Adliyenin “Esrarı”

Ülkemizin içinde bulunduğu siyasal, sosyal ve ekonomik kriz nedeniyle neredeyse her yurttaşın adliye ile yolu kesişiyor. Ne yazık ki adliyelere işi düşen yurttaşların adaletin eşit dağıtılacağına ilişkin bir güven duygusu yok. Bu güvensizlik son on yılda tepe noktaya ulaştı.

FETÖ örgütünün adalet sistemine sızması, Danıştay baskın ve cinayeti, kumpas davaları, Anayasada sürekli değişiklik istekleri ve bu istekler içinde yargı sisteminin ön sırada yer alması, 17-25 Aralık sürecinde görevden alınan hakim ve savcılar, yurt dışına firar eden savcılar, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası tutuklanan, yurt dışına kaçan ve görevden alınan binlerce hakim ve savcının varlığı, gazete ve TV haberlerine konu olan trajikomik yargı kararları yurttaşların adliye ile ilgili güvensizlik duygusunu artıran gelişmeler oldu. Basına yansımamış yargı haberleri de zaman zaman bizleri şaşırtmayı sürdürüyor.

Son günlerde Uşak adliyesinden gelen böyle bir haber ve haberin arka planı bizleri bir kez daha şaşkına çevirdi. Ülkenin ve yargının bunca sorunu varken yargı nelerle uğraşıyor.

Aslında olay tam da 15 Temmuz Amerikancı darbe girişiminin hemen öncesine rastladı. İddiaya öre 14 Haziran 2016 tarihinde Feride Evran adlı bir avukatın otomobili Başsavcının talimatı ile adliye otoparkından kurtarıcı marifeti ile çektirildi. Olaydan 2 gün sonra da bu kez avukatlar adliye girişinde korna çalarak toplu halde eylem ve basın açıklaması yaptı. Ancak adaletin “yılmaz” savunucusu Başsavcı eylem yapan avukatların araçların plaka numaralarından eylemcilerin kimliklerini tespit ettirerek Baro Başkanı Gürcan Sağcan ve 32 avukat hakkında onar yıl hapis istemi ile dava açtı.

Dava 29 Mart Perşembe günü Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Davaya Türkiye Barolar Birliği Başkanı başta olmak üzere pek çok ilin baro başkanı katıldı. Olay sırasında adliyede bulunan tutukluların “müşteki” sıfatı ile hazır bulunduğu davada çok ilginç olaylar yaşandı. Tanık olarak dinlenen tutuklular “olay sırasında adliyede mahsur kalıp hürriyetlerinin kısıtlandığı” şeklindeki şikayetleri hakkındaki sorulara “kendilerini zaten tutuklu olduğu için hürriyetlerinin kısıtlanmasının söz konusu olmadığını, savcılığın baskısı ile davaya müşteki olarak katıldıklarını, şikayetçi olmadıklarını” söylemişler.

Bu ilginç dava beraatla sonuçlanmış. Ancak işin daha ilginci avukatların araç plakalarını ve kimliklerini ustalıkla tespit eden Başsavcının adliye bahçesinde esrar yapımında kullanılan Hint keneviri yetiştirildiğini görmemiş olması.

Kim bilir? Belki de son yıllarda adli sistemimizde meydana gelen “ilginç” olayları savcılar tarafından görülemeyen “adliyenin esrarı” açıklar…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.