“Ah bir zengin olsam” yazısı daha

Her ayın 9’u, 19’u, 29’unda ve aralardaki millî bayramlarda yapılan çekilişlerden çok daha farklıdır yılbaşı özel çekilişi.
Bir kerede kazanılacağı vaad edilen rakam insanın hayallerini havalarda uçurur, denizlerde yüzdürür, karalarda koşturur.
Ah neler hayal etmez ki insan…
Önce ufaktan başlar hayaller.
Evin eşyaları eskimiştir ya, önce onlara bir el atmalıdır. Eşya deyince; evin boyası badanası da gelmiştir. Yeni alınacak eşyalar eskimiş eve olmaz haliyle.
Mutfak dolabıydı, banyo küvetiydi, camıydı çerçevesiydi derken bir de bakılır evin altı üstüne gelmiş.
Bu eski eve bu kadar masraf etmeye de değmezdir hani.
Hem ‘eski’den de ‘yeni’ mi olurmuş. En iyisi hazır bu kadar para varken gidip en son teknolojiyle donatılmış bir siteden ev almak.
Yok yok, ya da geniş bir bahçe içerisine müstakil bir ev yaptırmak.
Şöyle içinde havuzu olan, hizmetkârların fır döndüğü, aşçısı bahçıvanı olan büyükçe bir ev…
O evin garajına da bu eski araba konulmaz şimdi değil mi?
Arabayı da yenilemek lâzım.
Hâttâ hanıma da, çocuğa da birer tane araba almak lâzım. Şehir dışındaki eve otobüsle gidip gelecek değiller herhalde değil mi?
Kılık kıyafet de değişecek elbette. Saatler, takılar, kuaförler, kulüpler…
Tam bir “Lüküs Hayat”…
Yoksa iş mi kursak? Ne iş yapmalı ki? Bir de olanı kaybetmek var.
Hazıra da dağ dayanmaz…
Hay Allah! Nasıl unuttuk. Eşe dosta da yardım etmeli aslında. Fakire fukaraya, evsize barksıza…
Yoksa, yoksa büyük ikramiyenin bize çıktığını hiç kimselere sezdirmesek mi?
****
Büyük meblâğdaki bir parayı harcamak hayallerde bile ne kadar zormuş değil mi?
O korkunç para sayesinde bir anda ne eski düzen kaldı, ne eş, ne de dost.
En iyisi borcu harcı temizleyecek kadar çıkması galiba. İnsanî şartlarda yaşayabilecek kadar yani.
‘İnsanî şartlar’ tanımı da kişiye göre değişebilir tabii..
“Az verip aratmasın, çok verip azdırmasın” lâfı boşuna söylenmemiş besbelli.
Görüldüğü üzre insanın arzularının sınırı yok…
****
Bu hayallenmeler böyle böyle yılbaşı gecesine kadar sürer.
O gece çekiliş yapıldıktan kısa bir süre sonra sonuçlar internetten yayınlanmaya başlar. Kısa bir süre site kilitlenir, sonra herşey normale döner…
Bazıları bilet kontrol işini uzattıkça uzatır, sonuçları bir türlü öğrenmek istemez. Kendince hayallerini biraz daha yaşatır.
Sonuçlara internetten bakamayan meraklıların ilk işi ise ertesi günkü gazetelere saldırmak olur.
Büyük bir “Ya çıktıysa!” heyecanı ile ya da büyük bir “Bana da çıkmaz ki!” ümitsizliği ile incelenir liste.
Önce büyük ikramiyeye bakılır.
Çıkmamış…
Sonra bir alta, bir alta…
‘Hiç olmazsa amorti çıksa da paramızı kurtarsak’a kadar gelir dayanır iş.
Çok zaman o da çıkmaz ve hayata kalındığı yerden yerden kös kös devam edilir…
‘Her işte bir hayır var’dır. Demek ki olduğundansa olmadığı daha hayırlıdır.
İçten içe isyan, dıştan dışa tevekkülle bir zaman sonra herşey unutulup gider.
Kazanılmayan bir şey de kaybedilmiş sayılmazdır ki zaten.
Sadece kurulan bütün hayaller uçarken yere çakılır, yüzerken suda boğulur, koşarken yere kapaklanır.
O kadar…
****
Ya çıkanlar?
Onlar ne yaparlar?
Bilmem…
Bana hiç çıkmadı ki….
Bu arada;
2006 yılından bu yana tahsil edilmeyen ikramiye tutarı 200 milyon lirayı geçmiş.
İnsanlar bu seneki 40 milyon liranın hayalini kurarken, Milli Piyango İdaresi’nde unutularak tahsil edilmeyen ikramiye tutarı toplam 40 milyon lirayı bulmuş ve bu unutulan ikramiyeler 31 Aralık’ta zaman aşımına girecekmiş.
Demedi demeyin.
Biletlerinizi dikkatli inceleyin…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.