Türkçe, her türlü saldırıya karşın varlığını sürdürüyor!

İnternet kullanımı, sürekli artan
bir önem kazanırken, “Chat Türkçesi” olarak adlandırılan yeni
bir dilin de ortaya çıkmasına neden oldu. Sadece sohbet programlarında değil,
cep telefonu mesajlarında da yanlış kullanılan bir Türkçe ile karşılaşmak
oldukça sıradan hale geldi.

           
Sesli harflerde tasarrufa gidilen, Türk Dil Kurumu’nun açıklamakta güçlük
çektiği yeni bir dil…

Zamandan tasarruf, kontörden
tasarruf derken, bilinçsizce yıpratılmakta ana dilimiz…

Merhaba yerine kullanılan “mrb”, ya da “tmm bnde
gelcem.grsrz.” gibi kısaltmalar kullanılması, Türkçenin yıpratıldığının çok
açık örnekleridir.

Bir çoğumuzun karşılaştığı ya da
kullandığı bu kısaltma yönteminin yanı sıra, özellikle gençlerin yabancı
kelimelere duyduğu özenti de bir o kadar düşündürücü.

Bir kelimenin Türkçe karşılığı
varken, sırf ilginçlik ve bilgiçlik olsun diye yabancı kelimelerin
kullanılmasındaki amaç ne olabilir acaba?

Cümlenin arasına İngilizce ya da
Fransızca kökenli kelimelerin girmesi kimilerine göre kültürlü olma göstergesi
sayılıyor herhalde.

Yabancı kökenli kelimelerin günlük
yaşantımızda oldukça fazla yer aldığını ve ısrarla bu kelimelerin çoğaltılmaya
çalışıldığını medyada, cadde ve sokaklarda sıkça görebilirsiniz. Tabi bu
sizleri ne kadar rahatsız ediyor bilemem…

Öyle bir duruma geldik ki, “Blue
Jean Center”dan aldığımız “new creation”
kıyafetlerimizle “restaurant”a veya “fast food”a
gittiğimizde, kapıda “closed” yazarsa içeriye giremeden geri
dönüyoruz, “open”i görünce “push” yazısını da
okuyup kapıyı iterek açıyoruz. “Köfte burger” yedikten sonra
dışarıya çıkıp “cafe”ye de gitmek isteyebiliriz. Bu arada
eğlencemiz genellikle “non stop” olur…

Yabancı kelimelerin gün geçtikçe artması
ve konuşma dilinin giderek değişmesi utanç tablosunu tamamlamakta… Bu tablonun
oluşumuna ise kitle iletişim araçlarının katkısı oldukça büyük…

Avrupa Yakası’nın Selin tiplemesi,
ne geçim derdi ne de kültürlü olma endişesi taşıyan bir kimlik şeklinde yansıdı
gözümüze. Bir süre yurtdışında kalmış. Türkçeyi ancak birkaç kelime ve
bağlaçlar vasıtasıyla konuşuyor. Gençliğin diline dolanan “Oha falan
oldum yani” çıkışıyla hiç de Türkçe’ye uygun konuşmuyordu, fakat biz
onu her nedense eğlenceli bulduk. Bununla yetinmeyen gençlik, kendi dünyalarına
göre yorumladıkları kültür yüklü cümlelerini çoğaltmakta geç kalmadı: “Akşam
telin faturasını görünce oha falan oldum. Anneme söledim. Aaa ne oluyo falan
oldu. Napıcaz şimdi yani olduk. Bunun üzerine bi de su faturası kabarık gelince
bismillah olduk yani.”

Tofita reklamındaki genç kız da
yadırganmadı hiç. Heyecanlarını, çığlık atarak ve anlamsız sözlerle ifade eden
karakterlerin tasviriydi. Kelimeleri ağzında yuvarlayarak ve harfleri
değiştirerek konuşuyordu. “Seyirci”yi “seyircıı”
diye telaffuz ediyor, yaka anlamına gelen “degaje”yi göğüs
yerine kullanıyordu ama onu çok sevdik. Gözümüze en az Tofita kadar hoş
göründü!

Hatırlanması için biraz eski
örnekler kullandım. Utanç tablosunu süsleyen yeni örneklere de bir göz atalım.

Yeni bir telefon aldığınızda,
“Güle güle kullan” gibi iyi dileklerde bulunulması artık
modası geçmiş bir ifade gençlere göre. “Abi telefon yapmışsın”
cümlesi yukarıdaki anlatımı üç kelimede özetliyor. Biri duygu sömürüsü yaptığı
zaman “vicdan yaptım” diyerek karşılık verilebiliyor. Yapmak
ve olmak, neredeyse tüm fiillerin imdadına yetişen yardımcı fiillerden. “Tavır
yapma” (olaya tavrını koymak ya da küsmek), “su yapma”
(ciddiyetini muhafaza etmemek) yeni çarpıcı cümleler arasında…

Cep telefonu mesajlarındaki Türkçe
karakter (ç, ı, ü, ğ, ö, ç, İ, Ğ, Ü, Ö, Ş, Ç) kullanımı da utanç
tablosunun içinde. Türkçe karakter içeren kısa mesaj gönderirseniz, bunun
normal mesajın iki katına faturalandığını biliyor muydunuz?

Gerçekten ilginç bir durum!

Kendi ülkesinde, kendi dilinden
mesaj yazdığı için cezalandırılan bir halk!

Bunu da anlamak mümkün değil.

Türkçeyi doğru kullanabilmek için
ne Türk Dil Kurumu olmaya gerek var, ne de Türkçe öğretmeni… Çünkü, söylendiği
gibi yazılan ve yazıldığı gibi okunan bir ana dilimiz var. Biraz önem
gösterilerek yozlaşmanın önüne geçilmesi gerekirken, marifet sayılarak
kullanılan yabancı kelimeler gün geçtikçe çoğalmakta…

Unutulmamalıdır ki, dilini yitiren
uluslar, önce kimliğini, daha sonra bağımsızlığını yitirir.

            Türkçe ne
kadar güçlü bir dilmiş ki, her türlü saldırıya karşın halen varlığını
sürdürebiliyor!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.