Milli Eğitimin adı kaldı!

Karacabey’de eğitim sisteminin içler acısı bir durumda olduğunu söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanı Murat Tanrıverdi, dindar ve kindar bir kuşak yetiştirilmeye çalışıldığını öne sürdü.
Türkiye genelinde uygulanmakta olan çağ dışı eğitim sisteminin parçalarını Karacabey’de de görmeye başladıklarını dile getiren Murat Tanrıverdi, okulların okul olmaktan çıktığına dikkat çekti.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nü sert bir dille eleştiren Tanrıverdi, “Bir ülkenin geleceğine yapabilecek en büyük yatırımın temelleri dinamitleniyor. Okullarımızda eğitimle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir eğitim sergileniyor” dedi.
Eğitim ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Tanrıverdi dün yaptığı yazılı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Geçtiğimiz pazar günü, Karacabey Ortaokulunun veli toplantısı vardı. 28 yıl aradan sonra, mezun olduğum okulun sınıflarına tekrar girmek, o koridorlarda tekrar dolaşmak ne kadar duygusalsa, okulun fiziksel koşulları ve eğitim sisteminin bunca yıldır gelmiş olduğu yeri görmek açısından bir hayli üzücü oldu benim için. Öğretmenlerimizin canla başla çalıştıkları kesin, çocuklarımızın hepsini isimleriyle tanıyıp, bir çırpıda kendileri hakkında izlenimlerini ve kanaatlerini, aşağı yukarı not durumlarını size söyleyebiliyorlar. Sistemden kaynaklanan eksiklikleri nasıl telafi edebileceğimizin yollarını göstermeye çalışıyorlar. Bu açıdan kendilerini tebrik ediyorum.
Ancak 30 yıldır bu sistem geriye mi gitmiş, ileriye mi gitmiş buyurun birlikte değerlendirelim. İnşallah konunun ”asıl muhatapları” da bu yazdıklarımızı dikkate alırlar. Yazı tahtamız artık yana kayıyor ve altından bir elektronik pano (akıllı tahta) çıkıyor. Birçok konu bu elektronik pano üzerinden anlatılıyor. Tahtalarımız akıllanmış ama maalesef kitaplarımız da bir o kadar akılsızlaşmış. Kitaplar henüz çocuklarımıza tam olarak dağıtılamadı. Şu anda fetöcü yayınevleri mi ayıklanıyor, yoksa kitapların içindeki fetöcü subliminal yani bilinçaltına yönelik gizli mesajlar mı temizleniyor, orası karışık bir konu. Aslında burada birileri ”özrü kabahatinden büyük” konumuna düşüyor; bu yollarda nasıl beraber yürüdükleri ortaya çıkıyor. Baksanıza Milli Eğitimin hazırlaması gereken kitaplar, tamamen bu kalkışmacıların ellerine bırakılmış. Salonlarda, birilerinin gözlerinin içine bakarak, hâlâ 15 Temmuz mağduriyetini oynayanlar, nasıl olup da insanların kendi analarına bacılarına kurşun sıktıklarını merak ediyorlar. Milli-manevi değerlerimizden uzaklaşıp, nasıl kendimize yabancılaştığımızı soruyorlar. Siz bir kere Milli Eğitimi ”milli” olmaktan çıkarıp, bu sapık zihniyete teslim ederseniz nasıl kendimize yabancılaştığımızı daha çoook sorgularsınız.
Ders kitapları dendiğinde bahsedilecek bir diğer önemli konu da, içlerinin tamamen boşaltılmış olması. Şu anda hiç bir ders kitabının içinde konu anlatımı yoktur. Buradan velilere sesleniyorum. Çocuğunuza yardımcı olmak amacıyla ders kitaplarına bir bakıp ortaokulda ya da lisede sizin de görmüş olduğunuz konuları bir hatırlamayı deneyin. Biraz sonra kendinizi ya internette o konuyu araştırırken ya da kırtasiyecilerde yardımcı ”konu anlatımlı ve test çözümlü” kitaplar ararken bulursunuz.
Sınıfların fiziki durumu iç karartıcı. Duvarların boyaları, sıvaları bir alem. Çocuklarımızın oturdukları sıra ve masalar içler acısı. Kimi masalar tekli, kimileri ikili, üzerleri bakıma muhtaç, planyayla temizlenip, düzeltilip verniklenmesi gerekiyor. Masaların üzerine koyulan kağıda delik deşik etmeden bir şey yazmak mümkün değil. Sınıflarda duvar panoları yok. Öğretmen ve öğrenciler bu panoları kendileri oluşturmaya çalışıyorlar. Şimdi ”Milli Eğitimin” ilçedeki en yüksek muhatabı, hani o kim bilir hangi mütedeyyin müteahhide ihale edilerek yenilenen, hani öğrenci velileri veya muhalefet milletvekilleri geldiğinde içinde saklandığı ”emniyetli” sırça köşkünden çıksın da okullarımızdaki fiziki durumlarla bir ilgileniversin. Ateşli salon konuşmaları yapacağına, çıksın sahada bir çalışsın, eksiği gediği bir görüversin de, daha yukarıdaki muhataplarına bildirsin.
Çok değerli vatandaşlarım. Türkiye Cumhuriyeti, yürürlükte olan Anayasamızın 2. maddesinde yazdığı üzere laik, demokratik, ”sosyal” bir hukuk devletidir. Sosyal Devlet, vatandaşlarının kendi başlarına yapamayacakları bir takım gereksinimlerine cevap verir. Bunların en başında eğitim, sağlık, ülke savunması ve hukuk sisteminin işletilmesi gelir. Bu ülkede hiç bir iktidar sahibi sizin için babasının kesesinden harcama yapmamaktadır. Aksine keselerini dolduranları, kollarında yedi yüz bin liralık saatle dolaşanları, evlerindeki ayakkabı kutularından dolar saçılanları, para sayma makineleri olmadan paralarını sayamayanları, dini duygularımızı makaraya saranları hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu yüzden, size yapılan hizmetler bir lütuf değil, sosyal devlet ilkesinin gereğidir. Bu tür hizmetleri almak zaten her Türk vatandaşının ”hakkıdır”; çünkü bu hizmetler hepimizin içtiği sudan bile alınan vergilerle yapılmaktadır. Çocuklarımızın en iyi şartlarda en iyi okullara gitmesini istemek kadar doğal bir şey yoktur. Devletin en asli görevi olan her çocuğa eşit şartlarda eğitim imkanını sunmasını ve onları ileride bir meslek sahibi yapacak olan sistemi hayata geçirmesini istiyoruz. Şu anda Türkiye iyi yönetilmemektedir, bunun en acı örneğini de eğitim sistemimizin bu gün içinde bulunduğu durum gözler önüne sermektedir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.