“Unutmadık! Unutmayacağız!”

CHP Karacabey İlçe Başkanı Süleyman Tuğ, Türkiye siyasi tarihine kara bir “leke” olarak geçen 2 Temmuz 1993 tarihinde Madımak Oteli’nde yaşananların vicdanları kanatmaya devam ettiğini söyledi.
Söz konusu tür olaylardan ders alınması gerektiğine dikkat çeken CHP İlçe Başkanı Tuğ, yazılı açıklamasında şunları kaydetti: “2 Temmuz 1993 tarihinde Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak için Ankara’dan Sivas’a giden aydın ve sanatçılardan 33’ü, kaldıkları Madımak Oteli’nin yakılması sonucu yaşamını yitirmişti. Türkiye siyasi tarihine kara bir “leke” olarak geçen 2 Temmuz tarihi, o dönemin siyasi iktidarları için utanç verici bir durumdur.
Geçmiş yıllarda Nesimi’nin derisini yüzenler, Hallacı Mansur’un boğazına kurşun sıkanlar, Pir Sultan’ı darağacında asanlar, şeriatçı bir ayaklanmayla öğretmen-teğmen Kubilay’ı paramparça edenler; Malatya’da, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta yüzlerce insanı öldürenler ve hamile kadınların karınlarına şiş sokanlar; Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’ne “Vali gidecek, şeriat gelecek! Kemalist devlet yıkılacak! Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak!” gibi sloganlarla tekbir getirerek saldırıya geçip 33 insanı polisin, askerin ve binlerce insanın gözü önünde yakmıştır. Aynı zihniyete mensup yobazlar Çubuk’ta da CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde bulunanlardır.
Özellikle AKP iktidarı döneminde ‘Siyasal İslamcılar’ korunup kollanmakta, sırtları sıvazlanmaktadır. Bizler; yıllardır Fethullah Gülen’in bu ülkeye vereceği zararları haykırırken, “Muhterem Hocaefendi” diyerek güzellemeler düzenleyenler, bugün bizi FETÖ’cülükle suçlama arsızlığındalar. Fakat hala ders almamışlar ki, FETÖ’cülerin yerine başka tarikat mensupları monte edilmekte, yeni yeni Menemen’ler, Sivas’lar, Çorum’lar, Kahramanmaraş’lar, Çubuk’lar yaşanmasının zemini korunmaktadır.”
Laikliğe saygı
Başkan Süleyman Tuğ, Laikliğe Saygı günü hakkındaki yazılı basın açıklamasında da şu ifadelere yer verdi; ““Laiklik birçokları tarafından ‘devletin her dine eşit mesafede durmasıdır’ olarak tanımlanıyor. Bu tanım bir yanıltma girişimidir. “Laiklik, dinin siyasetten ayrılmasıdır. Daha açık bir ifadeyle laiklik, dinlerin kamusal ilişkilerde hiçbir rolünün ve etkisinin olmamasıdır. “Laiklik, büyük mücadeleler sonucunda kazanıldı. Batı’da kilisenin ekonomik, siyasi, kültürel, düşünsel egemenliğine karşı yürütülen çetin mücadelelerle laikliğe ulaşılabildi. Dolayısıyla laiklik, herhangi bir dine mensup bir insanın bireysel olarak dini ibadet ve ifade özgürlüğünü yaşarken, aynı zamanda başka bir insanın farklı dini ibadet ve ifade özgürlüğüne de engel olunmamasının yegâne olanaklı biçimi olarak ortaya çıkmıştır.
“Bu nedenle laiklik toplumsal ve düşünsel olarak çok yönlü bir gelişmenin ürünü olmakla birlikte, bireylerin düşünsel ve inançsal yönelişleriyle ilgilenmez. Bireyle toplumun ilişkisini demokratik bir temelde kurmakla yetinir.”
Eşit mesafede nasıl durulur?
Bir devlet her dine eşit mesafede nasıl durabilir? Sadece dinler karşısında nötr (yansız) kalarak. Anayasamızda laik bir devlet olarak tanımlanmamıza rağmen Türkiye’de Devlet gerçekte hiçbir şekilde diğer dinlere ve mezheplere eşit mesafede durmuyor. Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi protokoldeki sırasına bakınız. 10.sıraya yükseltildi. Dini siyasete karıştırarak veya devleti bir dine mensup olarak tanımlayarak, devletin diğer dinlere karşı eşit mesafede durmasını sağlamak mümkün değildir. Bunu sağlamanın yegâne yolu, devletin dini bakımdan nötr olmasıdır. Ancak burada şu önemli nokta gözden kaçırılmamalıdır ki, laiklik, devletin sadece tüm dinlere ve mezheplere eşit mesafede durmasını sağlamak değildir. Laiklik aynı zamanda düşünsel ve toplumsal gelişmenin yeni bir aşaması olarak ortaya çıkmıştır. Bilimin, felsefenin, sanatın doğrudan katkıları ve toplumsal mücadelelerin kaçınılmaz sonuçları, bu tarihsel yaklaşımı ve sistemi yaratmıştır. Bu yüzden, laiklikten bahsettiğimiz zaman bu gerçekliklerin hepsine birden işaret etmiş oluyoruz. Laikliği, devletin her dine eşit mesafede durması’ndan ibaret olarak tanımlamak, eğer anlama yetersizliği değilse bir yanıltma girişimidir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.