Ah şu rüzgara göre yelken açanlar

Pazar günü belediye başkanlarını, meclis üyelerini ve muhtarlarımızı belirlemek için oy kullanacağız. Sandığa giderken, beş yıldır görev yapanların ne getirdiklerini ve ne götürdüklerini düşüneceğiz. Kısaca, özgür irademizle yapacağımız seçimde önümüzdeki beş yılı kimlerin şekillendireceğine karar verirken, acaba sağlıklı düşünen seçmen olabilecek miyiz?
Fazla umutlu olduğumu söyleyemem.
Oy namustur diyoruz.
Acaba sandığa bu bilinçte mi gidiyoruz?
Kaygılıyım.
Çalsa da, çırpsa da, vatanı satsa da “Benim hırsızım iyidir” mantığı var ya; ister istemez düşündürüyor.
Üstüne üstlük, “Hiç olmazsa Müslüman” denmiyor mu, doğrusunu söylemek gerekirse şaşırıyorum. Yalanla talan harmanlanarak kul hakkı yenmesini Müslümanlığa yakıştıramıyorum. Yakıştırabileni de çıkarcı ve omurgasız buluyorum.
Dürüst olmak, haklının yanında durmayı gerektirir.
Haklının yanında durmayı değil de, güçlünün kayığında balık avlamayı yeğleyenleri nasıl anlatabilirsiniz?
Kendinden bile saklanarak yaşamaya çalışan korkaklar, her gün ölmeyi daha karlı saydıkça, söylenecek ne kalıyor?
Ne olduğumuz, ne de göründüğümüz gibiyiz.
Umarım yanılıyorumdur.
Montesquiu: “Her toplum, layık olduğu gibi yönetilir” derken, İnönü de: “Namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” görüşünü belirtiyor.
Değişik bakış açılarıyla ele alınan ancak, ikisi de aynı kapıya çıkan değerlendirmeler çok doğrudur.
Tarihsel süzgecin imbiğinden dökülen gerçeklerin neyi anlatmaya çalıştığı belli değil mi?
Montesquiu: Toplumun çoğunluğu eğitimsiz, rüşvet almaya meyilli ise diktatörleri, hırsızları görmezden gelir ve kendine benzerleri seçtikleriyle yetinir demeye getiriyor.
İnönü de, namusluların cesurca tavır koymaması nedeniyle, işe yaramayan çoğunluktaki korkakların teslimiyetçiliği sonucu köleliğin kaçınılmazlığına dikkat çekiyor. Çağdaş yaşamın biteceğine vurgu yapıyor.
Anlayacağınız, yalnızca dürüst ya da cesur olmak yetmiyor. Aynı zamanda uygulamacı olmak gerekiyor.
Dürüstlük, insanı insan yapan değerlerin üst kimliğidir. Yalan söyleyen, karşısındakini kandıran, iki yüzlü davranan, verdiği sözü yerine getirmeyen, başkalarının hakkına tecavüz eden, çalan ya da çalana göz yuman, cinayet işleyen, katilleri saklayan dürüst olabilir mi?
Dürüstlük, onurlu yaşabilmektir. Saygın görünmek, dürüst olmak demek değildir.
Dürüst olmayanlar cesur da olamaz.
Hırsızlar ya da diktatörler tarafından yönetilmek istemiyorsan dürüst, cesur ve uygulamacı olacaksın, sürekli sorgulayacaksın. Kararlılık gösterecek, eylemden kaçmayacaksın. Sandıktaki belirleyiciliğini buna göre yapacaksın.
Geri sayım başladı. Türkiye yaşamsal önemdeki virajın eşiğinde. 30 Mart’ta Türkiye yeni bir sınavdan geçecek. 2015’deki genel seçimleri çok etkileyecek bir değerlendirme yapacağız. İstiyoruz ki, umutlar yeşersin.
Nefesler tutuldu.
Tamam mı, devam mı?
Umarım dürüstlük kazanır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.