Bayrak, Şovenizmin Göstergesi mi?

Son yıllarda Atatürk resmi ve Türk bayrağı, eylem ve etkinliklerin en önemli ayıracı oldu. Geniş halk yığınları ülkenin içinde bulunduğu kritik süreçte bayrağa ve Atatürk fotoğrafına sarılıyor. Halk kitleleriyle bütünleşmek isteyenlerin bir kısmı yeterince samimi olmasalar bile bu iki simgeye sahip çıkıyor görünüyorlar. Dost olduğunu düşündüğümüz bazı çevreler ise nedense bu 2 simgeye soğuk duruyor. Kendine “sol” diyen bazıları ise şimdilik Atatürk konusunda açık tavır almasalar da, Türk bayrağından adeta nefret ediyor. Türk bayrağını eline alanları şoven milliyetçilikle suçluyor. Dinci çevrelerin bir kısmı Türk bayrağı konusunda çok tepkili olmasa da Atatürk’ten nefret ediyor. Öyle bir kesim var ki ikisinden de nefret ediyor.

İçimizi en çok acıtan ise kendine “sol” adı veren gurupların bayrağa nefreti. Bu nefrette bölücü harekete olan yakınlıkları etkili oluyor.

Bu “sol” gurupların neredeyse tamamı, 1968 Devrimci Gençlik Hareketi içindeki saflaşmalar ile şekillendi. Bu gurupların temsilcileri 1968 hareketine ve o günün gençlik liderlerine olan hayranlıklarını her fırsatta dile getiriyor.

Peki, 1968 gençlik hareketi ve o günün önderleri Türk Bayrağına ve Atatürk’e  karşı nasıl bir tavır alıyordu?

O dönem ile ilgili gazeteler, arşiv bilgileri ve yazılmış yüzlerce kitap tarandığında açıkça görülecektir ki, bu 2 simge ile ilgili en küçük bir tepki şöyle dursun büyük bir saygı ve sevgi var. O dönemde hız kazanan antiemperyalist eylemlerin neredeyse tamamı ya Atatürk anıtları önünde, Türk bayrakları ve İstiklal Marşı ile başlıyor ya da son buluyordu. O zamanlar saldırılar sırasında ortaya çıkan direnişlerde “Atatürk geliyor” sloganı atılıyordu.

Devrimci Gençlik Hareketinin sembol merkezlerinden ODTÜ’de yaşanan bir olay ise bugün Türk bayrağı taşıyanlara “şovenist” diyenler için ibret verici.

ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü ile ODTÜ Öğrenci birliğinin ilk gösterisi 30 Haziran 1965 günü, mezuniyet töreninde yaşandı. O yılların gençlik liderlerince “Amerikan uşağı” olarak anılan Rektör Kemal Kurdaş anılarında şunu anlatıyor:

“Hatırladığım ilk önemli olay 1965 mezuniyet töreninde bir gurup öğrencinin eski yıllardaki gibi tören yerine Orta Doğu Teknik Üniversitesine yardım eden ya da ODTÜ’de öğrencisi bulunan devletlerin ve milletlerarası kuruluşların bayraklarının ya da amblemlerinin asılmasına itirazları oldu. Öğrenciler tören yerine sadece Türk bayraklarının asılmasını istiyorlardı. Gösterici öğrenciler, sosyalist olduklarını söylüyorlardı, fakat aşırı şovenist ve milliyetçi bir davranış gösteriyorlardı.  Bu ilk gösteri bizi şaşırttı. Ne olduğunu pek anlayamadık.” (Turhan Feyizoğlu: SİNAN. Sh. 127)

Görüldüğü gibi Türk bayrağına diğer ülke bayraklarının üstünde değer veren devrimci gençlere “aşırı şovenist ve milliyetçi” demek “şerefi”  ilk önce “Amerikancı” olarak anılan Rektör Kemal Kurdaş’a ait oluyordu. O yıllarda milliyetçilik  net bir şekilde antiemperyalist olmakla eş anlamlı idi. O zamanın devrimcileri bu kavramı hiçbir korku ve çekince duymadan kullanabiliyor, dolayısı ile Kemal Kurdaş’ın “aşırı şoven ve milliyetçi” dediği gençler aslında antiemperyalist tavır alanlardı.

Yine o yıllarda ABD’nin Vietnam’da sürdürdüğü saldırgan politikaya karşı 10 Kasım 1966 günü dağıtılan ve altında çok sayıda Sosyalist Fikir Kulübü ile bazı sendikaların imzası bulunan bir bildiri dağıtılıyor, bildiri ile, 12 Kasım 1966 günü Tandoğan Meydanında yapılacak mitingin çağrısı yapılıyordu. “Amerika’ya Karşı Türk Halkının Başkaldırısı” adı verilen mitingin çağrı  bildirisinin altındaki slogan niteliğindeki son cümle şöyle idi:

“Kahrolsun Amerikan emperyalizmi, yaşasın Türk milliyetçiliği” (Turhan Feyizoğlu: SİNAN. Sh. 130)

 

O günden bu yana 50 yıldan fazla geçti. Türk gençliği büyük acılar yaşadı. O dönemin önderlerini takip ettiğini söyleyen “sol” gurupların önemli bir kısmı şimdilerde ABD emperyalizminden nefret ettiğini yüksek sesle söyleyemiyor. Zira artık PYD’ye “kara gücüm” diyerek silah yardımı yapan bir ABD var ve sözünü ettiğimiz “sol” guruplar PYD-PKK ile iyi geçinmeye çabalıyorlar. Bu nedenle olsa gerek Türk bayrağına, “Amerikancı” dedikleri Kemal Kurdaş ile aynı pencereden bakıyorlar.

Yıllar önce bu “sol” gurupların İstanbul Kadıköy’de  düzenlediği 1 Mayıs etkinliklerinden birinde, yabancı ülkelerden katılan sosyalist partilerin temsilcileri, bir ellerinde ülke bayrakları, diğer ellerinde parti bayrakları taşımışlardı. O gün kutlamaya Türk bayrakları ile katılmak isteyen bazı işçi gurupları ise saldırıya uğramıştı. Yakın tarihlerde bu gurupların hiçbir eyleminde Türk bayrağını göremedik.

Kendine “sol” diyen bu gurupları ilerletmek için 50 yıl geriye mi gitmemiz gerekiyor?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.