde değil yurt dışında da uygulamaktadır.

Libya'da Kaddafi iktidarına karşı kiralık katiller sürüsüne uçak dolusu para götürüldüğünü unutmak mümkün mü?

Suriye'de Beşar Esad'a karşı emperyalist saldırganlar adına, ÖSO (Özgür Suriye Ordusu), El Nursa adlı kan içicileri, PKK'nın Suriye'deki adı olan PYD'yi hem silah, hem de para ile destekleyenin kim olduğunu Mısır'daki sağır Sultan bile biliyor. Ya Mısır'da yaptıkları…

Eli, Libya'ya, Suriye'ye, Mısır'a uzananlar içerde rahat durur mu?

Cumhuriyet Mitingleri sırasında meydanları dolduran milyonlara karşı “kaç kişisiniz?” diyerek başka milyonları alanlara sürmeye kalkanların kim olduğunu da unutmadık.

Geleceğini çizmek üzere üniversite sınavlarına hazırlanan 1,7 milyon genç ve aileleriyle alay edercesine şifreli YGS sınavı skandalını da unutmadık. Bu skandal üzerine kendiliğinden sokağa dökülen binlerce üniversite adayına karşı söylenen “Taksim'de bin iki bin genci yürütmek problem değil. Biz de kalkar onların karşısına 5 bin 10 bin genci koyarız.” Sözünün sahibini unuttuğumuzu zannetmeyin.

Gezi Parkı olayları sırasında ayağa kalkan milyonların karşısına “Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50'si var.” diyenin kim olduğunu da iyi biliyoruz. Bu sözlerin hemen arkasından sokağa çıkan eli meşe odunlu, hatta satırlıyı, bunlara polisin ilişmemesini, eli satırlının serbest kalmasından sonra yurt dışına kaçırılıp ardından tutuklama kararı verildiğini hiç unutmadık.

“Kendi arkadaşları öldürmüştür” diyen valinin zanlıların polisler olduğu kesinleşmesinden sonra yerinde oturmaya devam ettiği de artık saklanamayan bir gerçek.

Yıllarca futbol taraftarlığını kitleleri uyutma aracı olarak kullananlar, uyuduğunu zannettiklerinin uyumadıklarını görünce şok geçirdiler.

Beşiktaş takımının Çarşı adlı taraftar grubu yıllardır tribünlerde uyumadıklarını gösteren sloganlar atıyorlardı. Gezi Parkı olaylarında en aktif tutumu alan bu grup rekabet halinde olduğu diğer takımların taraftarlarıyla birleşince iktidarın korkulu rüyası haline geldi. Statlar için özel savcılar görevlendirildi. Bu özel görevli savcılar artık tribünlerde “Ergenekoncu” avına çıkacaklardı.

Bununla da yetinmediler. Çarşı grubunun karşısına “1453 Kartalları” adını verdikleri çakma bir taraftar grubu çıkardılar. 1453 rakamının AKP zihniyeti için özel anlamını biliyoruz Bu çakma grup günlerce internet siteleri üzerinden hazırlık yaptı. Amaçları Çarşı grubunu zor durumda bırakmak ve bu grup üzerine başlatılan soruşturmaya malzeme hazırlamaktı.

Sporda da işler AKP iktidarının istediği gibi gitmiyordu.

Oysa ne de güzel hazırlanmışlardı(!). Her takımda F tipi örgütlenmenin adamları bir şekilde etkin idi. Etkin olamadıkları yerde ise “şike” operasyonları hazırdı. Belediyelerin kurdukları futbol takımları ile milyonlarca dolar savruluyor, işsiz yandaşlara iş sağlanıyordu. Ankara Belediye Başkanının bir ara ligde 2 takımı birden oynamaya başlamıştı. F tipi futbolcular grubu futbolun her alanına müdahale ediyor meclise bile taşınıyor, milletvekili maaşı yetmeyince ayda 150 bin TL maaşla futbol yorumculuğu yaptırılıyordu.

Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Şike operasyonunun arkasında NATO ihaleleri ve F tipi örgütlenme olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. Dünyaya rezil olduk. Milli Takımın Dünya Kupasına katılması mucizelere kaldı. Basketbolda, voleybolda aynı duruma düştük. Kız ve erkek sporcuların ayrı havuzlarda yarışacağı olimpiyatları kaçırdık. Maçlar siyasi protestoların en yoğun yükseldiği yerler haline geldi. TV şirketleri maçlarda seyircilerin sesini vermez oldu.

İşte bu ortamda sahneye Çarşı grubuna karşı olmaktan başka hedefi olmayan “1453 kartalları” çıkarıldı. O kadar acemi idiler ki ilk eylemleri olan Beşiktaş Galatasaray maçında işi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Binlerce kişi sahaya girdi. Görevi taşkınlıkları önlemek olan polisler anında geri çekildiler. Organize bir hareketle polislerin oturduğu plastik sandalyeleri alıp şeref tribünü önüne bıraktılar ve maçın yarım kalmasını sağladılar.

Olaylardan sonra neredeyse bütün TV kanalları koro halinde Çarşı grubuna saldırdı. Ama nedense gözaltına alınanlar hemen serbest bırakıldı. Üstelik sahada görevlendirilmiş 4 savcı olmasına rağmen…

Görünürde spor taraftarlarını da bölmeyi başardılar. Ancak her şeyde olduğu gibi yine beceremediler.

Beceremeyecekler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.