Mirac Gecesi’nin seyri

Recep ayının 27′nci gecesine rastlayan geceye “Mirac
gecesi” denir.

Mirac mucizesi, hicretten bir buçuk yıl önce, 621 M. yılı
başlarında vuku bulmuştur. Bu gecede Hz. Muhammed (s.a.s), Mekke’den Kudüs’e
oradan semalara yükseltilerek, melekût âlemini seyretmiş ve Cenab-ı Hak ile
aracısız mükâlemede bulunmuştur.

Kur’an-ı Kerim’de mirac olayına şu şekilde kısaca yer
verilir:

“Kulu (Muhammed’i) gecenin az bir bölümünde kendisine bir
kısım âyetlerimizi göstermek için, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek  kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah
bütün noksanlıklardan münezzehtir. İşiten ve gören O’dur” (el-İsrâ, 17/1).

Hz. Muhammed’in, gecenin az bir bölümünde Mescid-i
Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya kadar olan yolculuğuna “İsrâ”, Mescid-i Aksâ’dan
göklere yükselip, madde âlemini aşmasına da “mirac” denir. İsrâ; gece yolculuğu
yapmak, demektir.

Arapça’da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarını
dile getirir. İslam’da Hz. Peygamber (s.a.s)’ in göğe yükselerek Allah’ın
huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten bir yıl ya da onyedi ay
önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır.
Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram’dan Beytü’l-Makdis’e
(Kudüs) götürülür. Kur’an’ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra
adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)’in Beytü’l-Makdis’ten
Allah’a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur’an’da
anılmaz, ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatılır.

Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s),
Kâbe’de Hatim’de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib’in evinde
yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine
iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü’l-Makdis’e
getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler
tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) İmam olarak diğer peygamberlere
namaz kıldırdı.

Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü’l-Makdis’te kurulan bir
Mirac’la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci
katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf,
dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa
ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş
Sidretü’l-Münteha’ya kadar sürdü. Cebrail, “Buradan bir parmak ucu ileri
geçecek olursam yanarım” diyerek Sidretü’l Münteha’da kaldı.

Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka
bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini,
Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah’ın huzuruna kabul edildi.
Kendisine ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların Cennet’e gireceği müjdelendi,
Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farz kılındı. Yeniden
Refref ile Sidretü’l-Münteha’ya, oradan Burak’la Kudüs’e, oradan da Mekke’ye
döndürüldü.

Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac olayını anlattı.
Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)’i
suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da
etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak
isteyenler Beytü’l-Makdis’e ve Mekke’ye gelmekte olan bir kervana ilişkin
sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)’i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)’in
verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin
inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak
onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu
Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)’ce “Sıddîk” lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir
olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran
müşriklere “O söylüyorsa şüphesiz doğrudur” cevabını vermişti.

Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm
müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri
arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas’ın da içinde
bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin
büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken
gerçekleşmiştir. Fakat bu görüşü savunanlar da Mirac’ın yalnız ruhla mı, yoksa
hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Sonraki
Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı uyanıkken hem ruh, hem de
bedenle gerçekleşmiştir. İçlerinde Hz. Aişe’nin de bulunduğu bazı bilginlerle
mutasavvıfların büyük çoğunluğuna göre ise uyanık durumda iken ama yalnız ruhla
gerçekleşmiştir.

Mirac olayının gerçekleştiği gece müslümanlarca kadir
gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle ihyası
gelenekleşmiştir. Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için
Mirac kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Mirac
olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt
ikram edilmesi de bir gelenekti.

Mirac gecesinin önemi, o gecede Cenab-ı Hak’tan getirilen
emir, yasak ve haberlerin öneminden gelmektedir. Mirac gecesi getirilen
esasları birkaç maddede toplayabiliriz:

1) İslâm’ı saran tehlike çemberinin, etkisini kaybettiği
haber veriliyor.

2) Daha önceki dinlerin yürürlükten kaldırıldığı ilân
ediliyor.

3) Hz. Muhammed’in ilâhi gücün tecelli ettiği
Sidretü’l-Müntehâ’ya yükselmesi, beşer ilminin sürekli ilerleyeceğine delâlet
ediyor.

4) İnsanla Rabbı arasında en önemli iletişim aracı olan beş
vakit namaz bu gecede farz kılınmıştır.

5) el-Bakara Suresinin son iki âyeti İslâm ümmetine hediye
olarak gelmiştir. “Amenerrasûlü” diye başlayan bu âyetlerde önemli akide konuları
yanında, son âyette özlü duâ örnekleri verilmektedir.

6) Allah’a ortak koşmayan mü’minlerin bağışlanacağı müjdesi
veriliyor.

