Terör Örgütü?

Sevgili Okurlar

            Nedim Şener, Ahmet Şık ve Prof. Dr.
Yalçın Küçük’ün (2. Kez olmak üzere) gözaltına alınmasının ardından yandaş
basının liberal dönekleri bile ne oluyoruz diye sormaya başlamışlardır. Son
yapılan gözaltıların ve tutuklamaların ülkemizdeki ”muhalif basını”
itibarsızlaştırmaya yönelik baskılar olduğu açıktır. Öyle ki artık iktidar
yalayıcısı yandaş basının cazgırları bile köşelerinde, bu son tutuklama ve
gözaltılarla Ergenekon tertibinin inandırıcılığını yitirmeye başladığını
yazmışlardır. Bunları yazarken aslında kendisini zamanında Ergenekon savcısı
ilan etmiş zat’a bir mesaj yollamak istemişlerdir: ”Bak biz şimdiye kadar
Ergenekon denen bir tertip vardır diye halkın önüne çıkıp bağırıp duruyorduk.
Sırtımızı birbirimize yaslayıp halkı bu günlere kadar çok güzel kandırdık.
Ancak siz artık ipin ucunu kaçırdınız. İktidara muhalefet yapan her kalemi bu
tertibin içine sokmaya kalkıştınız. Artık bu muhalefet avcılığı halkın gözünde
inandırıcılığını yitirdi. Bu işi tadında bırakın ki siz de biz de halkı kandırmaca
oyununa rahat rahat devam edelim!”

            Hani  tuz koktu derler ya sevgili okurlar, tuzun
koktuğunu bakın nereden anlayacağız: 6 Mart 2011 tarihli bir haberde,
”Ergenekon savcısı” olarak tanınan savcı Zekeriya Öz bu son tutuklamaların
ardından yoğun eleştirilere maruz kaldığında şu açıklamaları yapmıştır:
”Yürütülmekte olan soruşturma, bir kısım basın mensubunun
yazdıkları/yazacakları yazılar, kitaplar ve ileri sürdükleri görüşleriyle
ilgili olmayıp, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında elde edilen ve
soruşturmanın gizliliği nedeniyle bu aşamada açıklanması mümkün bulunmayan bir
kısım delillerin değerlendirilmesi sonucu yapılması zorunlu hale gelen hukuksal
bir işlemdir.”

            Yukarıdaki
açıklamaya dikkat ederseniz Sayın Savcı, ”Ergenekon Terör Örgütü” diye bir
tanımlama kullanmıştır. Ancak Ergenekon diye bir yapılanma olduğu şu anda dava
aşamasındadır. Böyle bir örgüt olduğu henüz mahkeme önünde ispat edilmemiştir.
Daha ortada ispat edilmiş, varlığı bile kanıtlanamamış bir örgüt dahi yokken
Sayın Savcı neden ”Terör Örgütü” lafını kullanmaktadır? Bir Cumhuriyet
Savcısı medya önünde hangi kelimeleri kullanacağını elbette bilir. Ancak bir
takım önyargıları olmalı ki ”Terör Örgütü” lafını çok rahat kullanabiliyor.
Kaldı ki bu konu daha önce de gündeme gelmişti. Sanık sıfatıyla mahkeme önüne
çıkarılanlar, mahkeme heyetine yine bu şekilde uyarı yapmışlar, ortada henüz
verilmiş bir karar olmadığını ve ”Terör Örgütü” nitelemesini
kullanamayacaklarını belirtmişlerdir. Ayrıca Mahkeme, MİT ve Emniyet’e görüş
sormuş, onlarda şimdiye kadar Ergenekon denen bir örgütsel yapıdan bilgileri
olmadığını beyan etmişlerdir.

            Sevgili
okurlar. Ülkemizde gerçekten bilinen terör örgütleri varsa onlar da PKK’dır,
Hizbullah’tır. Ancak gerçek teröristlere yapılan muameleleri sizler de en az
benim kadar iyi biliyorsunuz. Davulla zurnayla Habur’da karşılananlar da
vardır, tutukluluk süreleri 10 yılı aştı diye halaylar eşliğinde tahliye
edilenler de. Bu davulla zurnayla karşılananlar kendi ülkelerine karşı
savaşmışlar, Türk askerine, polisine, siviline ve kendi insanına kurşun
sıkmıştır. Halaylarla tahliye edilenler, kiraladıkları evlerin altını
cesetlerle doldurmuşlardır. Oysa Soner Yalçın 12 tane kitap yazmıştır, Nedim
Şener 10 kitap yazmıştır, Tuncay Özkan sadece hapis tutulurken 4 kitap
yayınlamıştır, Mustafa Balbay 2 yıldır tutukluyken köşe yazılarına devam
etmiştir, Prof. Yalçın Küçük yazdığı kitapların sayısını kendisi de
bilmemektedir. Açılan savaş aslında teröre değil aydınlanmaya ve bilgiye
karşıdır.

Teröristin kim olduğu bellidir. Teröristle savaşmış olanlar
da bellidir, kol kanat geren de bellidir, pazarlığa oturan da bellidir. Hiç
kimse ne kendini ne de Türk Halkını kandırmaya kalkmasın!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.