Rüşvetin Varlığı Vatansever Olmamıza Engel Değildir. Vatansever Olmamız Rüşveti Görmemize Engel Değildir.

Günlerdir Rıza Sarraf davası ile yatıp kalkıyoruz. ABD mahkemesi davanın adını son anda “Atilla” olarak değiştirerek gerçek amacını da ortaya koydu. Her geçen gün yüzümüz kızarıyor, kime kızmamız gerektiği konusunda tereddüt ediyoruz. Türkiye’yi tuzağa sürükleyen Rıza Sarraf’a mı? Türkiye’de milyonlarca dolar rüşvet alan siyasilere mi? Bu siyasilerin arkasındaki iktidara mı? Yetkisi olmadığı halde böyle bir davayı yürüten ABD’ye mi? ABD’nin yetki dışı açtığı davadan hareketle siyasal iktidarı yıpratanlara mı? Yoksa hepsine birden mi kızacağız?
Hemen belirtelim ki ABD mahkemelerinde böyle bir davanın görülmesi yetki dışı olduğu kadar ulusal bağımsızlığımıza ve onurumuza da saldırıdır.
Olay ne ABD’de gerçekleşmiş, ne ABD rüşvetin olmadığı bir ülkedir, ne ABD bütün rüşvet olaylarının yargılandığı ve cezalandırıldığı bir ülkedir. Ancak bütün gelişmeler sonucu gerçek yurtseverlerin yüzleri kızarmakta, yüzleri kızarması gerekenler ise pişkinliklerini devam ettirmektedir.
Haydut devlet ABD, hayduda boyun eğmeyi reddeden İran’ı boyun eğdirebilmek için dış ticaretine engel olmaktadır. Bunu yaparken sadece İran’ı tehdit etmekle yetinmez. Bu ülke ile ticaret yapmak isteyen tüm ülkeleri de cezalandırmakla tehdit etmektedir. İran ile alışveriş yapacak devletlerin para hareketlerini denetleyip uluslararası hesaplarını bloke edebilmektedir. Anlaşılır hale getirebilmek için şöyle bir örnek verebiliriz. Mahallenize egemen olan bir zorba sizin istediğiniz bakkaldan alışveriş yapmanıza engel olmakta, onum istediği süpermarketten alışveriş yapmayıp bir bakkaldan alışveriş yaptığınızı tespit ettiği anda banka ile anlaşıp hesabınıza el koyabilmektedir.
Özellikle enerji bakımından tamamen dışa bağımlı ülkemiz enerji açığını en yakın komşusu İran üzerinden karşılamak istemekte, ancak bu isteğini gerçekleştirmek için ABD’nin zorbalığına da karşı koyamamaktadır. Ülkeyi bakkal dükkanı gibi yönetme kültürüne sahip AKP iktidarı, varlık nedeni ABD’ye kafa tutamaya cesaret edemediği halde el altından petrol ve doğal gaz satın almaktadır. Bu ticaretin bedelini ödeyebilmek için Rıza Sarraf gibi karanlık kişileri devreye sokmakta, dolambaçlı bankacılık işlemlerini yapabilmek için siyasiler başta olmak üzere banka müdürlerine de aracı Sarraf tarafından rüşvet ödenmektedir.
Açıkça görüldüğü gibi ABD’de sürmekte olan davanın özü kendi ülkesi dışında, iki ayrı ülkenin aralarında yaptığı ticarette rüşvet alınıp verilmesi ABD’yi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. ABD zorbasını ilgilendiren tek şey cezalandırmak istediği İran ile alışveriş yapmış olmamız ve onun yasağına uymayan ve artık hizadan çıktığına inandığı AKP iktidarını cezalandırmak, bu olay üzerinden de İran ile alışveriş yapan tüm ülkeleri tehdit etmektir.
Dünya ölçeğindeki ticari işlemlerde günümüze kadar sayısız rüşvet olayı ortaya çıkmıştır. Bu işlemlerden önemli bir kısmı da ABD ile doğrudan ilgilidir. Ancak şimdi kendisi ile ilgili olmayan bir rüşvet olayında hassasiyet gösteren ABD, nedense bu rüşvetleri soruşturmaya değer bulmamıştır. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse 1970’li yıllarda bütün dünyayı sarsan ve ABD merkezli Lockheed uçak firmasının dağıttığı rüşvetlerle ilgili olanıdır. O dönemde pek çok ülkede bu olay nedeniyle hükümetler devrilmiş, kraliçeler düşmüştür. Ancak bu olayda adı geçen Türkiye’de rüşvet alan kişinin adı belli olmasına rağmen açıklanmamış, göstermelik bir yargılama yapılmıştır. ABD bu duruma hiçbir tepki göstermemiştir.
Günümüzün uluslararası ilişkileri, ABD’yi ilgilendirmemesi gereken bir rüşvet olayında bütün dünya önünde ülkemizi rezil eden ve ulusal onurumuzla oynanan yargılama sürmektedir. Öncelikle ABD’nin bu sahte rüşvet karşıtı yargılamasının arkasında yatan gerçek nedenleri teşhir etmek, bu oyunu bozmak gerekmektedir. Ancak ulusal onurumuzu zedeleyen bu rüşvet olayına karışanların da en ağır şekilde cezalandırılmaları gerçeğini de bir an olsun aklımızdan çıkarmadan… Öte yandan bu olayın ilk ortaya çıktığı gün olayı örtbas etmek isteyen siyasal gücü de teşhir etmek gerekiyor.
Bu olayı o günlerde ortaya çıkaranların kimliği, olaydaki suçu ortadan kaldırmaz. Dürüstlük ilkesi bir kez terk edildiğinde FETÖ gibi, aslında haydut devlet tarafından yönetilen bir casusluk örgütünün tuzağında boğulur oyuncağı olursunuz.
Öte yandan hiç kimse de Türkiye’nin uluslararası platformda düştüğü durum karşısında selden kütük kapma yarışına da girmemelidir. Bu yargılama sonucunda Türk bankacılık sistemi ağır bir ceza ve mali yaptırımla karşı karşıya kalabilir. Sonuçta ülkemizin elinde kalan son ulusal bankalar da ağır yara alarak batabilir. Böyle bir durumda ortaya çıkacak enkaz, Türk halkının kaldırmayacağı bir yük olacaktır.
Unutmayalım… Rüşvetin varlığı vatansever olmamıza engel değildir. Diğer taraftan,
vatansever olmamız rüşveti görmemize engel değildir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.