Bu hikâye 2023’te bitmez

Kadın olup da bakımsız olmak olmaz elbet.
Bakımlı olmayı pür makyaj ile karıştırmayasınız aman.
Saçından kaşına, elinden ayağına, topuzundan tırnağına kadar özenli ve temiz olmaktır “bakımlı” olmanın ilk kuralı.
Sonrasında gelir küçük dokunuşlar.
Biraz makyaj, biraz giyim, biraz aksesuar…
“Al bunu giy, al bunu tak, al bunu sür” dayatmalarına kapılmadan, “Bizimla değılsın” yargılamalarına inanmadan, sadece ama sadece insanın kendisine olan saygısıyla ortaya çıkabilecek bir “bakımlılık” bu.
İzleyerek, gözleyerek, bakarak ve görerek.
En çok da; olmuşlardan ziyade olmamışlara dikkat ederek…
****
Bakımlı olmaktan bir tık öteye geçelim ve “Kadın olup da giyim kuşamı sevmemek olur mu hiç?” diyelim.
Hadi bir tık daha ilerleyelim ve canlı canlı “defile” izlemeye gidelim.

Hele de o “defile” Yıldırım Mayruk defilesi ise, hele de bu defile Bursa’da düzenleniyor ise, hele hele de bendeniz yazarınız da defileye davetli ise, elbette ki davete icabet etmek gerekir dedim ve gittim yerinde izledim…

2023’e Hikayeler XXIV. DEFİLE, “MINERVA” adıyla Bursa’ya gelen Yıldırım Mayruk ve ekibi, Grand Swiss-Belhotel Çelik Palas’ta kendilerini izleyen davetlilere 75 eser sundular defile boyu.
Mankenlerin hepsinde birbirinden uzun boylar, birbirinden mevzun vücutlar, birbirinden bebek suratlar ve hepsinin üzerinde birbirinden şık tasarımlar…
Defile boyu aklımdan geçen soru ise:
“Bunların bize göresi yok mudur Yıldırım Bey?”
Yıldırım Mayruk “2023’e Defileler” serisinin 24.’sü ile meslek hayatının 50. yılını, mesleğe başladığı şehir olan Bursa’da kutluyordu.
Defile öncesinde düzenlenen kokteylde ettikleri sohbetlerde gördüm ki, Bursalı dostları da kendisini yalnız bırakmamıştı.

Neredeyse tüm konuklar defile başlayana dek Barbaros Şansal ile fotoğraf çektirmek için adeta birbirleriyle yarıştı. Kendisini Terzi Yamağı olarak nitelendiren Şansal hiç kimsenin ricasını geri çevirmedi ve herkesi ayrı ayrı kucaklayarak kameralara her zamanki hınzırlığı ile gülümsedi.
Kısacası, sosyal medyada “Barbaros Şansal ile çekilmiş fotoğraflar” rüzgârı esti.

Basına röportaj verirken izlediğim Şansal’ın konuşması esnasında ettiği bir kelam çeldi aklımı.
Sanki her şey o kelamda saklıydı.
“Bizim kızların takmayı bildiği tek eldiven bulaşık eldiveni.”
Röportajın bitimi ile ayak üzeri ettiğimiz bire bir sohbette benim sorduğum soruları yanıtlamaktan imtina etmedi. Aklın yolu birdi, yanıtlar da soruların içindeydi.

“Eskiden İstanbul’un iyi aile kızları mankenlik yaparken, mankenlik sevdası şimdi sadece meşhur olma, daha doğrusu sınıf atlama sevdalılarına mı kaldı?”
“Mankenlik geliri ile atlanmak istenen sınıfın yaşama şartları sağlanabilir mi? Yoksa bunun için o şartları sağlayacak yan işlere mi ihtiyaç vardır?”
“Mesleğin itibarı “arz-talep” doğrultusunda mı kan kaybetti?”
“Bu durum memleketin içinde olduğu durumun podyuma olan bir yansıması mıdır?”
Eminim ki hepsinin yanıtlarını ve daha fazlasını Barbaros Şansal’ın yayınlanacak olan ikinci kitabı ‘Prova Odası’nda bulacağız. Kitap mart ayında raflardaki yerini alacakmış. Benden söylemesi.

Bu kısacık sohbetin ardından Şansal işinin başına döndü.
Kuliste kalabalık bir ekip çalışıyordu ve sesleri salondan dahi duyuluyordu.
Defilenin sponsorlarından biri olan “Kuaför Seyit Kumak” kâh kuliste, kâh konukları ile ilgilenmek için salondaydı.
Mankenlerin makyajı Oya Tolga’ya, saçları ise Muammer Yaprakgül’e emanetti.

500 bin dolar değerinde olan bu koleksiyondan elde edilecek gelirin bir kısmı ise Türk Anneler Derneği Bursa Şubesi eğitim fonuna aktarılacaktı ve TAD Başkanı Hande Gençosman ile TAD’lı kadınlar salonda tam kadro hazırdı.
Defile için Fazıl Say ve Selda Bağcan’dan eserler seçilmişti.
Defile, sunduğu kıyafetlerle izleyenlerin beğenisini kazandı. Defilenin sonunda Mayruk ile Şansal podyuma birlikte çıkarak davetlileri selamladı. Kendilerine hediye edilen Atatürk portresi ise alkışların en büyüğünü aldı.
Salon boşalmaya başladığında defilenin son karesini kulisten aldım ve keyifli geçen saatler için tüm ekibe teşekkür ederek vedalaştım.
Eserlerin hazırlanması, taşınması ve sunulması aşamalarının ardından şimdi film geriye sarılacak ve tüm her şey toparlanarak gerisin geriye İstanbul’a dönülecekti.

Çünkü onları daha pek çok defile beklemekteydi…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.