Telefon dinleme…

Ortalık telefon dinleme kayıtlarından geçilmiyor. Nerdeyse herkes herkesi dinlemiş.
Demokratik bir ülkede olsa, bu dinleme kayıtlarından sonra ilgilisinin, bulunduğu makamı bir dakikada terk etmesi gerekir. Ancak bizde ne bu kültür var, ne de dinlemeler yasal. Bu nedenle konusu suç oluşturan dinlemeler yasal delil olmaktan uzak. Buna rağmen alaşağı edilmesine karar verilen kişi sıklıkla yasal olmayan dinlemelerle de yok edilebiliyor.
Bu karmaşa içinde herkes kendisinin dinlendiğinden kuşkulanıyor. Pazardaki seyyar satıcılar bile telefonlarının dinlendiğinden kuşkulanıyor. Türkiye’deki sindirme tertibinin başladığı 2007 sonrası dinlenen insan sayısının 80 bin civarında olduğu söyleniyordu. Büyük bir olasılıkla teknik kapasite bu kadarına olanak tanıdığı için bu kadar kişi dinleniyor. Ellerinden gelse herkesi dinleyecekler.
Gazeteci Can Dündar da dünkü Cumhuriyet gazetesinde dinlendiğini belirterek kendisini dinlediğini varsaydığı kişiye bir açık mektup yazmış. Ancak günümüzde dinlemenin nasıl yapıldığı konusunda Can Dündar geride kalmış. Bu durum Can Dündar gibi bir gazetecinin gazetecilik kariyeri ile uyum göstermiyor.
Elbette Can Dündar “Ergenekon” operasyonu başladığında ve iddianameler ortaya döküldüğünde şimdi yazdığı Cumhuriyet gazetesinin İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’un ve aynı davada yargılananların başına gelenler ile biraz yakından ilgilense, sıradan sohbet niteliğindeki konuşmalarının bant çözümlerini incelese, dinlemenin nasıl yapıldığı hakkında fikir sahibi olabilirdi.
Can Dündar dinlemelerin 30-40 yıl önceki gibi bir takım adamların karanlık köşelerde kafalarına kulaklık takarak yapıldığını ya da teyplere kaydedildiğini sanıyor. Oysa günümüz teknolojisinde dinlemeler böyle yapılmadığı gibi, dinlemeye alınan kişi o anda dinlenmiyor.
Belki bir takım sıcak takiplerde anlık dinleme yapılsa bile genelde uygulanmıyor. Öyle olsa, bir takım terör olayları, sabotajlar, kaçakçılıklar, cinayetler, önlenir ya da kolay çözülür.
Dinlemeye alınacak kişinin öncelikle “ipinin kesilmiş” olması, yani bir örgüte dahil edilmeye niyetlenilmesi gerekiyor. Bundan sonrası çok kolay yürüyor. Polisin ve ardından savcının isteği ile bir mahkeme kararı çıkartılıp dinlenecek telefon numaraları alt alta yazılıyor. Yazılı numaraların dinlenmesi istenen kişiye ait olup olmadığı konusunda herhangi bir inceleme yapılmaksızın karar veriliyor. Bu arada başkalarına ait telefon numaraları da aynı karar içine sıkıştırılıp yasa dışı dinleme yasal hale dönüştürülmüş oluyor.
Bundan sonra teknoloji devreye giriyor. Cep telefonu dinlemelerinde havadan yakalama, korsan yazılım gibi yöntemler devreye girebildiği gibi, artık tamamı yabancı tekellerin denetiminde olan haberleşme sistemimizi de unutmamak gerek.
Dijital ortamda aylarca kayıt yapılabiliyor. Konuşma sayısı çok fazla ise bazı anahtar sözcükler ile hangi konuşmalara dikkat edileceği programlanıyor. Ancak hedef kişi tanınmış birisi ise buna da gerek kalmıyor. Önemli olan ne kadar büyük bir “balık” olduğunu göstermek. Bunun için ne kadar çok dinleme kaydı yapılırsa örgüt hiyerarşisi içinde o kadar önde olduğu kanıtlanmış oluyor.
Bu dinlemeyi karanlık örgütün farklı kolları yapabildiği gibi, kayıtlar farklı yerlere de ulaştırılabiliyor. Hedef kişiye operasyon yapma günü geldiğinde 1 ya da 2 gün önce bütün kayıtlar, konuşmaları çözmekle görevli memurlara verilerek 1-2 gün içinde bütün konuşmalar çözülüp yazılı hale getiriliyor. Bu çözümler sırasında çözen memurun insafı, niyeti, kültürü ve kulak hassasiyetine göre çözümler yapılabiliyor. Bazen Zeus “Deyyus” olarak çözülüyor. Yemek kursunun adı örgüt, kursa gidenler de örgüt üyesi olabiliyor. Konuşmalarda küfür geçiyorsa özellikle öne çıkartılıyor. Bant çözümlerinde ortaya çıkan komik durumlar Aziz Nesin hikayelerini aratmıyor.
Özetle hedef şahsın görüşmeleri dijital ortamda depolanıp gerektiği zaman raftan indirilip çözülüyor. Bu durumu iddianamelerde bant çözüm başlıklarında görebilirsiniz. Çözen memurun adı, çözüldüğü gün ve saati öğrenebilirsiniz.
Çözümler bazen iddianamelerde, bazen, internet sayfalarında, bazen gazete ve TV haberlerinde karşınıza çıkıyor.
Özetle hukuksal anlamda suçtan delile, delilden de suçluya gitmek yerine, önce bir suçlu yaratılıyor, sonra dinlemeler ve dinlenen kişinin görüştüğü insan sayısı kadar bir örgüt yapısı ortaya çıkarılıyor. Delil olarak bant çözümleri konuyor ve suç kanıtlanmaya çalışılıyor.
Uygun savcı ve uygun yargıç bulunduğunda basın yoluyla kamuoyu yaratılıp “suç”, “kanıtlanmış” oluyor.
Bu çarkı yıllarca işletip binlerce insanı zindanlara dolduranlar birbiriyle kapışınca kendi yarattıkları çarkın kurbanı oldular. Bir takım yandaş, kandaş ve sazan gazeteciler “suç”la ilgili kamuoyu yaratılmasında geçmişte çok kullanıldı. Şimdi feryat ediyorlar. Ancak bir gün yine kullanmak için sistemin nasıl çalıştığını görmek istemiyorlar. Görmenin birinci kuralı görmek istemektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.