Spor Bakanı’nın bürokratları sınıfta kaldı

ASGD’nin, TSYD’nin yasa dışı dayatmalarına karşı sürdürdüğü hukuk mücadelesini defalarca kazandığını bilmeyenimiz yok gibidir.

Kazandı da ne oldu?

Danıştay 10. Dairesi, 27.09.2010 tarih ve 2010/6027 kararla, antidemokratik yönetmeliklerle TSYD’nin tekeline sunulan “Akreditasyon Yetkisine” son noktayı koydu.

Dedi ki,  “Spor Genel Müdürlüğüne ait spor tesisleri ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından spor kulüplerine veya kamu kurum ve kuruluşlarına protokol karşılığında devredilen, kiralanan veya süreli intifa hakkı verilen spor tesislerinin basın tribünlerine ücretsiz girecek kişilere verilecek serbest giriş kartlarına yönelik usul ve esasların bizzat Spor Genel Müdürlüğü’nce düzenlenmesi gerekmektedir.”

ASGD de  yıllardır aynı şeyi söylüyor.

Peki, Danıştay bu kararı neden verdi?

“Böyle değil miydi”demeyin sakın. Çünkü böyle değildi! İnanılması güç bir trajedi.

ASGD ile yasalar önünde eşit görünen iki dernekten biri konumundaki TSYD’ye  20 yıldır ayrıcalık tanındı. Basın tribünlerine gireceklere, “Akreditasyonu TSYD yapar” dendi.

Yasalar, antidemokratik yönetmeliklere boğduruldu. Kıyametler de bundan koptu.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, yasalarla belirlenen görevini “Hülle’’ yoluyla çıkartılan yönetmeliklerle 20 yıldır TSYD’ye verdi.

TSYD ne yaptı?  Kamu yararına yardımlarla fındık, fıstık ticaretine yöneldi.

Hani şu ekranlarda 40 yıldır boy gösteren TSYD üyesi bazı dinozorlardan söz ediyorum.

Sözde Türk Sporunu yönlendirmeye çalışırlarken, tuttukları takımların amigoluğunu görev saydılar. Şiddeti, şikeyi özendirdiler, sporun centilmenlik ruhunu körelttiler. Tribün terörünü hortlattılar. En önemlisi de, Anadolu’daki spor gazetecilerini bir çatı altında toplayan ASGD üyelerini “Akreditasyon yetkisi” ile spor alanlarına sokmadılar.

Ötekileştirdikçe ötekileştirdiler.

İşte bu ahval-i şerait içinde 20 yıldır hukuk mücadelesi veren ASGD’ye Danıştay, “Sen çok haklısın. Böyle rezillik olmaz. Herkes kendi işini yapsın’’ dedi ve iki yıl önce son noktayı koydu.

Başka neler oldu?

Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Suat Kılıç, Danıştay’ın, ASGD’nin istemi üzerine verdiği yürütmeyi durdurma kararından iki ay sonra, 81 ilin spor müdürlüklerine gönderdiği 26.10.2010 tarihli genelgeyle “Gereğini yapın. İşinizde kusur eylemeyin’’ dedi.

Başka; “Danıştay kararının uygulanmasında bazı aksaklıklar ve tereddütler yaşandığı tespit edilmiştir.’’ Kılıç, “Aptallık yapmayın, pabuç pahalı’’ demeye getirerek bürokratlarını uyardı.

Bakanlığın genelgesine devam edelim: “Anayasamızın 138. maddesinin son fıkrası,  “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez” hükmünü içermektedir.

Anılan madde hükmü uyarınca mahkeme karalarına uymak anayasal zorunluluktur.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca da; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Danıştay bölge idare mahkemeleri, idare vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunmayan hallerde, idare aleyhine, Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi manevi tazminat davası açılabilmektedir.

Mahkeme kararlarının 30 gün içinde, kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ASGD, idare aleyhine dava açabileceği gibi kararı uygulamayan kamu görevlisi hakkında da tazminat davası açabilmektedir.”

Yandı keten helvası.

Kılıç, gelişmelerin farkında. Bu kez, 18.07.2011 ve 02.08.2012 tarihlerinde gönderdiği yazılarla bürokratlarını uyardıkça uyardı.

Gel gör ki, bazı bürokratlar algılama özürlü. Çünkü sıkıntı sürüyor.

Bakan Kılıç daha ne yapsın. Defalarca gönderdiği yazılarla, “Etmeyin, eylemeyin. Yürütmeyi durdurma kararı ile birlikte süreç başlamıştır. Gözünüzü açın. Taraf olmayın. Yanarsınız, yanarız. Anlayın artık’’ diyor da, iki yıldır değişen fazla bir şey olmuyor. Bir kaç ilimizin dışında kaos devam ediyor.

TSYD, yürürlükte olmayan sahte evraklarla “Akreditasyon’’ yapıyor.

“Tavşana kaç, Tazıya tut’’denmiyorsa, görünen o ki, Bakan’ın bürokratları okuduğunu anlamıyor.

Bu durumda söylenecek tek bir söz kalıyor.

Sayın Kılıç, genelgelerin Arapça gönderilmesine ne dersiniz?

 

 

                                                                                                          İbrahim BURSALI

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.