Siyaset on numara! Ekonomi çok madara

Bir önceki yazımda, AKP’nin siyaset sahnesini başarı ile yürüttüğünü belirtmiştim.
Bugün ise, ekonomik politikalara bir göz atmak istiyorum. Ekonominin son durumu nasıl? Parlak mı, yoksa patlak mı?
    Hani, eski bir hikaye vardır. Bir kaledeki kuvvetler zor durumda ancak düşmana teslim olunuyor. Daha sonra, yenilginin nedenleri soruşturulmaya başlanır. Kale komutanı yenilginin sebeplerini sıralarken,birinci olarak barutlarının bittiğini söyleyince, komisyon başkanı dur diyor. Diğer nedenleri ifade etmene gerek yok.
İlk olarak iç ve dış borçların toplamının, gayri safi milli, hasılanın üzerine çıktığını ifade etmemiz, diğer olumsuzlukları sıralamamızı gereksiz kılmaz sanırım. Borçlarımızın hesaplanmasında bir hatanın olması mümkün değil. Çünkü rakamlar sabit. Ya, gayri safi milli hasılanın hesaplanması, aylık tefe ve tüfe hesaplanması gibi yapılmakta ise, yandı keten helva.
    Kayıt dışılığın bu denli yaygın olduğu bir ülkede, gayri safi milli hasılanın doğru olarak hesaplanması; konuya biraz yakın olanlar için şüphe arz eder.
    Neyse, biz diğer değerlere bakalım. Dünyada en yüksek faiz ile borçlanan ülkelerin başındayız.
Yabancı sermaye maskesi altında ikinci bir borçlanma modeli daha ihdas edildi. Yurt dışındaki sermaye çevreleri geliyor, 100 ABD dolarını YTL.ye çeviriyor ve borsaya yatırıyor. Bir yıl sonunda 154 ABD doları olarak dışarıya çıkarıyor. Bu tür borçlanmanın maliyeti ise dolar bazında %54.
    Ekonomi yönetmenleri bu tür yolunmayı, halka zafer olarak lanse etmeye çalışıyorlar. “Efendim, yabancı sermaye girişi yüz milyar ABD dolarını aştı” diye.
    Uluslar arası ekonomi terminolojisinde yabancı sermayenin tanımına uzaktan yakından benzemeyen gizli bir borçlanma şekli olduğunu gizlemeye çabalıyorlar.
    Cari açık, uluslar arası kriterin çok üzerinde. Kırk milyar dolar civarında.
İthalat ile büyümeye çalışan bir ekonomi. Dünyada bir başka benzeri henüz yok. Övünülen ihracatın da bir başka benzeri henüz yok. Övünülen ihracatın, ithalattan beslendiği nedense gözden kaçırılıyor.
    Devletin bizatihi pazarladığı tüketim maddelerinin fiyatlarındaki artış oranı %20 ile %40 arasında oluşurken; işçi, memur ve emeklinin ücretindeki yıllık artış oranı ise %4.
    Hiç mi iç açıcı bir şey yok? Var tabi olmaz mı?
-Karlılığını %200 oranında arttıran holdingler.
-Yine karlılığını %200 oranında arttıran bankalar.
– 150 gram undan mamul ekmeği 50 yeni kuruşa satan fırıncılar. Çiftçinin elinden kilosu 40 yeni kuruşa çıkan buğday ve 150 gram undan mamul 50 yeni kuruşluk ekmek. Afiyet olsun fakir, fukara ve gurabaya.
-Devlet olanakları ile palazlanıp, kamuya ait ekonomik değerleri ele geçirenler.
Ekonomik durumdan çok memnunlar ve ekonomik politikaları hararetle savunmaktadırlar. O kadar memnunlar ki, büyüyen küresel ekonomik krizin farkında dahi değiller. Türkiye ekonomisi hızla çöküntüye doğru gitmektedir.
    Ne diyelim, AKP’nin siyasi programı on numara, (!) ekonomi politikası ise çok madara.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.