Birisi ‘Sağlıklı Yaşlanmak’ mı dedi?

Siyasi Dürüstlük Hareketi SDH‘nin sekizinci toplantısının konuğu Prof.Dr. Hazım Gökçen idi ve verdiği konferansta “Sağlıklı Yaşlanma: Anti-Aging” üzerine bilgi ve deneyimlerini dile getirerek, Sağlıklı Yaşlanma üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda doğru bilinen yanlışlar ile yanlış bilinen doğruları önümüze serdi.

Konuşması esnasında sağlıklı yaşamak ve sağlıklı yaşlanmak adına beş maddeden oluşan tüyoyu vermeyi de ihmal etmedi.
Özellikle de antioksidan içeren ürünleri kullanmamızı salık verdi.
1- Yeşil Çay’ı, özellikle de Yaseminli Yeşil Çay’ı muhakkak önerdi.
2- Çekirdekli siyah kuru üzümü muhakkak önerdi.
3- İçinde gümüş iyonu bulunan ve beynin ihtiyaç duyduğu bu maddeye sahip olan ceviz‘i muhakkak önerdi.
4- Kakao‘yu, özellikle de kakao oranı yüksek olan bitter çikolataları muhakkak önerdi.
5- Sızma zeytinyağını muhakkak önerdi.
Ve bunların sabah saat 11’e kadar uygulanmasını önerdi. “Uyku esnasında organlar kendilerini yenilerken tüm toksinleri kana bırakıyorlar, o yüzden sabah saatlerinde antioksidan kürü yapmak gereklidir” dedi.
Bol su içilmesine, bol sıvı alınmasına, çünkü toksinlerin sıvı ile dışarı atıldığına dikkat çekti.

Gökçen antioksidan üzerinde çok durdu. Çünkü paslanan hücrelerin pasını alan sadece bu antioksidanlardır dedi.
Gençlerde yüksek olan antioksidan üretimi yaş ilerledikçe düşüyor, bu da paslanan hücrelerin içine oksijen girişini engelleyip yaşlanmaya sebep oluyor.
O yüzden belli bir yaş sonrasında hariçten alınması gerekiyor. Antioksidan en çok da koyu renk meyve ve sebzelerde bulunuyor.
Meyvelerin yüzeye en yakın yerinde, yani kabuğun hemen altında bulunduğunun altını özellikle çizerken, elmayı kalın kalın soyarken yarayışlı her ne varsa hepsini çöpe attığımızı söyledi.
Kabuğuyla yemek lazım elmayı evet.
Tabii ki üzerinde parlaklık sağlayıp dayanıklılığını arttıran parafini kazıdıktan sonra…

Bu arada dişlerimize de iyi bakacağız. Diş ipi kullanma alışkanlığına sahip olacağız.
Düzenli uyuyup, düzenli check-up yaptıracağız. Kendimizi stresin kollarına bırakmayacağız.
Bağırsaklarımızı iyi çalıştıracağız.
En ucuz ve en yarayışlı bir besin olan kuru soğanı (Kokusunu ne yapacağız?) bolca kullanacağız.
Kabak çekirdeğini çerez tabağımızdan eksik bırakmayacağız.
Sigaraya zinhar dokunmayacağız!

“Tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan” tadında tartışmalar
Hazım Gökçen Hoca’nın tavuk ve yumurta konusunda söyledikleri tartışmalara sebep oldu.
İzleyiciler arasında doktorlar, öğretmenler, farklı meslek gruplarından kişiler, kısacası eğitimli insanlar çoğunluktaydı.
Hem akademik bilgilerle doluydular hem de tüm gelişmeleri sosyal medyadan izlemekteydiler.
Sosyal medyadaki bilgi kirliliği malum, insanların kafasında soru işaretleri, hangisi doğru hangisi değil şüpheleri…

Sadece tavukta soğuk zincirin çok önemli olduğunda mutabıktık.
45 günde 1,5 kilograma ulaşan tavuk kafaları karıştırıyordu. Gezen tavuk yumurtası, tavukhane yumurtası, köy yumurtası kavramları birbirine giriyordu.
Gökçen Hoca, tadın, görünümün ve hangi tavuktan olduğunun yumurtanın besin değerini etkilemediğini söyledi.
Köy yumurtası niyetine tavukhanede dışkı bulaşmış yumurtaların, ederinin üzerinde satıldığını ve kapış kapış kapışıldığını söylediğinde her zamanki kandırılmışlık duygusu geldi üzerimize çöreklendi.
Dibe düşmüş çürük elmalar ona keza.

