Alçak uçuş

 

Biliyorsunuz birkaç gün önce Suriye karasuları üzerinde alçaktan uçuş yapan bir uçağımız düşürüldü. Ne kadar acıdır ki Amerika korumasındaki terörist yuvası Kandil Dağı üzerinde uçamayan uçaklarımız, Amerika’nın verdiği gazla Suriye toprakları üzerinde düşürülüyor. Ardından hemen yine gündemi saptıracak basın açıklamaları geliyor: ‘’Kandil’e girmek için Amerika’nın iznine ihtiyacımız yok!’’ Nasıl yok? Bal gibi de var. Siz Amerika’dan izin almadan uçaklarımızı kendi topraklarımızda bile uçuramayacak hale getirdiniz bu ülkeyi!

Suriye’ye demokrasi getirmek isteyen Amerika’nın, Irak’a nasıl demokrasi getirdiğini unuttuk mu yoksa? On yıllık bir savaş; iki milyon ölü, binlerce kadına tecavüz; kafasına çuval geçirilmiş Türk askeri ve üzerinde yapay Kürt Devleti kurdurulmaya uğraşılan bölünmüş-parçalanmış bir Irak! Ne güzel demokrasi getiriyorlar değil mi? Arap Baharı yalanları altında Tunus’ta, Cezayir’de, Mısır’da, Libya’da ne olduysa Suriye’de de onu yapmak istiyor Amerika. Adında adalet olan, adında yenilik olan, adında kalkınma olan partileri iktidara getiriyorlar birer birer.

Benim bu arada aklıma takılan bir soru var. Bu demokrasi aşığı Amerika, Arap yarımadasına neden bir türlü ileri demokrasiyi yerleştirmiyor? Katar’a neden demokrasi götürmüyor? Suudi Arabistan’a neden demokrasi götürmüyor? Birleşik Emirlikler’e neden demokrasi götürmüyor? Adı üzerinde ‘’Emirlik’’. Yani tek adam iktidarı. Emir’in ağzından çıkan kanun. Suudi ise krallık! Buralarda yaşayan Arap halkının demokrasiye ihtiyacı yok herhalde. Belki de Amerikan merkez bankalarının matbaalarında çatır çatır basılan yeşil dolarların, yeryüzündeki en büyük karşılığı Suudi petrolü olduğu içindir ne dersiniz?

Güzel Ülkemin haline bakar mısınız: Genel Kurmay eski Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmekten tutuklu. Yine aynı suçtan Türk Ordusunun generallerinin neredeyse üçte biri Hasdal’da tutuklu. Oysa gerçek terör örgütüne liderlik yapan Fehman ve Karayılan Kandil’de cirit atıyor. Canları istediğinde onlarca körpecik Türk askerinin canını alıyor. Ve uçaklarımız Kandil üzerinde değil de Suriye üzerinde taciz uçuşu yapıyor. Diğer taraftan ileri demokrasiye Amerikan emperyalizmi üzerinden ‘’hizmet’’çilik yapanlar Amerika’daki çiftliklerinden ahkâm kesiyor. Teröristbaşı ise ev hapsine çıkmak için gün sayıyor!

Ülkeyi parçalamak isteyenler demokratik özerklik teranesini dillerine dolamışlar; taviz üstüne taviz alıyorlar. Bu ülkeyi Kürt-Türk diye bölen devlet televizyon kanalı alıyorlar. İlkokullarda anadilde eğitim hakkı alıyorlar. ‘’Mele’’ dedikleri kendi bölgelerine özel din adamları atanıyor. Diyanet, "bölge halkının tanıdığı, saydığı, güvendiği medreselerden mezun" kişiler arasından  mele seçiyor. Hâlbuki Anayasamızın 174. Maddesiyle güvence altına alınan devrim kanunlarından birisi de 3 Mart 1924 tarihli ‘’Eğitimin ve Öğretimin Birleştirilmesi’’ (Tevhid-i Tedrisat) kanunudur. Bu kanunla medreseler kapatılmıştır. Ancak bu günkü Diyanet medrese diploması kabul ederek din adamı ataması yapmaktadır. Yani devletin bir kurumu ‘’anayasal bir suç işlemekte’’, gereğini yapması gerekenler ise anti-Amerikancı ve ulusalcı-vatanseverleri Silivri ve Hasdal’a toplamaktadırlar. Bu arada Sayın Bülent Arınç yandaş ataması yapıldıkça ‘’Hey güzel Allahım verdikçe veriyor’’ diye ellerini ovuştururken, bölücüler de ‘’hey güzel Amerika, böldürdükçe böldürüyor’’ diye ellerini ovuşturuyorlar.

Saygılarımla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.