VAH KARACABEYİM VAH !!!

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Ünlü Ozanımız Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sana dün bir tepeden baktım, Aziz İstanbul” dizesini anımsarsınız. Ozan olmama karşın “Karacabey’e baktım, yerin dibine geçtim” diye biçimlendi, o eşsiz dize. 3 T adlı sanal ve hayal vizyonu düşündüm. Karacabey’imin sokaklarını adımladım. Çöken yollar, pislik içinde sokaklar, taşları çıkmış kaldırımlar, bahçeleri sağlıksız okullar, eternitleri parçalanmış pazaryeri, inanılmaz ses kirliliği, yasakların yalnızca kahvehanelere uygulandığı anlayış, düzensiz ve yetersiz çöp kutuları…
Karacabey’mizde aynı Türkiye’miz gibi Akp iktidarı talihsizliğinde yaşıyor. Çölde terkedilmiş bir yer gibi. Halkının tarımını bitirip Sudan’da tarım alanı kiralayan bu Akp anlayışına karşı “Acaba Sudan’amı bağlansak” diye düşünerek acı acı gülümsedim.
Ramazan Bayramı öncesinde Bursa Caddesi’nde “Vallahi çalışıyoruz, bakın döşüyoruz taşları” çalışması yapıldı. Karacabey’e geliş, Karacabey’den çıkış boyunca sol taraf “Akp şarampolu” olmuş, göçmüş. İhalede acaba “Oluşacak sorunları giderme” yüklenici firmaya aittir ibaresi var mı? Varsa neden işletilmiyor? Eğer yoksa halkın, kamunun parası yine birilerine rant oluşturacak demektir. Dillerine din-iman söylemini yapıştıran, peygamber ahlakı diyenlerin Hz.Ömer’in kendi işini yaparken kendi kandilini kullandığı geldi aklıma; talkım-salkım ikilemesi ile birlikte.
Yollarda ve kaldırımlarda yerinden çıkmış taşlara ve yarılmalara rastladım. Sorumlusu kim? Acaba yerinden çıkanlar, yarılanlar düzeltilirken kaç fotoğraf çekilecek? Kamudan vergi diye alınan binlerce lira yine, yeniden, durmaksızın ranta mı sunulacak?
Mevsimlik çiçekler ekilerek yüzbinlerce lira gidere mal olan sözüm ona çevre düzenlemelerinde göçmüş kenarlıklar, sararmış bitki ve ağaçlar yeni bir ihalenin habercisi (!) olarak görünüyor.
“Belediyeden eğitime büyük destek ” başlıklı, bol fotoğraflı haberler görürüz, yerel basınımızda. Pazaryerimizin hemen karşısındaki okulun bahçesini gördüm. Hani Salı günleri trafik keşmekeşliği içinde, tehlikenin ortasında okula giden öğrencilerimizin olduğu okul. Hani bu keşmekeşliği çözemeyen etkili ve yetkililerin (!) varlığından habersiz olduğu okul. Yakında “Çöp okul” diye haberi çıkarsa şaşırmayacağım okul. Allah iki göz verdi; eğer iyi göremiyorsanız diye bir de bilimi kullanarak “Gözlük kullanmamızı” öğütledi. İyi görebilenin ve göremeyip gözlük takıp gitmesi gereken yerlerden biri orası. Fotoğraf çektirmeyi bırakıp ilgilenmeniz gereken yerlerden biri, o okul.
Pazaryeri demişken; eternitler kırılmış, kopmuş. Aylardır öyle; böyle giderse taaaam seçim döneminde “Pazaryeri yenileniyor” başlıklı boool fotoğraflı seçim kampanyasına malzeme olacak gibi bekliyor. Yanı sıra yazın hamamı, kışın buzhaneyi andırıyor; pazaryerimiz.
3 T (!) deki teknolojiyi anımsatalım; belki gören, duyan,konuşan biri olabilir. Ses kirliliği konusunda nüfus çokluğu açısından İstanbul birinci ise hamdolsun Akp anlayışı ile Karacabey ikinci gelir. Egzozu patlak araçlar, motorsikletlere takılan özel sesler… Sabahın altısında da, gecenin ikisinde de…Okul önünde de, hastahane önünde de… Şov yapıyorlar; etkili ve yetkililer görmüyor, duymuyor, bilmiyor!
Kentimizde çöp tenekeleri darmadağın. Yetersiz kalıyor, yanlarına çöp bırakılıyor. Özellikle esnafımızın yoğun olduğu yerlerde ambalaj malzemeleri dolu. Çözümü basit; esnafımızın yoğun olduğu yerlerde oldukça büyük ayrı kutular koymak. Esnafımızla görüşerek ambalaj malzemelerinin istiflenip bağlanarak bu kutulara konulmasının sağlanması. Esnafımız kesinlikle bu çözüme hayır demez. Bu uygulama ev ve apartmanlarda da uygulanabilir. Ev ve apartmanlara ön bilgi içeren yapıştırmalar asılarak, girişlere 3 adet büyük ve sağlam poşet bırakılarak (plastik -cam-karton/kağıt /gazete vb için ayrı) biçimde ayrıştırılması istenecek. Bilgi içeren yapıştırmalara hangi gün ve hangi saatlerde alınacağı eklenecek. Toplanan malzemelerden elde edilecek gelir öncelikle “Köy okullarına” bağışlanacak.
İçerik ve yasal açıdan kaldırım işgallerine son vermek doğru ve yerindeyse de ilk hedef olarak “Kahvehanelere” yapılanlar kabul edilecek cinsten değil. Kahvehanelere 15-20 zabıta memurumuzu yığarak yapılan uygulama o mesleğin emekçilerine hakarettir.
Kentimizin göbeğindeki durak işgallerine, minibüsçünün ve yurttaşın mağduriyetine çare olmak için 1-2 zabıta memurumuzu görevlendiremeyen, görevlendirmeyen bu Akp anlayışı Halkçı, Kamucu değildir. İstihareye yatan kimse (!) birden kahvehane esnafımıza yasağı uygulayın buyruğu almış olmalı ki; zabıta memurlarımızı çözemedikleri her konuya malzeme ediyorlar. Diğer işgalcilere ne yapılacak? Daha da can yakıcısı yapabilecekler mi! Karacabeylilerin merakla yanıtını bekledikleri sorular silsilesi.
Muhalefet… Var mı ki? Bu yaşıma dek Karacabey’imin belediyecilik anlayışında böylesine talihsiz, böylesine yetersiz bir dönem görmedim. Akp şarampole yuvarlanmış gidiyorken ilk seçimde Halkçı, Kamucu bir belediyecilik anlayışının gelmesini diliyorum, ilçeme. Orhan Veli’nin “Gemliğe doğru gelince denizi göreceksin; şaşırma” dizesini Karacabey’imize uyarlarsak “Karacabey’e geldiğinde; çökmüş yolları, ses kirliliğini, güvenliğin olmadığını, belediyenin fotoğraf stüdyosu olduğunu, paralarının hiç edildiğini göreceksin; ŞAŞIRMA”…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.