İşte bu kadar önemli hükümlerin bir arada bildirildiği
Mirac gecesi, önemini bunlardan almaktadır. Mirac gecesinde on iki rek’at
nâfile namaz kılınması müstahsen görülmüştür. Bu namazın her rekatında Fâtiha
ile başka bir sûre okuyarak, iki rekatta bir selâm vermeli, sonra yüz defa
“Sübhânellahi ve’l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illâllahü vallahû ekber” demeli,
daha sonra yüz defa istiğfar ederek, yüz defa da salâtü selâm okumalıdır.
Gündüzün de oruçlu bulunulmalıdır. Böyle bir gecede yapılacak duanın Cenab-ı
Hak tarafından geri çevrilmeyeceği umulur.

Bu gece kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, dua,
tevbe etmeli, sadaka vermeli, müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını
ölülere de göndermelidir!

Her zaman doğru iman sahibi olmaya, farzları yapıp
haramlardan kaçmaya, tevbe edip farz borçlarını ödemeye çalışmalıdır!

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Miracını özetle şöyle
anlatıyor:

(Verilen Burak’a binip Beyt-ül-Makdis’e geldim. Onu, önceki
Peygamberlerin bağladığı halkaya bağladım, sonra Mescide girip orada iki rekat
namaz kıldım. Sonra çıktım. Cebrail aleyhisselam bir kap şarap, bir kap da süt
getirdi. Ben sütü seçtim. Cebrail, yaratılışa uygun olanı seçtin, dedi.

Sonra bizi birinci semaya çıkardı. Gök kapısında, “Sen
kimsin” diye bir ses geldi. Ben Cebrail’im dedi. Yanındaki kim? dendi. Muhammed
aleyhisselam dedi. O, Peygamber olarak gönderildi mi? dendi. Cebrail, evet
dedi. Gök kapısı açıldı. Hazret-i Âdem ile karşılaştım. Bana merhaba diyerek
hayır dua etti.

İkinci semaya çıktık. Yine orada da aynı konuşmalar geçti.
Göğün kapısı açıldı. Burada iki teyze oğlu İsa ve Yahya ile karşılaştım. Onlar
da bana merhaba diyerek dua ettiler.

Üçüncü semaya çıktık. Bu kapıda da aynı konuşmalar geçti.
Göğün kapısı açıldı. Orada Hazret-i Yusuf’u gördüm. O da bana dua etti.

Dördüncü semaya çıktık. Aynı sualler ve konuşmalar oldu.
Kapı açıldı. Hazret-i İdris’i gördüm. O da bana dua etti.

Beşinci semaya çıktık. Yine aynı konuşmalar geçti. Kapı
açıldı.

Hazret-i Harun’u gördüm. O da bana dua etti.

Altıncı semaya çıktık. Yine aynı konuşmalar oldu ve kapı
açıldı. Hazret-i Musa’yı gördüm. Bana merhaba diyerek dua etti.

Yedinci semaya çıktık. Yine aynı konuşmalar geçti ve kapı
açıldı. Arkasını Beyt-ül-mamura dayamış Hazret-i İbrahim’i gördüm. O da bana
dua etti. Beyt-ül-Mamur’u gördüm.

Sonra Hazret-i Cebrail beni Sidretü’l-Münteha’ya götürdü.
Allahü teâlâ, günde elli vakit namaz farz kıldı. Hazret-i Musa’nın yanına
geldim. Ona elli vakit namaz farz kılındığını bildirdim. Rabbinden azaltmasını
iste. Ümmetin buna güç yetiremez. Ben tecrübe ettim, dedi.

Birkaç defa Rabbim ile Hazret-i Musa arasında gidip gelmeye
devam ettim. Nihayet Rabbim buyurdu ki: “Ya Habibim, beş vakit namazı farz
kıldım. Her vakit için on sevap vardır. Böylece elli vakit namaz olur.”)
[Müslim]

           

Mîrâc’ta Teşri Kılınan Hükümler Şöylece Özetlenebilir:

 

1) Allah’tan başkasına kulluk etmeyin,  2) Anne-babaya iyi muâmele edin, 3)
Hısıma,yoksula, yolda kalmışa haklarını verin, 
4) Ne hasis, ne cimri, ne de müsrif (savurgan) olun,  5) Çocuklarınızı öldürmeyin,  6) Zinâya yaklaşmayın, 7) Haklı bir sebep
olmadıkça cana kıymayın, 8) Daha iyiye götürmek amacı dışında yetim malına
yaklaşmayın, 9) Verdiğiniz sözü yerine getirin, sözünüzde durun, 10) Ölçü ve
tartıyı tam yapın,  11) Hakkında bilginiz
olmayan şeyin peşine düşmeyin,  12)
Yeryüzünde kibir ve azametle yürümeyin, alçak gönüllü olun.

