Seçim dersleri

Türkiye hafta sonunda önemli bir sınavdan geçti. Henüz bütün yönleriyle kesin rakamlar olmasa bile ilk sonuçlar üzerinden bazı değerlendirmeler yapmak olası. Bu değerlendirmeleri şüphesiz herkes yapmak zorundadır. Herkes kendi hesabına ders alacaktır.
Her şeyden önce AKP bir yenilgi almıştır. Ancak alınan yenilgi, nihai bir yenilgi olmayıp 12,5 yıl sonra en azından tek başına iktidar olamayacağı bir sonuçla karşılaşmıştır. Aldıkları sonuç yolsuzlukların, yoksulluğun, devleti bitirmenin, ekonomik çöküşün, işsizliğin, hukuksuzluğun, keyfi uygulamaların, her alandaki çöküşün karşılığı değildir. Ancak sonun başlangıcıdır. Bir hükümet oluşturulamaması halinde yapılacak erken genel seçimde alınacak daha ağır bir yenilginin habercisidir.
Seçimin ikinci yenilen partisi CHP’dir. İktidar partisinin bütün olumsuzluklarına ve kayıplarına rağmen seçimin iktidar dışında oy ve milletvekili kaybeden tek partisidir. Kaybeden ise CHP’nin tümü olmasa bile CHP’yi rotasından çıkartıp ABD’nin dümen suyuna sokmaya çalışanlardır. CHP Cumhuriyeti kuran değerlerini “bagajdaki yük” olarak terk edince en fedakar, en sadık üyelerinin oyunu kaybetmese bile güvenini kaybetmiştir. CHP örgütündeki deneyimli üyelerin bu konudaki uyarıları “şimdi sırası değil” baskısı ile susturulmuş, hemen her alanda AKP politikalarının CHP ambalajlıları sunulmuştur.
Okyanus ötesine “biz size daha iyi hizmet ederiz” mesajları verilmiş ve bu mesajlar zaman içinde bilinçli olarak kamuoyuna sızdırılmıştır. Gürsel Tekin bir TV programında Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığa getirilmesi için “proje” dediği halde en azından kamuoyu önünde Kemal Kılıçdaroğlu “sen ne demek istiyorsun ?” diyememiştir.
Açılım, Suriye konusu, Kemal Derviş politikalarının sürdürülmesi, Ermeni “soykırım yalanları”, AB ve Gümrük Birliği konusu, Özelleştirme ve kamu mallarının yağması konusunda net söylemlerin olmaması, CHP örgütünü sessiz bırakmış, Genel Merkez ile ters düşmeme adına yıllardır savunduklarını savunamaz hale getirmiştir.
AKP-Cemaat koalisyonunun bozulmasından sonra CHP içinde pek çok unsur cemaati sahiplenmiş, var olduğu sanılan cemaat oylarını almak gibi bir hayalin peşine düşülmüştür. Bunun doğal sonucu olarak kumpas olduğu artık kesinleşen “Ergenekon”, balyoz, askeri casusluk, Oda TV gibi davalarda ilk zamanlar alınan direnme tavrının yerini utangaç şekilde bu davaları açanlara desteğe dönüşmüştür. Türk Silahlı Kuvvetlerinin neredeyse dağıtılması CHP’nin sözde liberal unsurlarının sessiz desteğini almıştır.
En tayin edici konulardan biri de Dersim-Tunceli konusu olmuştur. Bu konuda CHP yönetimi ve özellikle Kılıçdaroğlu AKP ve PKK ile yarışa girmiş, “Ben Dersimli Kemal’im” sözleri tarihe geçmiştir. Sonuç olarak CHP geleneği çok uzun yıllar sonra Tunceli’de hem Belediye seçimini kaybetmiş, hem de 2 milletvekilini de HDP’ye kaptırmıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu bu sonucu adeta önceden görerek Tunceli’den kaçmış ve bu politikayı en çok eleştiren İzmir’den aday olmuştur. Kılıçdaroğlu kendi memleketinde seçim kaybetme “başarısına” sahip olabilmiştir.
CHP içinde karşılığı olmayan Mehmet Bekaroğlu, Sezgin Tanrıkulu, gibiler ile Soroscu, cemaatçi, “soykırım”cı unsurların hiçbir oy getirisi olmadığı görülmüştür.
Maden facialarının yaşandığı Soma, Zonguldak gibi işçi kentlerinde CHP’nin değil MHP’nin oyları artmıştır. CHP yöneticileri bu konuda düşünmelidir.
CHP’nin yıllardır sürdürdüğü “oyları bölmeyelim” kampanyası bu kez kendi elleriyle rafa kaldırılmış ve “HDP barajı geçmelidir” politikasına dönüşmüştür. CHP bundan sonra hiçbir partiye “oyları bölmeyelim” eleştirisi getiremez.
Seçimin kazançlı çıkan 2 partisi MHP ve HDP’dir. Bu konu Türkiye’de milliyetçi rüzgarların ne kadar kuvvetli esmeye başladığını göstermektedir. Bu tablo yakın gelecek için tehlike çanlarını çalmaktadır.
MHP, CHP’nin açılım vb. konulardaki tepkisizliği nedeniyle oylarını artırmıştır. İşin tuhafı bu konuda MHP’de beklenen tepkileri göstermediği halde en azından CHP’ye göre daha umut verici görünmektedir.
Seçimin esas kazananı ise PKK ya da HDP’dir. HDP kendisinin PKK ile özdeşleştirilmesine tepki göstermek şöyle dursun, sevinç duymaktadır. HDP’nin aldığı sonuç yüzde 10 seçim barajının nelere kadir olduğunu da göstermiştir. HDP’ye baraj atlatma çabaları bu kez bir partiye gerçek oyunun üstünde oy getirmiştir.
HDP’nin aldığı sonuç “biji Obama” politikalarının seçim sistemi üzerindeki etkileri açısından kendine “solcu” diyenlerin perişanlığını da göstermektedir.
Bundan tam 2 yıl önce “gezide darbeyi gördük” diyerek AKP’ye kol kanat geren HDP şimdi aldığı sonucu “gezinin zaferi” olarak sunabilmektedir.
Güneydoğu’da bazı sandıklara PKK’nın silah zoruyla etki yaptığı söylenmektedir.Batı bölgelerimizde ise silahın ucunu görmeden bazı “aydınlarımız” teslim olmuş ve “eğer HDP barajı geçemezse Türkiye kan gölüne döner” söylemleri ile “biji Obama” politikalarının destekçisi olmuştur.
Seçimin bir başka kaybedeni ise anket firmaları olmuştur. Anket firmaları özür dilemekle bu işi kapatamaz. Yapmaları gereken dükkanı kapatmaktır.
Türkiye 7 Haziran seçimleri ile yeni maceralara ve belirsizliklere yelken açarken emperyalist odakların çok önceden yaptığı planların dışında kalmalıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.