BU NASIL CUMHURİYET?

Numaracı cumhuriyetçilerle, Cumhuriyet’in 94. yılını kutluyoruz.

Çağdaşlığı besleyen damarları kesilmiş. Laikliğin adı kalmış. Demokrasi tatilde. Özgürlük ve bağımsızlık tutsak. Her yanımızı yasaklar sarmış. İhanetin kıskacında, karanlığın sarmalında boğuluyoruz.

İçimiz buruk, içimiz kan ağlıyor.

“.. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş.

İktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet, hatta hıyanet içinde.

Millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş…”

En önemlisi, umutlarımızı yitirmiş olmamız.

Yapmacık törenlerle geçiştirilerek sözde kutladığımız Cumhuriyet’e bakın.

Daha doğrusu, “Ne istediyse verdiğimiz” FETÖ’ye kurban edilen Cumhuriyet.

Kurtuluş felsefesine uymayan resepsiyonlar.

Demokrasiyle bağdaşmayan diktatörlükler.

Kurucusuna sevgisini sunamayan ötekileştirilmiş halk yığınları.

İçi boşaltılmış, özü yitirilmiş Cumhuriyet, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet olabilir mi?

Var oluş nedenleri erozyona uğramış, tek adamlık anlayışıyla kutlandı densin diye kutlanan bir Cumhuriyet’e Cumhuriyet denilir mi?

Milli Eğitim Bakanlığının yerini, Dini Eğitim Bakanlığı aldı.

“Dört+dört+dört=başını ört” sistemiyle ilkokullar kuran kurslarına, liseler imam hatibe, üniversiteler medreseye dönüştü. Dindar ve kindar bir gençlik yetişti.

İleri demokrasi(!) ayaklarına yatarak açıldıkça saçıldık.

T.C.’ler silindi. Türk bayrakları yandı. Atatürk heykelleri parçalandı. Andımız çöpe atıldı.

Benliğimizdeki ulus kimliği alındı, omurgasız bir toplum olduk.

Sıra, “Harf devrimi”ne geldi. Anlayacağınız yüzümüzü İran’a çevirdik.

Ne oldu bize?

Çanakkale’de, Anafartalar’da, Dumlupınar’da ABD’ye sömürge olmak için mi savaştık?

Neden yüz binlerce şehit verdik?

Çağdaş Türkiye’yi neden kurduk?

Tek yürekteki halkların kardeşliği olmamalımıydı?

Bırakıverseydik de, paylaşılsaydı mı Anadolu?

Anamızın adı Aliki, babamızın adı Niko mu olsaydı? İbadetlerimizi kiliselerde mi yapsaydık?

Bunları düşünmek bile Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun silah arkadaşlarına neleri borçlu olduğumuzu göstermeye yetmiyor mu?

Dinsel motiflerle uyuşturulmuş toplum.

Emperyalizmin ensemizdeki ayak seslerini hala göremiyoruz?

Anlaşılan uygarlık yolunda yürümenin huzuru içinde kucaklaşma çok görülüyor.

Demokrasi olmayınca, laiklik olmayınca, özgürlük, bağımsızlık ve hukuk olmayınca cumhuriyet tek başına neyi ifade eder?

Ilımlı İslam cumhuriyeti dedikleri değilmidir bu?

İçimiz buruk, içimiz kan ağlıyor.

Laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin egemen olduğu, insan haklarına saygılı, bağımsız, özgürlükçü, çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti özlemi içinde tüm ulusumuzun bayramı kutlu olsun!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.