Mirac aklın bittiği, imanın başladığı yerdir..

Büyüklerimiz buyuruyorlar ki:

Bir iş, ne kadar sıkıntı içinde olmuşsa, o kadar uzun
ömürlü olur.

Peygamber efendimiz, en çok sıkıntıyı ben çektim buyuruyor.
O halde, hak olan dini de, kıyamete kadar sürecektir.

Âdem aleyhisselam, kupkuru bir dünyaya geldi, yüzyıllarca
sıkıntı çekti. Sonra Peygamber efendimizin yüzü suyu hürmetine dua etti.
(Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ) duasını devamlı okurdu. Sonra, iki evladından biri,
diğerini öldürdü. Bir baba için ne zordur!

Nuh aleyhisselam 950 sene uğraştı, inanmadılar, çok eziyet
ettiler. Döverlerdi, her seferinde öldü diye bırakırlardı. Sonra, Allahü teâlâ
Ona gemi verdi.

İbrahim aleyhisselamı ateşe attılar, oğlunu kesme emri
verildi ki, bu Allahü teâlânın halili ve peygamberi idi.

Musa aleyhisselam da çok çekti, doğduğu sene Firavun bütün
erkek çocukları öldürdü. Senelerce çobanlık yaptı. Musa aleyhisselam bir kişi
gördü, etleri lime lime dökülmüş. Ya Rabbi, bunun günahı nedir ki, buna böyle
cezaya uğramış dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki, ya Musa ceza değil o, mükâfattır.
O öyle yüksek makamlar istedi ki, o makamlara kavuşması için verildi.

Eyyüb aleyhisselamın kurtlanmadık yeri kalmamıştı.

Yakup aleyhisselam ağlamaktan gözlerini kaybetti.

Yusuf aleyhisselam; kuyuya atıldı. Bunlar kolay mı?

Zekeriya aleyhisselam, ağacın içinde ağaçla birlikte
testere ile kesildi.

İsa aleyhisselam, 30 kadar kişiyi ikna edecek diye neler
çekti. Öldürmeye çalıştılar.

Bunların hepsi peygamberdi. Neden bu kadar sıkıntı
çektiler? Lâ ilâhe illallah dedikleri için…

 

Peygamber efendimiz, (Benim çektiğimi, hiçbir Peygamber
çekmedi) buyuruyor.

Hazret-i Ebu Bekir de, neler çekti, kaç kere dövdüler!
Hazret-i Ebu Bekir, herkesten önce iman etti, malını ve canını feda etti.
Herkesin yaptığı bütün ibadetlerin sevabları, katlanarak Hazret-i Ebu Bekir’e,
sonra da bir daha katlanarak, Peygamber efendimize verilmektedir. Hem kâinat,
Onun hatırına yaratılmış, hem de, herkesin sevabları da, Ona verilmektedir.

Hazret-i Ömer, namaz kılarken şehit edildi,

Hazret-i Osman, Kur’an-ı kerim okurken şehit edildi.

Hazret-i Ali’nin çektikleri, hele Hazret-i Hüseyin’in
başına gelenler…

Yani, Peygamber efendimizin varisleri de, çok çektiler.

Ne için? La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah dedikleri
için.

 

Dolayısıyla iman, inanmak çok zor, inandırmak daha zordur.
İman, Allahü teâlânın, kullarına ihsan ettiği, özel nimetidir. İmanı olanlar,
ne kadar sevinseler yine azdır.

Duâ

Ey en gizli sesleri işiten! Ey en hafî niyazları işiten! Ey
en sessiz yalvarışları işiten! Ey kalbin en gizli çırpınışlarını işiten! Ey
gözyaşlarının en sessiz süzülüşünü işiten! Ey Semî-i Rahîm!

 

Bizi işit! Sesimizi duy! Yalvarışlarımızı, yakarışlarımızı,
duâlarımızı, niyazlarımızı, gözyaşlarımızı, çırpınışlarımızı cevapsız bırakma!

Bu gece huzuruna aldığın kâinatın Sevgilisi hürmetine,
hatalarımızı bağışla, günahlarımızı affet, eksiklerimizi tamamlat,
kusurlarımızı ört! Bizi günah kirlerinden arındır! Tövbemizi kabul kıl! Bizi
sevdiğin kulların arasına al! Bizi rahmetinden uzak eyleme! Bizi Cennetine al!
Âmin!

                     

                                                               
HAZIRLAYAN : Osman ŞEN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.