Türk siyaseti iki partili sisteme mi evriliyor? -1-

AYDIN ÖMEROĞLU KÖŞE YAZISI

Türkiye gerçeğine özgü Başkanlık rejimi, Türk siyasetinin iki partili sisteme evrilme sürecini başlatmış olabilir mi?
Böyle bir sürecin iki temel partisi mevcutlar içinden hangileri olabilir?
Vatan Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perincek, 25 Temmuz 2018 tarihli Aydınlık gazetesinde, “İyi Parti” başlıklı yazısında, “Türkiye tarihine şöyle bir bakalım, siyasal partilerin isimlerini sıralayın, yakın tarihimizi özetlemiş olursunuz” diyor. Aşağıda görüldüğü üzere, partileri isim isim belirtiyor.
“Fedailer Cemiyeti, Yeni Osmanlılar Cemiyeti, İttihat ve Terakki, Vatan ve Hürriyet, Hürriyet ve İtilaf, Müdafaai Hukuk, Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, Halk İştirakiyun Fırkası, Türkiye Komünist Fırkası, Halk Fırkası, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi, Serbest Fırka, Demokrat Parti, Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi, Türkiye Sosyalist Partisi, Millet Partisi, Köylü Partisi, Hürriyet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi, Millî Selamet Partisi, Sosyalist Devrim Partisi, Türkiye İşçi Köylü Partisi, Millî Nizam Partisi, Demokratik Sol Parti, Refah Partisi, Anavatan Partisi, Milliyetçi Demokrasi Partisi, Halkçı Parti, Doğru Yol Partisi, Liberal Parti, Halkın Emek Partisi, Halkların Demokrasi Partisi, Saadet Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, Vatan Partisi.”
Bunca parti, Türkiye’de taşların henüz daha yerli yerine oturmadığının göstergesi.
Mevcut partiler içinde CHP en uzun ömürlü olanı.
Uzun ömürlü olmaya aday ikinci parti AKP.
Bu ikisinin iki partili sistemin temel partileri olma olasılığı yüksek.
Türk siyasetinin iki partili sisteme evrilmesi emperyalizmin isteği mi yoksa Türkiye gerçeğinin doğal bir gelişimi mi?
Süreci belirleyen elbette ki Türkiye gerçeği. Ama emperyalizmin etkisinin varlığı da gözardı edilmemeli.
Onaltı yıldır iktidarda kalabilmiş ve nihayet Türkiye’ye özgü başkanlık rejimine geçmeyi barışçıl yoldan gerçekleştirmiş olan AKP ve onun Genel Başkanı, aynı zamanda Devletin Başkanı olan Sayın Erdoğan’ın bu başarısı nereden kaynaklanmaktadır?
Sayın Erdoğan’ın “milli görüş gömleğini” çıkardığı an, bir gün Türk siyasetini iki partili sisteme yönlendirme diye bir hedefi var mıydı acaba?
Bu soruyu ancak kendisi yanıtlayabilir.
Tartışmamızı, Türkiye’nin nesnel gerçekleri üzerinden devam ettirelim.
İzmir İktisat Kongresi’nde Yeni Türkiye’nin kalkınması, halkının refah seviyesinin yükseltilmesi için devletçi karma-ekonomi modeli benimsendi. Bu modelin uygulanması konusunda daha Osmanlı döneminden süregelen liberal ve halkçı zihniyet arasındaki rekabet Cumhuriyet döneminde de varlığını ve etkisini sürdürdü.
AKP’nin ve Erdoğan’ın başarısının esas kaynağı, Atatürk’ün ölümünden sonra uygulanagelen liberal zihniyetli ekonomi politikalarının meydana getirmiş olduğu özel sektördür. Özel sektörün Sayın Erdoğan’ın Başkanlığını desteklemiş olması, sınıfsal çıkarlarını Sayın Erdoğan’ın şahsında ve AKP iktidarında koruyup geliştirebileceğinin açık göstergesidir. Bu durum AKP’ye, emperyalist ekonomilerdeki gibi bir burjuva partisi olma olanağı sunuyor. Orneğin, Almanya Hristiyan Demokrat Birliği (Die Christlich Demokratische Union Deutschlands, CDU) benzeri bir parti.
Sayın Erdoğan ve AKP bu olanağı Türk Devrimi’ne gerçek anlamda bağlılık içinde değerlendirebilirlerse, hem ülke hem de kendileri kazançlı çıkmış olur.
Cumhuriyet tarihindeki liberal zihniyetli bütün partiler gibi Sayın Erdoğan ve AKP de seçmenlerin dinsel inanç ve duygularına hitap etme geleneğini izledi.
Başkanlık rejiminde Rabia CHP’nin Altı Ok’u gibi bir simge.
Rabia’yı Altı Ok simgesinden ayırt eden ana özelliği, özel sektöre dayanması ve onun sınıfsal çıkarlarına öncelik vermesidir.
Haftaya, Sayın Erdoğan Halife olabilir mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.