SONUN BAŞLANGICI

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bilinen rahatsızlığının son günlerde çok arttığı söyleniyor. Her yıl Küba’ya giderek tedavi görmesinin bundan kaynaklandığı ileri sürülüyor.

Ekranlarda gördüğümüz yürürken zorlanması, zaman zaman uyku moduna girmesi, dil sürçmesi yaşaması, ister istemez ip uçları veriyor. Dikkatli bakıldığında, fiziksel ve beyinsel kontrollerde güçlük çekildiği fark ediliyor.

Pandemiyle birlikte hortlayan ekonomik kriz sanki Erdoğan’ın sağlığını olumsuz yönde etkiledi. Tanrı yardımcısı olsun. Türkiye doğum sancıları yaşıyor. Özellikle son iki yıl içindeki inanılmaz gelişmeleri akıl almıyor.

Anlayacağınız değişim rüzgarları esiyor. Galiba geri sayım başladı. “Tek adam iktidarı” sallanıyor. Kamuoyu araştırmalarının tümü “Millet İttifakı”nı açık ara önde gösteriyor. Görünen o ki, tünelin ucundaki aydınlık karanlığı boğuyor. Öyle ya da böyle, dönüşü olmayan doğal süreç başladı. İster inanın, ister inanmayın, yolcudur Abbas.

Bundan böyle, erken seçimden ötesini dikiş tutmaz.

* Ne demişti Adnan Menderes: “Siz isterseniz, hilafeti bile geri getiririz.”

Süleyman Demirel: “Dün dündür, bu gün bu gündür. Yollar yürümekle aşınmaz. Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz.”

Turgut Özal: “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz. Benim memurum işini bilir.”

Şimdi neredeler. “Balık baştan kokar” demiş atalarımız. Yukarıdaki tümcelerin içeriği ile kullanıldığı süreç içindeki zamanlama, gelinen noktadaki toplumsal kokuşmaya nasıl zemin hazırladığını açıkça gösteriyor. Hiç bir şeyin rastlantı olmadığı biliniyor.

Sözüm ona, Recep Tayyip Erdoğan ve ortağı Devlet Bahçeli, 1950 yılında yazımına başlanan senaryonun son görüntülerini sahneliyor. Ancak, film bitti, nafile çırpınışlar bilmem işe yarar mı?

Duyduk duymadık demeyin.

Sonun başlangıcında olduğumuzu sakın ola göz ardı etmeyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.