Üç Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’ün ünlü sözüdür. “Benim iki büyük eserim var. Biri Cumhuriyet, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi”. Aslında tevazu gösterip üçüncüsünü söylememiştir.
Atatürk’ün adını anmadığı üçüncü büyük eseri Cumhuriyet gazetesidir. Kurtuluş Savaşını yönetmek için Ankara’yı karargâh olarak seçen Mustafa Kemal’in ilk işi kurtuluşun ideolojisini yönlendirmek için gazete kurmak olmuştur. Bu dönemde bizzat başyazılarını yazdığı gazete, Hakimiyet-i Milliye’dir. İstanbul’da Yunus Nadi tarafından yayınlanan Yeni Gün adlı gazete 16 Mart 1920’de İngilizlerin işgali üzerine kapatılınca Yunus Nadi Ankara’ya geçmiş ve Sevr’in imzalandığı gün Anadolu’da Yeni Gün gazetesini çıkarmaya başlamıştır.
Bu 2 gazete Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca devrimci mücadelenin ideolojisini yaymış, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Yunus Nadi İstanbul’a dönmüş ve adını Atatürk’ün verdiği Cumhuriyet gazetesini 7 Mayıs 1924 tarihinden itibaren İstanbul’da çıkarmaya başlamıştır.
Atatürk’ün eseri üç Cumhuriyet de zaman zaman büyük saldırıların hedefi olmuştur. Her üç kurum da zaman zaman sarsıntılar yaşamıştır. Ancak 12 Eylül 1980 tarihine kadar üçünün birden aynı anda darbe aldığı görülmemiştir. Bu üç kurumdan en az ikisi ayakta kalmayı başarmıştır. 12 Eylül darbesi sonrası üç kurum da kalıcı darbeler yemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti 12 Eylül’le birlikte her tarafından örselenmiş, Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış, Cumhuriyet gazetesi ise önce susturulmuş, zaman zaman kapatılmış, daha sonra ekonomik olarak çökertilmiştir. Gazete bu çökertmeye karşı İlhan Selçuk önderliğinde Vakıf kurarak direnmişse de ekonomik olarak sağlam bir yapıya kavuşamamıştır.
Atatürk’ün üç kurumu en ağır darbeleri ise 12 yıllık AKP döneminde almıştır. Türkiye Cumhuriyet’inin içinde bulunduğu içler acısı hali anlatmaya gerek yok. Cumhuriyeti simgeleyen TC harflerinin bile kaldırıldığını söylemek yeterli.
Cumhuriyet Gazetesi 21 Mart 2008 günü “Ergenekon” operasyonu ile en ağır darbeyi yedi. O gün gözaltına alınan İlhan Selçuk’un sağlık durumu bir daha düzelmedi ve aramızdan ebediyen ayrıldı. Hazırlanan “Ergenekon” iddianamesinde İlhan Selçuk “terör örgütü kurmak ve yönetmek” ile suçlanıyordu. “Eylemlerinden” biri de Cumhuriyet Gazetesi binasına bomba attırmak idi. Ne yazık ki gazetenin avukatları bu davaya müdahil sıfatıyla katıldılar.
İddianame ile eklerinde hiç gereği olmadığı halde İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, İbrahim Yıldız ve Cüneyt Arcayürek arasındaki özel görüşmeler sayfalar dolusu yer aldı. Cumhuriyet Gazetesinin tepe yöneticileri arasına dedikodu yolu ile düşmanlık tohumları ekildi. Sonuçta gazete bugün bilinen duruma geldi. Bölücülerin, ikinci cumhuriyetçilerin, Sarıgüllerin, Taraf yazarlarının egemenliğine geçti.
Cumhuriyet Gazetesi bu saldırılara uğrarken gazetenin temel taşları hain cinayetlerle çoktan ortadan kaldırılmıştı.
Bir başka 12 Eylül olan 2010 anayasa referandumu yaklaşırken bu kez Atatürk’ün diğer eseri CHP’ye operasyon yapıldı. Deniz Baykal bir kaset darbesi ile devrildi. CHP tarihi ve misyonu ile ilgisi olmayan kişiler, parti üyeliği için bile akla gelmeyecek isimler Genel Başkan Yardımcısı sıfatları ile partinin en tepesine yerleştirildi. Atatürk parti için neredeyse “yük” olarak görüldü.
Türkiye, 7 Haziran’da tarihi bir seçim yaşayacak. Cumhuriyetin geleceğini belirlemede diğer 2 Cumhuriyet, CHP ve Cumhuriyet gazetesi etkin olacak. Bu nedenle bu 2 kurum üzerinde daha büyük oyunlar oynanıyor. Bölünme riski ile karşı karşıya olan Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkması gereken CHP bölücülerle ittifaka zorlanıyor. Bu duruma ses çıkarmak bir yana destekleyen bir gazete de yedeğe alınıyor.
AKP iktidarını derinden sarsan Haziran Taksim Gezi eylemini anımsatacak isimler altında CHP-HDP ittifakı pişirilmeye çalışılıyor.
Önümüzdeki Pazar günü Ankara’da, yüreği Vatan ve Cumhuriyet için atan farklı siyasal akımlardan gelmiş insanlar birlik için yola çıkacaklar. En büyük korkumuz yaratılacak sinerji ile CHP geleneğinin ve Cumhuriyet Gazetesini ayakta tutanların seçim sürecinde karşı karşıya gelmeleridir.
Adını Ümit Zileli’nin koyduğu “Cumhuriyet Cephesi” için vakit henüz geç değildir. Atatürk’ün emaneti “Üç Cumhuriyet” ancak böyle ayakta kalır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.