ATATÜRK’E UZANAN KİRLİ DİLLER

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Adı; Gazi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
Dünyanın ezilenleri, emperyalizm karşıtları, gerçek dindarları onu, Başkomutan, Cumhuriyetinin Kurucusu, Halkının Bağımsızlığının Önderi kabul ediyor, etti, edecek.
İçerideki kirli diller, “nursuzuyla, püskülüyle” iftira, yalan dolu lağım gibi bir ağızla ona saldırıyor. Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti arşivlerinde duran onca mühürlü, imzalı belgeye karşın. Kaynaklarının çoğu emperyalizme piyonluk etmiş, nursuzlar. Emperyalizme piyonluk etmiş, şeyh-şıh-hocaefendi adlı şarlatanlar!
En büyük yalanlarından biri, Vahdettin adlı hainin para vererek onu Anadolu’ya “git savaş başlat” diye gönderdiğini savunmaları. Ve binlerce altınla gittiği! Ellerinde en küçük bir belge yok. Atatürk, Osmanlı Sadaretince Karadeniz ‘deki halkı yatıştırmak için gönderilmişti. Yani işgalciler için! İçişleri Bakanlığı’ndan da makbuz karşılığında yalnızca 1.000 lira ödenek verilmişti. Bu küçük ödenek lağım ağızlılarca 300 bin lira oldu,50 bin sterlin oldu,40 bin altın oldu,400 bin altın oldu! Kelin merhemi olsa kendisi kullanacak. Türkiye Cumhuriyeti 1952 yılına dek Osmanlı’nın borçlarını ödedi. Kıbrıs’ı İngilizlere 25 bin altına kiraladı, Abdülhamid efendi! 400 bin altın bugünkü 850 bin altına denk geliyor. O viran Bandırma vapurunun o ağırlığı taşıması mümkün değil. Dahası Atatürk’ün aldığı 1000 liranın makbuzu devlet arşivinde duruyor, Osmanlı’dan kaldı.
Makbuzda şöyle yazıyor. “İç güvenlikte harcamak üzere 1000 Osmanlı lirasının alındığını gösterir, makbuzdur. Mirliva Mustafa Kemal”. Üstelik Atatürk, Samsun ‘a vardıktan sonra 10 gün sonra sadarete telgraf çekerek bu 1000 lirayı nerelere harcadığını belirtmiş. Verilen ödeneğin hesabını vermiştir. Bu telgrafta devletin arşivinde duruyor.
Bu yalan ve iftiraların kullandığı en önemli argüman Dr. Rıza Nur adlı meczubun anıları. Kendi tanımıyla “nevrastik bir hasta”. 1928 yılında Nutuğu okur. Bunun üzerine anılarını yazar, tam 2005 sayfa. 1935 yılında British Museum’a “1960 yılına kadar okuyuculara sunulmamak ” koşuluyla teslim eder. Onun hezeyan dolu anılarına göre Kurtuluş Savaşı onun sayesinde başarıya ulaşmıştır! Saltanatı kaldıran odur! Cumhuriyeti ilan eden odur! Halifeliği kaldıran odur! Devrimlerin düşünce babası odur!
Bu zavallı İsviçre’de tedavi görmüştür. Saptanan hastalıkları şunlardır. İzolasyon (kendini çevreden soyutlama),depresyon, homoseksüel, depersonelizasyon (aşağılık duygusu ), agresif ve hostil (saldırgan ve kızgın),psikopat (kişilik bozukluğu ), mitomani (yalan söyleme hastalığı ), fabulasyon (masal uydurma), megalomani (büyüklük fikri), narsizm (kendine hayran olma), paranoid reaksiyon(takip edildiğini sanma, öldürülme korkusu), egosantirizm (herkesi karalama),obsesif-kompülsiv sendrom (toz, mikrop korkusu)…
Bu aşağılık lağım dilli anılarında bir kez cinsel tacize, bir kez tecavüze uğradığını, bir Harbiyeliye aşık olduğunu, onun için kadın olmak istediğini de belirtmiştir. 2005 sayfalık bu rezilliğin 105. sayfasında şunu yazmıştır. “Ahlak ve temiz adetler ve faziletlerin bir kısmı kendiliğinden gitti, bir kısmını da bilerek ben terke mecbur oldum. Yalanda söyledim”.
İşte püsküllü, hoca efendi, şeyh, şıh gibi lağım dilliler bu “nevrastik hastanın” iftira ve yalanlarıyla, Kurtuluş Savaşı sırasında İngilizlerin Atatürk hakkında yaydıklarıyla beslenen birer Vatan Haini, birer Din Düşmanıdırlar.
Her türlü etnik farklılıklara, inanç farklılıklarına karşın Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları bu meczublara, piyonlara, Vatan hainlerine, din düşmanlarına karşı uyanık olmalı ve mücadele etmelidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.