Bardağın Boş Tarafı

Toplum mühendisleri 12 Eylül darbesi sonrası halkımızın düşünce sistemini yeniden inşa ettiler. Parlak sözlerle ambalajlanmış ya da gerçek amaçlarının tersine dönüştürülmüş güzel sözleri kullandılar. Toplum bu şekere bulanmış mermilerle vurulup avlandı.
Bu sözlerden en yaygın olanı “bardağın boş tarafını değil dolu tarafını görelim”. Gerçekten de parlak bir söz. Tabii eğer aç gözlü saldırganları hedefliyorsa…
Ne yazık ki bu söz aç gözlü saldırganlar ya da onların sözcülerince bardakları neredeyse boş olanlara söyleniyor. Üstelik bu sözleri söyleyenlerin bardakları tamamen dolu olduğu gibi stoklarında binlerce hatta milyonlarca bardağı doldurabilecek olan ve kimse ile paylaşılmayan varlıklar var. Bardağı neredeyse boş olanlara bu söz ezberletilirken beraberinde dinsel duygular eşliğinde “zikir-şükür” öğretiliyor.
Açlık sınırının altında ücret alanlara da bu söz söylenip şükretmeleri isteniyor. Semt pazarları dağılıp akşamın karanlığı inerken pazarcıların geride bıraktığı çürük meyve sebzeyi utanç içinde, gizlice toplayan yoksul vatandaşa da bardağın dolu tarafı gösteriliyor.
Ya bir de pazarcılar çürük meyve sebzeyi bırakıp gitmeselerdi?
En iyisi şükretmek.
Boş bardak örneğini bir de müzmin başarısızlar tekrarlıyor. Sınavlarda başarısız olan öğrenciler ya da aileleri en palavra üniversiteyi kazanılınca hemen bardağın dolu tarafı akla gelip şükrediyorlar. “Ya bir de hiçbir yeri kazanamasaydı” diyerek bardağın dolu tarafını görüveriyorlar. Asgari ücretle sigortasız, sağlıksız ağır işlerde çalışan işçilerimize hemen bardağın dolu kısmı gösteriliyor. “Ya bir de işsiz olsaydın”.
Hele siyasilerimiz? On seçim üst üste kaybettikleri halde çıktıkları TV programlarında hemen bardağın dolu tarafını gözümüze sokuveriyorlar. Kaybettikleri yerleri değil kazandıkları yerleri söylüyorlar.
Aza kanaat etmek adına bu söylem, giderek azla yetinmeyi kabullenmek ve büyük idealleri terk etmek anlamına geliyor. Bardağın bir kısmın boş olduğunu göreceğiz ki, doldurma hedefine yürüyelim. Birileri beynimizdeki boş ve dolu algısı ile oynuyor.
Oysa 1968 gençliğinin temel sloganlarından biri “gerçekçi ol, imkansızı iste” idi. Evet son derece gerçekçiyiz ve imkansızı, zaten bizim olanı istiyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.