Bir bardak suda kopartılan fırtına “Eş izni”

Seksen yıldan fazla bir süredir uygulanan ve günümüz sosyo-ekonomik koşullarına uyum sağlayamayan 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 01 Temmuz 2012'den itibaren yerini 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanununa bırakmıştır.
    Yeni Borçlar Kanunumuzun Kefalet Sözleşmeleri ile ilgili bölümlerine baktığımızda, kefilin hukuki eşitliğini korumaya yönelik devrim niteliğinde köklü değişiklik getirildiğini görmekteyiz. Bu Sözleşmeler kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu yerine getirememesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiğini tanımlayan sözleşmelerdir.
    Madde 581: Bilindiği gibi bazı kurum ve şirketler, kefilin tüm haklarından peşinen vazgeçtiğini ve itiraz edebilecekleri bir husus bırakmayacak şekilde sözleşmeler akdederek kefili adeta teslim almakta ve bunun adına da sözleşme serbestisi demektedir. Yeni kanunla getirilen işlem şartları değişikliği insanımıza sorgulama hakkı vermeyen bu tür sözleşmeleri hükümsüz kılmıştır. Yeni sözleşmelerin geçerliliğinde kefilin imzası ile kefilin sorumlu olacağı miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olma beyanları kefilin kendi el yazısı ile birlikte aranacaktır (Madde 583).
    Kanun şekil şartlarında gerçek kişi, tüzel kişi ayrımı yapmadığından, tüzel kişilerin de aynı şekil şartlarına tabi olacaklarını buradan anlamaktayız.
    Getirilen önemli bir yenilik de, evli bir kimse, eşinin yazılı izni olmadıkça hiçbir şekilde kefil olamayacağı şartıdır. (madde 584) Bu şahıs şirketleri için de geçerli bir durumdur. Düzenleme emredici nitelikte olduğundan taraflar arasında aksinin kararlaştırılabilmesi mümkün değildir. Ancak Aile mahkemesince verilmiş bir ayrılık kararı olması halinde veya eşin ayrı olarak yaşamasını gerektiren mahkemeye intikal etmiş yasal bir durum ortaya çıkmışsa izin şartı aranmayacaktır Ancak bu iznin kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anını da alınmış olması şarttır. Daha sonraki bir tarihte alınan icazet ise geçersiz olduğundan, bu kefalet sözleşmesi de hukuken geçerliliğini kaybedecektir. Eşin yazılı iznini, bilinen kesimlerin bir bardak suda kopardığı fırtına olarak yorumluyorum. Borçlar hukukumuz burada aile yapısının bütünlüğünü ve devamlılığını korumayı amaçlamıştır. Ancak yasayı yetersiz bulmaktayım. Çünkü Aile birliğinin temeli, olan aile konutunun hiçbir şerh'e ihtiyaç duyulmadan kefalet kapsamından çıkartılması gerekir diye düşünüyorum. Eski yasada ömür boyu sürebilen kefalet sözleşmeleri yeni yasa ile on yıllık sınırı aşmamak üzere tanzim edilmiştir. (Madde 598)
    Borçlunun maddi durumunun kötüleşmesi halinde, şayet borç daha doğmamışsa, kefil alacaklıya yazılı bildirimde bulunarak kefaletten vazgeçebilecektir.(Madde 599) Yine sözleşmelerde faiz oranları yürürlükteki yasal faiz oranının % 50 fazlasını (Madde 88) temerrüt faizi ise  %100 oranını aşamayacaktır. (Madde 120)
    Borçlar Kanunumuz bu sosyal içerikli düzenlemeler ile kefilin daha fazla ezilmesinin önüne geçmiştir. Ekonomik yönden zayıf olan ve taleplerini dile getiremeyen, konuşamayan eski kefil mağdurları bugün bu yasa ile hakları hukuk tarafından korunmuştur. Türk toplumunu derinden etkileyecek olan bu kazanımlara hepimizin sahip çıkması gerekir.

NOT:   Eş İzni  ile ilgili tüm sorularınızı vaktimiz ölçüsünde yorum köşesinde cevaplayacağım. Şimdiden Teşekkürler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.