“Aşık olmak da lâzım, yalnızca sevmek yetmez”

Yıllardır çok arzu etmeme rağmen bir türlü Mudanya Musiki Derneği’nin konserlerini izleyemiyordum.
Sosyal medya üzerinden Mudanya’da güzel bir şeyler yapıldığını görüyordum ancak zamanı bir türlü denk getiremiyordum.

Birkaç gün önce dernek üyesi Mutlu Türkyılmaz’dan gelen konser davetini görünce kendisine cevaben, “Bu kez geleceğim Mutlu” demiştim.
Kararlıydım, gidecektim…
21 Mayıs Pazar günü akşam üzeri konser saatinden biraz erkence Mudanya’ya gittim. Akşam saatleri yaklaştığından, Mudanya’nın günübirlikçileri yavaş yavaş Mudanya’yı terk ediyorlardı. Mudanya sahilindeki bitmek bilmeyen inşaat sebebiyle sahilde ağız tadıyla dolaşamadığım için Giritli Mahallesi’nin denizle iç içe sokaklarında dolaştım ben de.

Denize dik inen bu sokakların minik sahillerine inerek denizi içime çektim. Denizin o zihnime aşina doyumsuz kokusunu kokladım, hafif dalgalar ile bir ileri bir geri sürüklenen deniz taşlarına dokundum, denizin sesi ile huzur buldum.
Evet, şimdi konsere hazırdım!

Konser saati gelince cânım Giritli mahallesinden ayrılarak konserin verileceği tarihî Uğur Mumcu Kültür Merkezi‘ne ulaştım iki adımda.
Konukları kapıda karşılayan koristlerle selamlaşıp salondaki yerime geçtim.
Bu yıl içindeki ikinci konserlerini verecek olan Mudanya Musiki Derneği korosunu ilk kez izleyecektim.
Mutlu ve Kadriye Türkyılmaz ile Koray Bakır ve Rahmiye Alkan dışında koroda tanıdığım kimse yoktu.

Konser Uğur Salman’ın önce saz heyetini, sonra da koroyu sahneye davet etmesiyle başladı. Şef Ömer Göktepeliler de yerini alınca şarkılar söylenmeye başladı.
“Konserimize ‘Solistler Geçidi’ ile devam edeceğiz” diyerek kürsüden ayrılan Uğur Salman’ın ardından solistler ardı ardına sahneye gelirken, “Keşke Uğur Salman sunucu kürsüsünü terk etmeseydi de her solistin adını zikrederek solisti mikrofon başına davet etseydi, ben de isimleri öğrenerek dinleseydim konseri” dedim içimden.

Dernek Başkanı Betül Bükey Canata’nın ilk solo parçayı söylemesinin ardında diğer sololar gelmeye başladı sırayla. Şarkısını notaların üzerine basa basa söyleyen solist de vardı sahnede, sazları arkasında koşturarak söyleyen de. Kırk yıllık bir assolist gibi söyleyenler parmak ısırttı hepimize, amatörlüğünün keyfi ile söyleyen ise hayran bıraktı kendisini bizlere. Diğer solistler gibi amatör olmadığını öğrendiğim bir solist geldi ki sahneye, mikrofon başına geçtiğinde sanatını adeta nota nota konuşturdu.

Solistler geçidinde Tövbeler Tövbesi isimli eseri solo olarak söyleyen Mutlu Türkyılmaz ve diğer solist arkadaşlarının ardından, ilk bölümün son parçası için mikrofon başına geçen Kadriye Türkyılmaz, ilk kez dinlenecek bir parçayı seslendirecekti izleyicilere. Konseri Ergun ve Fügen Kağıtçıbaşı çifti, Elif Sezgin, Burcu Başar ve ben birlikte izlerken, gelen bu şarkının güftekârının Ergün Bey olduğunu bildiğimizden sözlere dikkat kesildik hemen.
Bestesi şef Ömer Göktepeliler’e ait olan parçada Hele Bir Gir Gönlüme diyordu Türkyılmaz.
Ergun Bey pür dikkat izliyordu Kadriye’yi. Kadriye tüm heyecanına rağmen bu özel eseri başarıyla söyledi.

