Adım adım

Güler Zere: Terör suçundan dolayı yargılanmış ve otuzdört yıl hapis cezasına hüküm giymiş bir Kürt kızı. Kanser hastası. Tıp uzmanlarının görüşü, iki veya üç aylık ömrünün kaldığı yönünde. Adana Kapalı Cezaevi’nde cezasını çekmekte iken, hastalığına binaen Cumhurbaşkanı’nca affedilmiştir. Buraya kadar her şey normal.
            Güler Zere, yürüyemiyor, konuşamıyor. Ama şuuru yerinde. Söylenenleri anlıyor. En önemlisi de,yaptıklarından hiç pişman olmuşa benzemiyor.Sedyede cezaevini terkederken, zafer işareti yapmayı da ihmal etmiyor.Etrafında toplanan çok sayıdaki kişi ise,cezaevi kapısını nümayiş alanına çeviriyor. Slagonlar, bağırıp çağırmalar gırla. Bir damla suda kıyamet koparılıyor.
            Ne oluyor? Bu gürültü patırtının nedeni nedir? Adeta yer yerinden oynuyor. Hastalık kimi ne zaman ve nasıl nerede yakalayacağı belli mi? Güler Zere’yi hapishanede yakalamış. Dışarıda da yakalayabilirdi. Devlet aleyhine gösteri yapmanın anlamı ne? Devlet mi onu hasta etti?
            Hayır. Ama, fırsat bu fırsat. Veryansın et. Devlete lanet oku, zafer işareti yap,ölümcül bir hastalığı dahi istismar etmekten geri durma. Neyi kazandınız da, zafer işareti yapıyorsunuz? Sizin anlayacağınız bunlar  devlete karşı nankörlük hastalığına yakalanmışlar. Ellerine geçirdikleri her fırsatta, devlete hakaret etmeyi sürdürmektedirler. Ülkemizi yönetenler, daha doğrusu yönettiğini zannedenler ise; “KÜRT AÇILIMI” veya sonradan değiştirdikleri deyimle “DEMOKRASİ AÇILIMI” ile ülkeyi güllük gülistanlığa çevireceklerini sanıyorlar.
            Yapamazsınız efendiler, yapamazsınız. Neden mi? Sınırımızın öbür tarafında ki Kürt toplumunun davranış biçimlerini ve ideallerini iyi inceleyiniz. Mustafa Molla Barzani başkanlığında, Irak Devleti’ne uzun yıllar önce isyan başlatmışlardır. İsyan hareketine zaman zaman hız verdiler ve bazen de frene bastılar. Dünya siyasetindeki konjöktürü iyi takip ettiler. İdeallerinden hiçbir zaman vazgeçmediler. Davalarını, dededen babaya, babadan toruna taşıdılar. Ama unutmadılar ve uyumadılar. Bu günlere geldiler.
            Ülkemizi yönetenler ise, her defasında sınırın beri tarafında faso fiso söylemlerden başka bir girişimde bulunmadılar. Her dönem söylenen “IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNDEN YANAYIZ” klişe sözünün  hiçbir problemi halletmediği bütün çıplaklığı ile gözler önündedir.
            Şimdi artık bu söylemlerden de vazgeçildi ki yeni oldu bittilerin içine giriliyor. T.C. Dışişleri Bakanı, daha önce muhatap alınmayan  Barzani ile Erbil’de görüşme yapıyor. Erbil’de konsolosluk açılıyor.Bu ne demektir biliyor musunuz? Irak’ın kuzeyinde bir “KÜRT DEVLETİ’NİN” resmen tanınmasıdır.
            Sırada ise, Kuzey Irak’ta kurulan ve kısa sürede  “Tam bağımsızlığı” sağlanacak olan Kürt Devleti’nin topraklarına;çevre ülkelerden koparılacak toprakların entegrasyonu var.ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin gizli sayfalarında bu hususların bulunduğunu düşünüyorum. Ama öncelikli konu, Kuzey Irak toprakları üzerinde kurulan  Kürt Devleti’nin sağlamlaştırılmasıdır. Meselenin öbür tarafının bölge halkı tarafından, zaman içerisinde halledileceğini düşünüyorlar. Tıpkı, Filistin toprakları üzerinde 1948 yılında kurulan İsrail Devleti’nde olduğu gibi.
            ABD’nin Ortadoğu’da üslenebileceği geniş bir kara parçasına ihtiyacı var.Ki, Rusya’yı, Türki Cumhuriyetleri, Afganistan’ı, Pakistan’ı, Hindistan’ı ve Çin’i rahatça kontrolünde tutabilsin. Ve de enerji kaynaklarına hükmedebilsin. Bütün dünya bunu bilmeli. Bu onyedi ve onsekizinci asırlardaki sömürgeciliğin, yirmibirinci yüzyıl versiyonudur.
            İşte bundan dolayıdır ki, Türkiye, İran ve Suriye’nin akıllarını başlarına toplaması ve aralarındaki ufak tefek problemlerini ötelemeleri ve asıl büyük tehlikeye odaklanmaları zamanıdır. Kuzey Irak’ta kurulan Kürt Devleti’ne entegre olacak topraklar, bu üç ülkeden koparılacaktır.
            Sonradan ahlanmanın ve vahlanmanın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.