AK(i)llerimi seveyim!!

Arkadaşımın ablası Hacettepeli arkadaşlarıyla birlikte bize de gelmişti bir bayram günü.
Diğerlerinin isimlerini şimdi hatırlamıyorum ama içlerinden birisinin adı o zaman bana çok ilginç gelen ve hiç unutmadığım Akil idi.
Ne demek ki Akil? diye araştırmıştım.
Akıllı adam demekmiş.
Hacettepe’de okuduğuna göre adıyla müsemma bir aklı varmış demek dedim.
Zaman içinde konuşmalarımda ve yazılarımda kullandığım bir sözcük oldu o isim.
Şimdilerdeyse o isim anlamıyla zıt tavırlar sergilemek üzere.
Kim akil kim değil birbirine karıştı.
Akil insanları bir araya getirme fikrini öne sürenler mi, o isimleri tek tek seçenler mi, akil insan olarak seçilenler mi, yoksa seçilenleri beğenenler mi, beğenmeyenler mi?
Kim daha akil?
Herkes kendine pek bir akil gelir malum. Bütün nizalar da bundan çıkar zaten.
Esas mesele diğerlerine nasıl geldiği.
Akil insan sıfatını almak için ortak bir onayın gerektiği.
Yoksa herkes bulduğu her köşede kurtarıyor vatanı milleti bir güzel.
Sonuç?
Laf salatası ve peynir gemisi…
Her kesimden sese kulak vermek istenmesini kayda değer bulmama rağmen, her kesimden seçilen herkese AKİL denmesinin diğerleri üzerinde olumsuz bir etki yaratacağını da aynı şiddette kayda değer buluyorum.
Kendi dalında öne çıkmış kişilerin fikirlerinin sorulması pek güzel bir fikir. Lakin bu öne çıkışın kriterleri nedir?
Medyada en çok görünür olmak yeterli midir mesela?
Akil İnsanlar listesini yapanlar seçimlerini nelere dayanarak yapmaktalar bilmem.
De;
Aklıma nedense şöyle bir fıkrayı getirdi bu durum.
Fıkra bu ya;
“Bir gün Tanrı dünyaya bakar ve yapılan bütün şeytanlıkları görür.
Aşağıya bir melek yollayıp ayrıntıları incelemeye karar verir.
Çağırır en iyi meleklerinden birini ve bir süreliğine gönderir aşağıya.
Melek geri döndüğünde Tanrı’ya cevap verir.
Der ki işler kötü, durum şöyle: kötülerin sayısı %95, iyiler %5.
Tanrı düşünür bir süre.
Belki diğer bir meleğin gitmesi ve başka bir bakış açısından olayları incelemesi daha sağlıklı olacak der.
Böylece  ikinci bir melek çağırır ve onu da yollar aşağıya.
Melek geri döner ve Tanrı’ya cevap verir.
Evet, işler gerçekten kötü.
Kötüler çoğunlukta %95, iyiler azınlıkta %5.
Tanrı der bu durum hiç iyi değil.
Kalan %5 ‘i şeytandan korunmaları için desteklemeye karar verir.
Onlara moral ve ümit vermek için hepsine birer e-mail gönderir.
E-mailde ne der biliyor musun?
Bilmiyor musun?
Ne! Sana da gelmedi ha!”
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.