Arda Turan, İş Ahlakı ve Vatan

Milli Futbol Takımımızın, İzlanda karşısında Eskişehir’de aldığı ağır yenilgi sonrası, kaptan Arda Turan’ın sahayı sırıtarak terk etmesi, ağır tepkilere yol açtı. Milli Takım, amatör bir takıma yenilmiş ve Dünya Kupası hayallerine veda etmişti. Sonuçta, Arda Turan başta olmak üzere bütün sorumlular ağır eleştirilerden payını aldı. Arda Turan 5 futbolcu ile birlikte kadrodan çıkarıldı.
Sorun sadece Arda Turan ile sınırlı olsa bu futbolcunun milli takımdan çıkarılması ile çözüme kavuşacağımız sanılır. Ancak 12 Eylül 1980 sonrası ve özellikle de AKP iktidarı döneminde toplumun pek çok kesiminde görülen çürümenin sonuçlarından biri ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Sorun sadece milli maç ya da milli heyecan ile sınırlı da değil. Öncelikle iş ahlakı ile ilgili. Hangi meslekten olursanız olun, yaptığımız işe büyük bir heyecan ve iş ahlakı ile sarılma anlayışı ne yazık ki aşınmıştır. Ücretlerin, verilen emeğin karşılığının çok altında olan kesimlerde çalışanlar, bütün zorluklara, kötü koşullara rağmen büyük bir iş ahlakı ile çalışırlarken, astronomik ücretler alan ve toplumun gözü önünde olan, sinemacı, şarkıcı, manken, sporcu, iş adamı, politikacı gibilerin aldığı anormal ücretler, halkın ilgisi sonucu baştan çıkarak iş ahlakını yitirilmesi, saydığımız kesimlerde bir alışkanlık haline geldi.
Her an gazete sayfalarında ve TV ekranlarında meslek alanları dışında nedenlerle boy gösteren, işsiz güçsüz hayran kitlesinin yoğun ilgisinin yöneldiği bu eğitimsiz kitle, sadece bu kesimden değil devletin en tepelerinden de aynı ilgiyi görünce zıvanadan çıkıyor. Çarpık ilişkiler, rezaletler, korumalarla dolaşmalar, gece hayatının değişmez kişileri bir süre sonra, kavgaların, adam dövmelerin, otomobille insan öldürmelerin de baş aktörü oluyorlar. İşin kötüsü suç olarak değerlendirilen bu olaylara bulaşmaları hoşgörü ile karşılanabiliyor.
12 Eylül darbesi öncesi gençlerin idamlarına karşı çıkan, sendika kuran futbolcuları, muhalif sanatçıları, ağırbaşlı ve şöhretten başı dönmemiş şarkıcıları unuttuk. Artık saray soytarısına dönen, davetlerin baş konukları, masaların değişmez konukları, yaptıkları gafları gazetecilerin korkudan yazamadığı ve adına sanatçı denen insan müsveddeleri ortalıkta dolaşıyor.
Bazı siyasiler ile onların yakınları da bunlar kadar olmasa bile aynı yolda “emin adımlarla” ilerliyorlar. İş dünyasının yeni yetmeleri, özellikle kolay yoldan para kazananlar da aynı. Milletin orasına burasına koyan mı ararsınız, kadınları aşağılayıcı sözler söyleyenleri mi…
Bu tiplerde ulusal değer, ulusal onur, vatan gibi kavramlar da yok. Bunların vatanları, çıktıkları TV ekranları ile sınırlı. Bazı sözde iş adamlarının vatanlarının sınırları fabrikalarını çevreleyen arazilerin tel örgülerinde ya da duvarlarında sona eriyor. Bazıları fabrikalarını başka ülkelere götürdüklerinde ise vatanları orası oluyor. Benzer durumdaki politikacıların vatanlarının sınırları, işgal ettikleri koltukların büyüklükleri kadar. Koltuk elden gittiğinde vatanları da kalmıyor.
İşte Milli Takım Kaptanı Arda Turan da bu dönemin ürünü. Genç yaşta şöhrete de, paraya da, ilgiye de doymuş. Maç sonunda alacağı ekstra pirime de gereksinimi yok. O sadece çevresini kuşatanları taklit ediyor. O kadar…
Çürüme gövdeyi sarmış kangrene dönüşmüş. Her alanda köklü tedavinin vaktidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.