Organik gıdalar ne kadar organik diye sorguluyor insan bu durumda.
Sözlük anlamıyla organik tarım; bitki nöbetleşmesi, yeşil gübre, kompost, “biyolojik zararlı kontrolü”nü içeren ve toprak üretkenliğini sağlamada mekanik işlemeye dayanan; sentetik gübre, pestisit, hormon, hayvan yem katkıları ve genetiği değiştirilmiş organizmaların kullanımını reddeden veya sınırlayan bir tarım yöntemi. Organik tarımda toprak ve su gibi doğal çevrenin tarım eliyle kirletilmesini engellemek, temiz malzeme ve teknikler kullanılarak üretilen tarım ürünleri ile insan, hayvan ve çevrenin sağlığı üzerinde olumlu katkı sağlamak amaçlanıyor.

GDO konusu nedir? diye sorduk Hazım Hoca’ya;
Soya, kolza ve pamuk dışında ülkemizde GDO’lu ürün yok dedi.
Tohumda dışa bağımlılık konularından konuşunca, “Hakikaten de bağımlı mıyız?” diye bir de Google Efendi’ye sordum, o da Hazım Hoca gibi HAYIR dedi.
Peki ya onca tevatür neyin nesiydi?

Okuyucuya not: ‘Tohumda Doğru Bilinen Yanlışlar’ı öğrenmek istiyorsanız tıklayın:
****
Tavuktu-yumurtaydı, organikti-değildi derken eskiyle yeni hayatlar mukayesesine girdik her zamanki gibi.
Ah ah nerede o eski günler demedik ama hafiften de olsa gençliğimizin hala oralarda bir yerlerde yaşadığı o güzel günleri özledik.

Cahit Sıtkı’nın yolun yarılandığını müjdeleyen(!) yaşı olan 35, şimdinin hayata henüz daha yeni adım atma yaşı oldu.
Bin türlü sınavdan geçilecek, üniversiteye gidilecek, üniversite bitecek, master programları ve doktoraların üstesinden gelinecek, hayırlısıyla bir de işe girildi mi…
Bir de bakmışsın yaş olmuş 35…
O saatten sonra sıra ancak evlenmeye gelecek.
Eskinin torun torba olmuş yaşında sen daha büyüyememişsindir ki yaşlanasın…

Bu koşturma içinde yaşlanmaya zaman bulamadığımızdan dolayı artık yaşlanmalar da ötelendi.
Belki de bu kadar uzun yaşamaya alışık olmayan bedenlerde türlü çeşit hastalık belirdi.
İlerleyen tıp sayesinde ölümsüzlüğe ulaşmaya ramak kalmış insanlar bir yandan, tüp bebekti, taşıyıcı annelikti derken tüm imkânları zorlayarak aralıksız doğan insanlar bir yandan derken nüfus aldı başını gitti.
O kadar nüfusu beslemek de zor elbet.

Eskiden ürün bir sene verir, bir sene vermezdi. Üretici de bunu bilir, ekonomisini ona göre düzenlerdi.

Şimdi artık daha çok insana daha çok ev lazım. Daha çok ev yapmak için daha çok arazi lazım. Daha çok arazi demek yok olan daha çok toprak demek. O kadar çok binanın arasında kaliteli toprağı ara ki bulasın.
Otoyollar dört bir yanda, fabrikalar dört bir yanda…

Bu toprak azlığında hem toprağı nadasa bırak, hem de ürünün kendi keyfini bekle, olmuyor tabii.
O zaman bas gübreyi, daya ilacı. Mümkün olsa senede iki kez hasat yapacak hale getir tarlayı.
Işığı aç kapa yaparak günde iki kez yumurtlat tavukları… (Bu da şehir efsanesi diyor Hazım Hoca)
Sonra da figan et “GDO’luyuz, hormonluyuz, ilaçlıyız!..”
E ama AÇIZ..!
****
Sağlıklı yaşayıp sağlıklı yaşlanmak elbette ki hepimizin en büyük arzusu.
Lakin şöyle de bir durum var;

Eskiden gıdalar doğal, ömürler kısaydı.
Şimdi her şey yapay, ömürler uzun.

Gel de çık işin içinden, değil mi?

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.