BAŞÖĞRETMEN’DEN KÜLTÜR VE UYGARLIK DERSLERİ

*Anadolu’da Kongrelerde Başkanlık,
*TBMM’Sİ Kurucusu ve Başkanlığı,
*Kurtuluş Savaşı Başkomutanlığı,
*Türkiye Cumhuriyeti Başmimarı,
*TC’nin İlk CUMHURBAŞKANI
*BAŞÖĞRETMEN
GAZİ MAREŞAL MUSTAFA KEMAL,
Tarihte bu ünvanların tümünü kendinde toplamış başka bir örnek yoktur. (Ayrı ayrı alanlarda DEHALAR tabii ki vardır. İnsanlık onlar sayesinde bir evreden diğerine geçmiştir).Onun için kendisi yüzyılların DEHASI olmuştur. Bu Türk Ulusu’nun tarihsel birikiminin doruğudur. Hedefi; Çağdaş Uygarlık düzeyinin üzeridir. Oraya ulaşamaz isen Emperyalizmin eli hep üzerinde olacağının bilincindedir. Nasıl ulaşılacağının yol ve yöntemini de göstermiştir.
Eğitim – Öğretim ve Öğretmenler bu yolun en önemli unsurlardandır. Bu alandaki görüş ve düşüncelerinden kısa bir demet sunmaya çalışacağım. Önce neden BAŞÖĞRETMEN?

1 Kasım 1928 yeni Türk Harfleri kabul edilmiştir. Türk halkının yeni harfleri öğrenmesi ve okur yazar oranının artması için Yeni Türk Harfleri kabul edildikten sonra ülkenin birçok yerinde ” Millet Mektepleri” adı verilen okullar açılmıştır. Bu okullarda ilk kez Gazi Mustafa Kemal, 11 Kasım 1928 tarihinde elinde tebeşir kara tahtanın başına geçerek yeni Türk Harfleri’ni öğretmeye koyulmuştur. O gün Mustafa Kemal Atatürk’e “Başöğretmen” ünvanı verilmiştir. 24 Kasım 1928 tarihinde kendisi bu ünvanı kabul etmiştir.
Okur Yazar Oranı:
* 1927 %7
* 2 Kasım 1928 % 0 Harf Devrmi
* 1938 %30

“… Cumhurbaşkanı olmasaydım; Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim…”
Dediği alana kısa bir göz atacağız.
16 Mart 1921 daha Sakarya Meydan muharebesi yapılmamıştır. Milli Eğitim Şurasını toplamıştır: salona girdiğinde kadın ve erkek öğretmenlerin ayrı ayrı oturduğunu gördüğünde;

“…sizlerin kendinize mi, yoksa hanım öğretmenlere mi güveniniz yok? “
Diyerek bir sonraki toplantı karma oturulduğu görülmüştür. Böylece yeni bir ufuk açmıştır.

“… Öğretmenler; Yeni nesil, Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır…”

— “…Muallimler, askeri ordularımızın başarıları, siz münevver ordularımızın başarı zeminini hazırlayacaktır…” der.

“…Muallimler Cumhuriyet sizden, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister…”

“… Muallimler, Cumhuriyet karakteri yüksek muhafızlar ister. Onları siz münevver ordularınız yetiştirecektir…”

“… Hayat için, başarı için en gerçekçi yol gösterici bilimdir, fendir…”

“… Okul genç beyinlere, insanlığa saygıyı, ulus ve ülkeye sevgiyi, onuru ve bağımsızlığı öğretir… Ülke ve Ulusu kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer dürüst uzman ve birer bilgin olmaları gerekir. Bunu sağlayan okuldur…”

“…Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan uluslar zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz eğitimin kapsamı ne olursa olsun, onlara temelde şunu öğreteceğiz:
1- Ulusuna,
2- Türkiye Devleti’ne,
3 – TBMM’ne
düşman olanlarla mücadelenin gereklilik ve araçlarıyla donanmamış bir ulus için varoluş hakkı yoktur…”

“… Gerçek kurtuluş istiyorsak, her şeyden önce bütün güç ve süratimizle cehaleti yok etmek zorundayız. Bu yolda önümüze herhangi bir engel çıkar, herhangi bir kara kaya belirirse; derhal o engeli yıkmak, o kayayı parçalamak yurdun onur, namus ve varlığını düşünenler için borçtur, farzdır, ilahi bir buyruktur…”

“…Yurdumuzu gerçek hedefe, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya gereksinim vardır. Biri yurdu kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran eğitim ordusu. Üyesi bulunduğunuz ordunun değer ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya neden öldürüp neden öldüğünü öğreten bir ordunun üyesisiniz…”

“…Ulusal ahlakımız, uygarlık ilkeleri ve özgür düşüncelerle güçlendirilmeli ve desteklenmelidir… Tehdit temeline dayanan ahlak, bir erdem olmadığı gibi güvenilir de değildir…”

“… Yeryüzünde üçyüz milyonu( bugün birbuçuk milyar) müslüman vardır. Bunlar ana, baba, hoca terbiyesiyle Eğitim ve ahlâk almaktadır. Fakat maalesef gerçek durum şudur ki bütün bu milyonlarca insan kütleleri şunun ya da bunun tutsaklık ve zillet zincirleri altıdadır. Aldıkları manevi terbiye ve ahlak, onlara bu tutsaklık zincirlerini kurabilecek insanlık niteliğini vermemiştir, veremiyor. Çünkü eğitim hedefleri ulusal değildir…”

“… Ulusları kurtaran yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğitmenden yoksun bir ulus henüz ulus adını taşımak yatkınlığını edinememiştir. Ona sıradan bir kütle denir, ulus denemez. Bir kütle ulus olabilmek için mutlaka öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki bir toplumu gerçek ulus durumuna getirirler…”

“… Kudtetsiz beyinler, zayıf bakışlar gerçeği açıklıkla göremezler… Fakat zaman, bütün gerçeği en geri olanlara bile anlatacaktır. Arkadaşlar, bilim ve aydınlık topluluğusunuz. Huzurunuzda bulunmaktan yararlanarak, bir noktaya dikkatinizi çekeceğim: Ulusumuzun, nefsini kötümserlikten arındırma gücüne ulaştırmak için çok çalışalım…”

“… Eski hocalar nasıl dinsel temelde egemen olmuşlarsa, öğretmenler de bilim temelinde kazanmaya başladıkları egemenliği sonuca ulaştırmalıdır. Bununla öğretmenlik mesleği gerçek gelişme dönemine girecektir. Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı, halk ile birlikte olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa alfabe okutur bir varlıktan ibaret olamayacağını anlamlıdır…”

Bugün geldiğimiz noktada taşımalı eğitim adı altında birçok köy öğretmensizdir.
Eğitim – Öğretim alanında Bilimin yol göstericiliğinden uzaklaşılmıştır.
İşin özü: ÖNDER’İN, sözlerini, söylediği dönemi, hedeflerini ve bugünü akıl ve mantık süzgecinden geçirerek durum saptaması yapmalıyız. Unutmayalım, çok okudu, çok çalıştı, çok mücadele etti ve ne istediğini bildi. Onun sevgisi bize güç verir. Onun yöntemi ise Çağdaş Uygarlık yolunu açar.
Öğretmenlerin gününü Kutluyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.