VESAYET

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Vesayet sözcüğü dilimize Arapça’dan geçmiştir; Türkçesi korumaktır. Tüzel anlamda ise kendisini temsil etme yeteneğinde olmayanların temsilini tanımlamayı içerir. Siyasal içerik bakımından “TEK ERKLİLİK”tir. Tek erklilik bir bireyi, bir aileyi, bir zümreyi, bir etnik kökeni, bir kabileyi, bir aşireti kapsar. “Cahil cesareti” denilen bilgisizlik bu sözcüğü Ulus toplumlarda “siyasi araç” olarak kullanıp oy toplar. Sonuçta bu yolla iktidarını güçlendirir. Yaratılan kavram kargaşası Halkta kutuplaşmalara yol açar. Kutuplaşmalar şiddeti, şiddet faşizmi doğurur. Bu doğurganlıkta en sonunda ülkenin de, kavram kargaşası yaratanında, kavrama köle olanında felaketine yol açar.
Elimize işlerlik kazandıran parmaklarımızdır. Parmakları ben bunu sevmiyorum diyerek birer birer kopartmamız işlerliğini ve kullanılırlığını yok eder. El bileşendir, birleştirendir. Parlamenter sistemde de meclis bileşendir, birleştirendir; tüm küçük ayrıntılarıyla her kesimi kucaklar. Meclisin yok edilmesi parmakların kesilmesiyle eşdeğerdir. Ülkemiz 1950’lerde de çok partili siyasal yaşama geçtiğinde kurucu parti CHP’deki farklı düşünceler yeni bir siyasi parti kurdu. 27 yıl boyunca farklılıklarını kurucu partide yaşayanlar ne yazık ki 1950’lerin sonunda Tahkikat Komisyonları kurdu. Tahkikat komisyonları ile kendileri gibi olmayan, düşünmeyenleri kendi yargı ve kararları ile hapsettiler, baskı uyguladılar. Sonuçta bir partinin baskıcı sistemi 27 Mayıs Devrimini doğurdu. Siyasal anlamda “tek erklilik” buydu ve siyasi literatürdeki tek karşılığı “vesayet”ti.
Bu uygulama ad değiştirerek Kanun Hükmünde Kararname adıyla 1980’lerde yeniden hortladı. Öylesine hortladı ki, 1982 Anayasasının en büyük destekçisi Turgut Özal anayasa için “bir kere delmekle bir şey olmaz” bile dedi. Hükümet hak arayışındaki işçi, memur, çiftçi, köylü için uygulayacağı politikalarda bu kesimlerle karşı karşıya geldi. Bunu da KHK’larla aşmaya çalıştı. Toplum gerildi, Bahar Eylemleri geldi. Sonuçta “ben iktidarım KHK’larla hallederim” “vesayet”i de tarihe gömüldü. Yine 1990’ların sonunda emperyalist ve kapitalist dünyanın saldırısına uğrayan Türk çiftçisi ve hayvancısı eylemleriyle ses getirdi. AB kuyruğuna takılan 35 yıllık iktidarlardan birini daha yurtsever kimlikte birleşerek “vesayet”e yine geçit vermedi.
Dönemin iktidarınca sıkça kullanılan “vesayet” ile Cumhuriyet sonrası Türkiye Cumhuriyeti suçlanmakta. Yaşanan tarihsel süreç ne yazık ki tam karşılığını bilmedikleri vesayeti yalanlar nitelikte örneklerle dolu. Parlamenter sistemde meclise ait güçler ayrılığı ile Ulusun egemenlik hakkı bir bireyin ya da bir partinin buyruğuna sokulmak istenmektedir. Üç örnekle gerçek siyasal anlamını paylaştığımız “vesayet” yapılmak istenen sistem değişikliğiyle karşımıza çıkıyor.
Parti programlarında, seçim beyannamelerinde, 2003’de mecliste kabul edilen İkiz Sözleşmelerde Türkiye Cumhuriyeti’nden toprak alarak ayrı bir devlet kurmak ya da kurdurmak isteyenlerin varlığı nedeniyle değişikliğin nelere mal olacağının görülmesi gerekmektedir. Bir bireye, bir partiye, bir zümreye, bir aileye, bir aşirete bırakılacak yasama, yürütme, yargı erkinin tam karşılığı da “vesayet”‘tir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.