Yan gelip yatma yeri

            Karacabey
Devlet Hastanesi, iflasa doğru sürükleniyor.

            Hastane
mi? Yoksa, pastane mi belli değil.

            Hastanenin
adı, son günlerdeki ilginç uygulamalar nedeniyle “Yan gelip yatma yeri” şeklinde konuşulur oldu.

            Gün
geçmesin ki, haksızlık, hukuksuzluk çığlıklarına yeni bir halka ekleniyor.

            Güzelim
huzuru bozanlar bakalım bu çöküşün önüne geçebilecek mi?

            Görünen o
ki, çok zor!

            Hastanede
“Eski”ye dönüşle başlayan rezillik
hızlanmış durumda.

            Karacabey’de
sanki başhekimlik yapacak adam yokmuş gibi, Karamürsel’de soruşturma üstüne
soruşturma geçiren şaibeli bir “Sürgün”e
kucak açılması elbette ki, siyasetçi geçinenlerin aymazlığından
kaynaklanmaktadır.

            Karamürsel
sepetinin şöhretinden yararlanmak isteyen zihniyetin beceriksizliği sonucu
gelinen nokta hiç de iç açıcı değildir.

            Hastanede
doktorlar doğru dürüst birbirleriyle selamlaşmıyor. Hemşireler öyle. Memurlar
diken üstünde. Hastaların anası ağlıyor kimin umurunda?

            Sözde tam
teşekküllü hastane. Ancak hastane demeye bin tanık ister.

            Dahiliye
uzmanı yok. Anestezi uzmanı yok. Kardiyoloji uzmanı yok. Psikiyatri uzmanı yok.
Patoloji uzmanı yok. Beyin cerrahi yok. Tomografi, emar, kemik erime cihazı
yok. Ne ararsan yok.

            Kimin eli
kimin cebinde belli değil.

            Tam
teşekküllü hastane böyle mi olur?

            “Cumhuriyet tarihinde yapılamayanları
yapıyoruz” diye atarken mangalda kül bırakmayan siyasetçiler hastaneye
sekiz yılda bir çivi çakmadılar.

            Karacabey
Devlet Hastanesi’ni Mustafakemalpaşa Devlet Hastanesi’nin küçük bir polikliniği
gibi düşünebilirsiniz..

“Kırk milyon kredi
hazır. 01 Şubat 2010 günü 200 yataklı hastanenin temeli atılacak” sözleri
nerede kaldı?

            Üstüne
üstlük, Ticaret Borsası 13 dönüm de yer verdi.

Kocaman kocaman yalanlar, kocaman
kocaman balonlar.

            200
yataklıdan vazgeçtik, hiç olmazsa hastanenin içi doldurulsa biraz olsun
nefesleneceğiz.

            Uzman
kadrolar sekiz yıldır neden tamamlanmıyor? Tomografi, emar, kemik erime cihazı
gibi yaşamsal önem taşıyan aletler Karacabey halkına neden çok görülüyor?

            Hastanede
hastalara neden çile çektiriliyor? Gel de anla.

            Bol bol
sallayan ve politikacı gibi çalışan Başhekim bunlara yanıt verebilir mi?

            Devlet
görevlilerini, çalışma saati içinde paketleyip, siyasi bir partinin mitingine
gönderen defolu Başhekim bunlara yanıt veremez!

            “Eski’ye rağbet olsaydı, bit pazarına nur
yağardı” tümcesi boşuna söylenmemiştir.

            Başhekim,
Karamürsel’den aklanmadan geldiği gün sınıfta kalmıştır.

            “Döner sermaye” elemanlarının yıllardır
kullandığı katı, “Özel sermaye”ye
geçirerek neler yapabileceğini kanıtlamıştır.

            Hastane
fokur fokur kaynıyor. Hastalar çile çekiyor. Hastalar bir imza için saatlerce
kuyrukta kıvranırken, Başhekim Döner Sermayeden, Özel Sermayeye geçirdiği “Yan
gelip yatma yeri”nde idiş keyfi yapıyor.

            S.C.
adında bir hastanın, 27 Eylül 2010 günü Meltem’e gönderdiği yakınmaları
birlikte okuyalım:

            “27 Eylül günü Karacabey Devlet Hastanesi’ne
işim düştü. Kullandığım ilaç raporuna bir ilaç eklemişti doktorum. Saat 13.45
dolayları idi. Her şey tamamlanmış, bir tek Başhekimin imzası kalmıştı. Ayrı
binanın ikinci katına çıktım. Bir bayan memur, Başhekimin toplantıda olduğunu
söyledi. Dışarıda beklemeye başladım, benim gibi iki kişi daha bekliyordu. Biri
çok beklemiş olacak ki bayan memura sinirle bir şeyler söyledi. Memur bunun
üzerine bizlerin ellerindeki kağıtları alarak “Ben imzalatayım” dedi.
Ve bu arada Başhekimin özel odasında istirahat etmekte olduğunu ağzından
kaçırdı. Mesai saatinde dinlenmeye çekilen ve kendisine özel dinlenme odası
yapan Başhekime söyleyecek sözü size bırakıyorum.”

            Şaşkınlık
geçirdiğinizi görür gibiyim.

            Gerçekler
ortada.

            Hastanede
yatak sayısı sıkıntısı çekiliyor.

            Hastalar
üst üste bindirilirken, Başhekimciğim, “Yan
gelip yatma yeri”nde hem de 13.45’de, yani çalışma saati içinde idiş keyfi
yapıyor.

            Başka bir
bakış açısıyla buna “Mesai hırsızlığı”da
denilebilir.

            Başhekim’in
evi yok mu bilmiyorum. “Yan gelip yatma yeri”ne 50 milyon mu harcandı, 100
milyon mu, onu da açıklayamam.

            Bildiğim;
Hastane iflasa sürüklenirken, saçı bitmedik yetim haklarıyla yapılan kurumun
bir köşesinin beş yıldızlı otel odasına dönüştürüldüğüdür. Yasalar,
yönetmelikler çiğnenerek hastanede “Ceviz kırma oyunu” oynandığıdır.

            Tomografi,
emar, kemik erime cihazı yokmuş, uzman doktor yokmuş, hastalar “Sevk kuyrukları”nda travma geçiriyormuş
kimin umurunda?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.