Türkiye’de başkanlık sistemi tartışmaları

Başkanlık sistemi son günlerde ülke gündeminde sıkça tartışılan bir konu haline geldi. Pek çok açıdan olumlu yönleri olsa da detaylarına inildiğinde Türkiye açısından hayati riskler taşımaktadır.
Normalde oldukça güçlü ve istikrarlı bir parlamenter sistemle yönetilmekte olan Türkiye için başkanlık sisteminin yine Batılı derin güçlerin yıllar önce belirlediği bir plan dahilinde işlemekte olduğu bilinmektedir.
Başkanlık sisteminin diğer hiçbir yönetim sistemine karşı gözle görülür bir üstünlüğü yoktur. Aksine, geniş yetkilerin tek elde toplanması nedeniyle birçok uygulaması da sadece diktatörlükleri çağrıştırır.
Başkanlık sistemi, Afrika ülkelerinde diktatörlüğün yumuşatılmış ismidir. Latin Amerika’da askeri, bürokratik ve siyasi elitin yönetim şeklidir. Orta Doğu’da belirli bir mezhep ya da aşiretin antidemokratik bir şekilde tek başına yönetiminin diğer adıdır. SSCB’nin dağılmasıyla oluşan cumhuriyetlerde ise, modern bir komünist parti yönetimi şeklindedir. Kontrol mafya ve birkaç ailenin elindedir.
Bununla birlikte dünyanın en zengin 20 ülkesinden yalnızca 3’ü başkanlık sistemiyle yönetilmekle birlikte, dünyanın en fakir 50 ülkesinin 36’sı başkanlık sistemiyle yönetilmektedir.
Ayrıca ülkemizin Güneydoğusunda komünist federe bir devlet kurma hayalinde olan PKK bölünme stratejisi ve hedeflerini yeni anayasada yapılacak değişikliklere bağlamıştır.
Başkanlık sistemi, PKK lideri Öcalan’ın ısrarla savunduğu bir fikirdir. Bu sebeple zaten baştan riskli görülmelidir. İkincisi bu sistem beraberinde kaçınılmaz olarak federasyonu veya yerel yapılanmaların güçlenmesini getirecektir. Her iki durumda da PKK, hakim olduğu Güneydoğu şehirlerinde bir hükümranlık ilan edecek ve uzun zamandır hayalini kurduğu Güneydoğu’da komünist devlet fikrine adım adım yaklaşacaktır. Demokratik özerklik gibi göz boyayıcı izahlarla dikkat dağıtmaya çalışacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesi ile kendi ordusunu, yargı sistemini, polis gücünü kurduktan sonra ABD ve AB’nin de desteğini alarak ayrı bir devlet olmak isteyecektir. Bu, Ortadoğu’da batının desteğini almış bir komünist devlet kurulması demektir ki, beraberinde sadece Güneydoğu’daki mazlum Kürt halkımıza veya Türkiye’ye değil, bütün Ortadoğu’ya, ardından bütün Avrupa ve bütün dünyaya felaket getirecektir. Çünkü Ortadoğu’da bir komünist devletin temellerinin atılmasının tek amacı, komünist dünya devleti hedefine ulaşabilmektir. Bu hedef, yıllardır yürürlüktedir.
İşte bu sebeplerledir ki PKK belası ve ülkemizin bölünme tehlikesi bir daha geri gelmemek üzere ortadan kalktığında başkanlık sistemini tartışmak belki o zaman doğru olacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.