ÜRETİM DEVRİMİ İÇİN MİLLİ HÜKÜMET (TARIM) 7

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

“Hangi Bağımsızlık vardır ki; yabancıların desteği ile gerçekleşsin”.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Bağımsızlık Savaşımız sonrası ise Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyordu;
“Bu büyük zaferi taçlandırmak, Bağımsızlığı ve Özgürlüğü yaşatmak için Ekonomik Bağımsızlığımızı elde etmek koşuldur”.
Atatürk ve Milli Güçler Türkiye Cumhuriyetinin büyümesi ve kökleşmesi için Tarımın temelinde bir ekonominin coğrafi koşullar açısından öncelik olduğunu saptamıştı. Bu temelde topraksız çiftçiye ve köylüye toprak dağıttı. Tarım İşletmeleri kurdu. Kendi tohumumuzu üretir duruma getirmenin temelleri atıldı. Hayvancılıkta kendi ırkımızı geliştirmek, var olan ırkların verimini arttırmak için enstitüler kuruldu.
Bu Devrimci süreç 1945’lere dek sürdü. Bu dönemden sonra gelen hükümetler Devrim ve çalışmaları dışlamakla yetinmedi. Ülkemizin temelleri ile oynarken emperyalizme geçit veriyor ve piyonluk ediyordu. Tüm bunlara karşın Devrimci ve Milli üretim temelinde Devletin ekonomiye yön verişi 1980’lere dek ağır aksakta olsa sürdü. Kamu fabrikaları kurulmaya ve ekonomiye yön vermeye devam etti. 1980 Amerikancı darbe ile Türkiye Cumhuriyetinin üretimine darbe vurulmaya başlandı. Önce dizayn edilen siyasi parti ve iktidarlar yaratıldı. Buna uygun muhalefette ihmal edilmedi. Çiftçi ve köylü Amerikancı darbenin hükümeti Anap tarafından kambur ilan edildi. Kamu kurumları hedefe oturtuldu. “Satın alırdık, çağ atlardık.” Anasını satayım! Nasıl öderdik? Borçla… Sonra ? Mirastan satar savar yerdik, yerdik, yerdik.
Yedik, netekim! Milli olan herşeyi satıp savmaya başladık. Özel-leş-tirme başladı. Ohh ne güzel. Dış alım patladı. Lüks zirve yaptı. Çağdaş oluyorduk! Lastiğin biri patladı. Hazırdı yeni iktidarlar. Önce toplumsal uzlaşı dediler. Siyasi eğilimler birleştirildi. Koalisyonlar sağcı -solcu-liberal-dinci soslu idi. Ama Milli değildi. Onlarda saaaaattttı. Bu olmamıştı, canıııım. Koalisyonlar çare değildi ki, sömürgecilere göre, tek parti koşuldu. O zaman sos ne olacaktı? Milli, laik bir Türkiye Cumhuriyeti kimlerin işine gelmiyordu, emperyalistlerin dışında? Tabii ki kökü Amerika-İngiltere -İsrail bağlı DİNCİ ama DİNSİZ piyonlara. Elhamdülillah, Bismillah, Hamdolsun…
1980’lerde başlatılan 1990’larda toplumsal uzlaşı hükümetlerinin devam ettiği Ulusal varlıklar Elhamdülillah sosuyla peşkeş çekilmekte doruğa ulaştı. Dinci, solcumsu, liberal kesim alkış tutuyordu, peşekeşe. 1950’lerin Güççük Amerika düşü 2000’lerde Böyyük Türkiye düşü ile piyasadaydı. Diyeceksiniz muhalefet nerede? Muhalefet, Milli Devlete saldırı karşısında değildi ki. Ona uygun dizayn edilmişti. Nasıl? İktidar AB ve ABD ile yasalar çıkarıyor. Muhalefet, muhalefetMİŞ gibi yapıyordu. Örneğin; 2015 sonrası iktidar AB ve ABD ile karşı karşıya geldi, hoooop muhalefet devrede. “AB reformları sürdürülmeli” , “ABD müttefikimiz onsuz” olmaz. Sözde Büyükşehir yasasına karşılar ya. Değil Efendim. Eğer muhalefetin dizaynı daha önce bitseydi Büyükşehir yasasını geçiren hükümette onlar olacaktı. Çünkü; muhalefetin içinde Milli, Kemalist ve Halkçı olanların tasfiyesi uzun sürdü. 2015’de muhalefeti 46 gün iktidarın kapısında Milli Devlete son darbeyi vurmak için beklettiler. Olmadı. Türkiye Cumhuriyetinin Milli,Halkçı, Kemalist yapısına son darbe kurucu parti adıyla vurdurtulmadı. Eh sen misin bunu yapan. Hoop darbe! O da yemedi. Emperyalizm diz çökmeye devam ediyordu; Kemalist,Halkçı, Devrimci Milli Güçler karşısında.
Peki şimdinin iktidarı Türkiye Cumhuriyetini yeniden Halkçı, Devrimci, Üreten Türkiye yapabilir mi?
Hayır !
Neden?
Hani reklam vardı. “Kanında var”.
Hah işte o. Kanında yok! Ama sayısal gerçek var. Onsuz olmayacak.
Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi herkes, hepimiz… Birleşeceğiz!
Milli Hükümet çevresinde birleşeceğiz. Başka yolu yok.
Yer almayan tarihte yerini alır…
ÜRETİM DEVRİMİ İÇİN MİLLİ HÜKÜMET!
Başka yolu yok!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.