Konserin ikinci bölümü kemanî saz sanatçısının solo olarak söylediği parça ile başladı.
Bu son solonun ardından sahneye TRT İstanbul Radyosu sanatçısı Esra İçöz geldi ve Türk Sanat Müziği’nin birbirinden seçkin eserlerini o berrak ve güçlü sesiyle seslendirmeye başladı.
Esra İçöz’ün repertuvarında güftesi Ergun Kâğıtçıbaşı’na, bestesi şef Ömer Göktepeliler’e ait olan Sevenlerin Dönüşü isimli parça da vardı.

Derinden hissederek söylediği ve beni darmadağın ettiği bu parçanın ardından izleyicilerden gelen istekleri de kırmadı İçöz. Dönülmez Akşamın Ufkundayım ve Üzgünüm Leyla parçalarını birbiri peşi sıra söyledi.
Güçlü bir akademik kariyer ile yoğrulmuş billur gibi sesi dinlemek kulaklarımızın pasını silmişti ve kendisini bir türlü bırakmak istemiyorduk.

Konser sonunda hep birlikte gidilen çorbacıda Esra İçöz talepleri kırmayarak “Sevenlerin Dönüşü” parçasını eserin bestecisi Ömer Göktepeliler ile birlikte bir kez daha seslendirdi. Bu özel mini konser üzerine Ergun Bey hem İçöz’e, hem de Göktepeliler’e bir kez daha teşekkür etti.

Konserin ardından, konser boyu düşündüğüm gibi, “İyi ki geldim konsere” dedim kendime. İyi ki müziğe gönül vermiş bu insanları tanıdım, iyi ki söyledikleri şarkılara eşlik ettim, iyi ki o şarkılarla kâh neşelendim, kâh hüzünlendim. İyi ki, iyi ki, iyi ki…

Ergun Bey’in konser arasında ettiğimiz sohbette dediği gibi: “İş adamları hep iş iş iş diyorlar. Oysa hayatta müzik var, sinema var, kitap var, kısacası sanat var. İş adamlarının çoğu sanatı görmezden geliyorlar. Beni artık iş yerimde değil, sanat icra eden salonlarda bulabilirsiniz.”
Ne kadar haklısınız Sayın Kâğıtçıbaşı;
Evet, hayatta iş var.
Evet, yaşamak için para lazım.
Ama hayatta hep iş iş iş, hep para para para da yok ki.
Yalnızca sevmek yetmez, hayata aşık olmak da lâzım.
İnsan kendini sanatla beslediği kadar yapılan işler anlam kazanır.
Çünkü sanat insanın insan yanını ortaya çıkartır…
****
Yazının içindeki koyu renkli cümleleri tıkladığınızda adı geçen şarkının You Tube bağlantısına gidebilirsiniz. Ve işte o eserlerin sözleri de burada:

HELE BİR GİR GÖNLÜME / Ergun Kâğıtçıbaşı

Hele bir gir gönlüme beğenmezsen çıkarsın,
Şöyle bir bak gözüme, sevdiğimi anlarsın.
Böyle ince işlerde akla pek güven olmaz,
Heyecan varsa eğer hisler asla aldanmaz.
Hele bir gir gönlüme bırak gamı kederi,
Mutlu isen orada senin olsun temelli,
Böyle ince işlerde akla pek güven olmaz
Heyecan varsa eğer hisler asla aldanmaz.
SEVENLERİN DÖNÜŞÜ / Ergun Kâğıtçıbaşı
Bir vedayla biter mi onca yaşanmış günler,
Bir damla akan yaşla dönüverir sevenler.
Binlerce özür yetmez gözlerde biriken neme,
Öyle yürekten çağır ki giden dönsün geriye.
Sevmesini bilmeyen sevilmeyi hak etmez,
Aşık olmak da lâzım, yalnızca sevmek yetmez.
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.