“AKP, Ege’de olan bitene miyop gözlerle bakıyor”

Vatan Partisi Uluslarası İlişkiler Büro Başkanı Soner Polat, Akp’nin Kıbrıs ve Ege’ye yönelik hiçbir eylem içinde olmamasını ağır dille eleştirdi. Polat Akp’yi Ege, Kıbrıs konusunda “miyop gözlü” olarak nitelendirdi. Aylardır Ege ve Kıbrıs konusunu boş söylemlerle geçiştirdiğini ifade eden Polat sözlerini şöyle sürdürdü. “AKP’nin Ege konusunda söylediklerinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Çünkü ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! AKP’nin lider kadrolarının bile Ege sorunlarının doğası hakkında hiçbir fikri olmadığı olaylarla sabittir. Bilindiği gibi Ege’de Türkiye’ye ait 152 üzerinde ada, adacık ve kayalık vardır. Ama Yunanistan bu adaların üzerinde mutlak egemenlik iddiasındadır. Ayrıca bu adalardan en önemli 17 adedi fiilen Yunan işgali altındadır. Bazılarına askeri üs bile kurulmuştur.
Gözünün içindeki kendi adası üzerine düşman askerlerinin konuşlanmasını dünyadaki hiçbir devlet kabul etmez. AKP’den Başbakanlık yapmış iki kişi bu adalardan ikisini (Koyun Adası ve Marathi) pasaportla ziyaret etmiştir. Bu ise meselenin hiçbir şekilde AKP kadroları tarafından bilinmediğini göstermektedir. Bilmediğiniz bir konuyu savunamazsınız. Zaten sonuç da ortadadır. AKP cephesinin soyut, “Yaparız, ederiz, izin vermeyiz…” dışında somut hiçbir ciddi adımı yoktur. Hatta AKP kadroları Yunanlılarla yaptıkları sıcak ve samimi ikili ilişkilerle karşı tarafı rahatlatmıştır.
AKP cenahı için “eski tas eski hamam” söylemini doğrulayacak bir diğer güncel olay da Turizm ve Tanıtma Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile ilgili olarak basında çıkan haber ve yorumlardır. Bakan’a ait bir şirketin Yunan işgali altındaki Keçi (Pserimos) Adası’ndaki bir otel için rezervasyon aldığı, odaları pazarladığı ileri sürülmüştür. Yunan internet sitesindeki ilanda vize ve pasaportun zorunlu olduğu vurgulanmıştır. İnşallah, haberler doğru değildir. Çünkü Keçi Adası ne Lozan antlaşması, ne 4 Ocak 1932 tarihli Türk-İtalyan sözleşmesi ne de 1947 tarihli Paris Antlaşması ile başka bir ülkeye devredilmiştir. 4 Ocak 1932 tarihli sözleşme önemlidir. Çünkü Türkiye ve İtalya arasında teknik çalışmalar yapılmış, ayrıntılar görüşülmüş ve Meis bölgesindeki adacık ve kayalıkların hangi devlete ait olduğu hukuken çözülmüştür. Bunun dışında Yunanistan, Paris Antlaşması’nda ismen zikredilerek devredilen adalar dışında hiçbir hak iddia edemez! Paris Antlaşması’nda Keçi Adası yoktur.
Turizm Bakanı’nın, “Turizmle bağlantılı bir iş kolunda ticari faaliyet göstermesi” konusunu bir tarafa bırakalım. Asıl konuya dönelim. Milli güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren bir konu bile devlet yetkilileri tarafından bütün yönleriyle bilinmemektedir. Demek ki bu alanda AKP çevrelerinde bir hassasiyet söz konusu değildir. Oysaki bu konu işin alfabesidir. Türk milletinin büyük kaygı duyduğu bir alanda böylesine duyarsız davranışı nasıl izah edebiliriz? Ulusal çıkarlar şirketlerin kazançlarına feda edilemez!
Muradımız, bağcı döğmek değil, üzüm yemektir. Geçmişe bir sünger çekerek atağa kalkmalıyız. Eğer gerçekten Yunanistan’ın haksız ve hukuksuz uygulamalar içinde olduğunu düşünüyorsak, önce TBMM’de, HDP hariç diğer bütün partilerin altına imza atacağı ortak bir deklarasyon yayımlamalıyız. AKP bu girişime öncülük etmelidir. Bu deklarasyon TBMM kararı olmalıdır. Başta Yunanistan olmak üzere bütün dünyaya, uluslararası kuruluşlara ilan edilmelidir. Bu konjonktürde hedef Ege’de gerginliği tırmandırmak olamaz! Strateji, sorunların belirli önceliklere göre bir sıra dâhilinde çözülmesini gerektirir.
Ancak Türkiye Ege’de hem nerede durduğunu hem de kararlılığını dosta düşmana göstermelidir. Deklarasyonun ana fikri şu olmalıdır: “Yunanistan, çeşitli devlet uygulamaları içinde olduğu, hiçbir antlaşma ile kendisine verilmeyen Türkiye ait adaları derhal boşaltmalıdır. Aksi takdirde Türkiye, uygun zaman ve zeminde bütün milli güç unsurlarını kullanarak, hak ve hukukunu her şeyi göze alarak savunacaktır. Ayrıca Türkiye, Ege’de Yunanistan ile olan her sorunda uluslararası hukuk ve Bern mutabakatı gibi ikili antlaşmalara uymayan Yunanistan’ı aklıselime davet etmektedir. Türkiye sonsuza dek Yunan kaprislerini çekemez! Makul bir süre sonra uygun vasıtalarla harekete geçecektir.”
Polat Türk basınını da Ege konusunda eleştirerek, haber ve yorum yapılmamasının Ulusal bilinci örselediğini belirtti. Polat sözlerine şöyle son verdi. “Ege’deki temel sorunlardan birisi de Türk basınıdır. Geleneksel olarak AB-D çıkarları doğrultusunda yayın yapan, son dönemlerde AKP’yi de koruyup kollayan holding basını, Ege sorunlarının doğasını, özellikle Türk milletinden gizlemektedir. AKP’ye yakın yayın organları, durumun vahametini bilmesine rağmen AKP’nin siyaseten yıpranmaması için konuya gözlerini kapamaktadır. Bir avuç yayın organı konuyu gündemde tutmaktadır. Millete mal edemediğimiz ulusal davaları savunmayız. Ege Türkiye’nin kapısıdır. Bu kapıyı kapatmak isteyenlerle göğüs göğüse mücadele etmek her Türk’ün birinci ödevidir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.