Boğazlanan Kaymakam

“Boğazlanan Kaymakam” tanımı ülkemizin gelmiş geçmiş en kültürlü(!) başbakanları arasında yer alan Prof. Dr. Tansu Çiller’e aittir. Kastedilen kişi ise 96 yıl önce gözünü kırpmadan idam sehpasına yürüyen Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey’dir.
Türk tarihi, korkak, sinik, alıngan ve iktidar emrinde kaymakamları değil, cesur, kahraman ve gerektiğinde ülkesinin geleceği için ölüme yürüyen kaymakamları yazmaktadır. Prof. unvanlı cahil başbakanlar onları “boğazlanan kaymakam” olarak ansa bile unutulmazlar.
10 Nisan Cuma günü Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey’i sırf batılı emperyalistleri memnun etmek için ölüme gönderilişinin 96. yılında saygı ile andık. Birinci Paylaşım Savaşı sırasında kışkırtılarak Osmanlı Devletini arkadan vurmak için silahlandırılıp ayaklandırılan Ermenilerle yaşanan boğazlaşmanın ilk kurbanı Kaymakam Kemal Bey idi.
İlginçtir, Boğazlayan Kaymakam’ı Kemal beyi anma programı düzenleyen CHP’li Kartal Belediyesinin tören için cep telefonlarımıza çağrı mesajı gönderdiği sırada gazete sayfalarını CHP’nin aday listesinde ön sıraya koyduğu Ermeni asıllı kadın milletvekili adayı Selina Doğan haberleri kaplıyordu.
Selina Doğan, Ermeni asıllı bir yurttaş olduğu için değil, bir kadın olduğu için de değil, savunduğu “soykırım” iddiaları ve taşıdığımız aşağılık kompleksi nedeniyle aday gösterildi. Tıpkı pek çok yurttaşımızın, kadınımızın taşıdığı görüşler nedeniyle aday listelerine konmaması gibi. Bu aşağılık kompleksi öylesine içimize işlemiş ki batılılara hoş görünmek adına ulusal onurumuzdan vermeyeceğimiz ödün yok. Yüz yılı aşkın süredir devam eden bir eziklik duygusunu atamadığımız için ne yapacağımızı şaşırıyoruz.
Bu aşağılık kompleksini sadece Ermeni olayları ile ilgili değil, her alanda yaşıyoruz. Hele batının baskısı söz konusu ise “gereğini” anında yerine getiriyoruz.
İngiliz, Fransız ve Ermeni baskıları sonucu 7 Ocak 1919 tarihinde gözaltına alınan Kemal Bey, 30 Ocak 1919’da İstanbul’a getirilmiş, Nemrut Mustafa Paşa Divanı adı verilen düzmece mahkemede hızla yargılanarak 10 Nisan 1919’da Beyazıt Meydanında idam edilmiştir.
Türk tarihi dün de, günümüzde de bu örneklerle doludur. CIA’ya ait uçakların İncirlik üssünden havalanarak Guantanamo toplama kampına tutuklu götürdüğü Türk halkından gizlense bile dünya kamuoyundan gizlenemeyen bir gerçektir.
Yüz yılı aşkın sürede Emperyalizmin bu tür isteklerini yerine getirmede pek değişiklik olmamıştır. Belki de tek değişiklik yargılamanın başlangıcı ile idam arasında geçen süre konusunda olmuştur. 12 Mart 1971 öncesinde Amerikalı askerleri kaçıran Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yakalanışı ile idamı arasında 14 ay süre vardı. Bu süre Kaymakam Kemal Bey için 3 ay oldu. Oysa 1876 yılında yargılama ve infaz aynı gün yapılıyordu.
Ulusça batılılar karşısında yaşadığımız aşağılık kompleksine ilişkin şu örnek nedense hiç bilinmez:
1876 yılı Batılı emperyalistlerin her istediğini Osmanlı devletine yaptırabildiği yıldır. Selanik kenti ise Osmanlı devletinin en uygar, en gelişmiş kentlerinden biridir. Selanik aynı zamanda her inançtan, her milliyetten insanın yaşadığı kozmopolit bir kenttir. Bu sırada bir Bulgar kızı bir Türk gencini severek gence kaçar ve İslamiyet’i seçer. Bu olay Selanik’teki yabancı misyon şeflerini fazlasıyla rahatsız eder. “Nasıl olur da bir Hıristiyan kızı bir Türk gencine kaçarak din değiştirir?” ilk bakışta olayın siyasi bir nedeni olmasa da kısa sürede siyasal nitelik kazanır. Yunan asıllı ABD Konsolosu olayı kaşır. Derken araya Fransız ve Alman Konsolosları da karışır. Olaylar denetim altına alınamaz ve çıkan kargaşada Alman ve Fransız konsolosları öldürülür.
Olay Batıda büyük tepki doğurur. Rusya, Fransa, Avusturya, İtalya ve Almanya temsilcileri Berlin’de toplanır. Osmanlı devletine bir ültimatom vererek konsolosların öldürülmesinin savaş nedeni olduğu ve suçluların hemen cezalandırılmasını isterler. Fransa ve Almanya konsoloslarının cenazelerini almak bahanesiyle Selanik önlerine gönderdikleri savaş gemilerinin toplarını kente çevirerek tehdit ederler. Osmanlı hükümeti derhal Selanik Valisi Baytar Refik Paşa’yı görevden alır. Konsolosları öldürdüğü iddia edilenler yakalanarak halkın huzurunda yargılanır ve oracıkta o gün idam edilir.
Kız kaçırma nedeniyle meydana gelen bir olayda konsolosları öldürülen ülkelere karşı bu kadar ezik davranılır. Aradan yaklaşık 100 yıl geçtiğinde, Asala terör örgütü 21 ülkenin 38 kentinde 39’u silahlı, 70’i bombalı, biri işgal olmak üzere 110 terör eylemi gerçekleşmiş, bu olaylarda aralarında büyükelçiler, başkonsoloslar ve konsoloslar da dahil 42 diplomat ve 4 yabancı uyruklu yaşamını yitirmiştir.
Kız kaçırma nedeniyle işlenen cinayet sonrası konsolosları öldürülen ülkeler olayı savaş nedeni sayarken, kendi topraklarında öldürülen Türk diplomatları için kıllarını kıpırdatmadıkları gibi katilleri koruma yoluna gitmişlerdir. İşin kötüsü Türkiye bu durumu sorun haline de getirmemiş, daha doğrusu getirememiştir.
Türkiye “soykırım” iddialarının doruğa ulaştığı 2015 yılında cumhuriyeti kuran parti eliyle “soykırım” iddialarıyla öne çıkan Selina Doğan’ı aday gösterebilmiştir.
Üstelik tam da bu sırada CHP’li Kartal Belediyesi Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey için vefa örneği olarak anma töreni düzenlemiştir. Bu çelişkiyi kim açıklayacaktır?
Bundan 96 yıl önce Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey boğazlanmıştır. Bugün boğazlanan ise Türkiye Cumhuriyetidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.