Yerel seçimler milli uzlaşmanın anahtarı olabilir mi? -2-

AYDIN ÖMEROĞLU KÖŞE YAZISI

Günümüz Türkiye gerçeğinde milli uzlaşmanın anahtarı Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın elinde bulunuyor. Sayın Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki ve dışındaki siyasi Parti Başkanlarını Cumhurbaşkanlığı makamına davet ederek ortak akılda birleşme istişare toplantısı düzenlemesi halinde milli uzlaşmanın yolunu açmış olur.
Sayın Erdoğan böyle bir girişimde bulunur mu?
Bugüne kadar böyle bir sorumluluk yüklenmedi. Bu, bundan sonra da duyarsız kalır anlamına elbette ki gelmez.
Yerel seçimler milli uzlaşmanın neden anahtarı olabilir?
Şimdi, bu soru üzerine biraz kafa yoralım.
Yerel seçimler, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın liberal çizgisinde siyaset yapan “Cumhur ittifakı” ile Atatürk dönemindeki “Emek Misak-ı Millisî” programına farklı yaklaşımları olan “Millet ittifakı” arasında bir yarış olacak.
Bu yarış, gerçekte, Türk Devrimi’nin demokrasi koşullarında devam ettirildiği süreçte, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın liberal çizgisiyle Mustafa Kemal Atatürk’ün halkçı çizgisi arasındaki rekabetin yerel seçimlerde somutlaşmış halidir.
“Cumhur ittifakı” Türk ekonomi ve siyasetinde özel sektörün sınıfsal çıkarlarını tutarlı bir şekilde önceliklerken, “Millet ittifakı” Atatürk dönemindeki “Emek Misak-ı Millisî” programının halkçılığını savunma konusunda ciddi zaaflar içinde.
Her şeyden önce; CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Vatan Partisi ve diğer emekten yana partiler “Millet ittifakı” içinde ilkeli bir fikir birliği oluşturmuş değil.
Örneğin, “Millet ittifakı”nın en büyük seçmen kitlesini kapsayan CHP gerçekten yerli ve milli Altı Ok’un halkçılık ilkesini ısrarla savunacağına, emperyalizmin sosyol-demokrasi düşüncesinin esiri olmaktan kendini bir türlü kurtaramıyor. CHP’nin Türk Devrimi’ne bu yabancılaşma tutumu, “Cumhur ittifakı”nın değirmenine su taşımaktan öte hiçbir işe yaramıyor.
CHP, iki Mustafa’nın yolunda imanla yürüyen Türk milletinin kahir ekseriyetini meydana getiren emekçilerin dertlerine hakikaten derman olmak istiyorsa, sosyol-demokrasi düşüncesini behemehal terk etmeli, Altı Ok’un halkçılık ilkesiyle bütün Türk milletini kucaklayan çözüm önerileriyle tabanda seçmenleri birleştirmeli. Aynı hassasiyeti “Millet ittifakı”nın diğer partileri de göstermeli, bunun, milli uzlaşma yolunun açılması için bir yurtseverlik görevi olduğu asla hatırdan çıkarılmamalı.
Sayın Erdoğan yerel seçimlerin yapılacağı tarihe kadar sözünü ettiğim istişare toplantısını gerçekleştirirse, bu, Türk milletinin hayrınadır.
Yok eğer böyle bir sorumluluk üstlenmezse, milli uzlaşmanın yolunu açmak gayesiyle “Millet ittifakı” yerel seçimlerde üstün bir başarı elde etmek için tabanda en geniş ittifakı hayata geçirmeye çalışmalı.
Milli uzlaşma, milleti meydana getiren yurttaşların; farklılıklarına rağmen, yurdun bütünlüğü, milletin birliği ve esenliği için ortak hukuk ve gelecek için ilkesel birlikteliğidir diye tanımlanabilir.
Yurdun bütünlüğüne meydan okuyan tehlikeler var mı? Var.
Milletin birliğine meydan okuyan tehlikeler var mı? Var.
Milletin esenliği ne halde diye baktığımızda, görünen, milletin ikiye bölünmüşlüğüdür. Nüfusun küçük bir azınlığını oluşturan laik ve Müslüman yurttaşlar şu fani dünyanın sefasını sürerken, nüfusun ezici çoğunluğunu meydana getiren fakir laik ve Müslüman yurttaşlar ise şu fani dünyanın cefasını çekiyorlar.
Ne diyor bir atasözümüz?
Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar.
Ülkenin bölünmesine, milletin parçalanmasına çanak tutan, vicdanları sızlatan istihdam yetersizliği ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin kıyametin kopmasına neden olmadan, iki Mustafa’nın yolunda imanla yürüyen Türk milletinin milli uzlaşmasını sağlamak için her seçmen yurtseverlik sorumluluğu içinde hareket etmeli diye düşünüyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.