Mikrobik Olmayan Bulaşıcı Hastalık

İnsanlar yüz binlerce yıl salgın hastalıklarla boğuştu. Zaman içinde bu hastalıklardan korunmayı başardı. Bazen salgın hastalılarla karşı bağışıklık kazandı. Sonunda bu hastalıkların virüs ya da mikrop adı verilen mikroskobik canlılar aracılığı ile bulaştığını öğrendi ve bunlara karşı aşı vb. yöntemlerle korunmayı öğrendi. Aşının bulunmasının üzerinden çok zaman geçmemesine rağmen şimdi çok daha karmaşık hastalıklara çözüm aranıyor.
Tıp alanındaki bütün bu gelişmelere rağmen insanlık uzun zamandır çok daha başka bir hastalık ile uğraşıyor. Toplumun kendisi hasta…
Üstelik bu hastalık mikrobik olmamasına rağmen bulaşıcı. Bütün dünyada etkisini sürdürüyor. Bizim gibi ülkelerde ve özellikle Ortadoğu’da çok daha yaygın.
Terör, şiddet, sapıklık, intihar bombacıları, kadınları aşağılama, dayak atma hatta öldürme, çocuklara uygulanan cinsel istismar başta olmak üzere, çocuk emeğinin sömürülmesi, dayak, şiddet ve uyuşturucu belası…
Bazı TV kanalları ve günlük gazetelerin üçüncü sayfaları hastalığın boyutlarının göstergesi. Aslında psikoloji biliminin konusu gibi görünen bu yaygın ve feci hastalık, her şeyden önce siyaset, hem de uluslararası siyaset kaynaklı. Bu olayın sosyolojik, ekonomik, kültürel, inanç gibi kaynakları olmasına rağmen bu kaynakların canlı tutulmasını sağlayan emperyalist dünya sistemi olduğu için esas neden siyasal.
Emperyalist sistem az gelişmiş ülkelerin az gelişmişliklerinin sürmesi için askeri müdahaleler dahil olmak üzere, her türlü yöntemi kullandılar. Yoksulluk içinde debelenen yüz milyonlarca insanın din kisvesi altında kör inançlar içinde kendilerine çıkış yolu aramasını desteklediler. Çıkış yolunun bir birlerini boğazlamaktan geçtiğine inandırdılar. Daha kolay ve daha kitlesel boğazlaşmaları için en gelişmiş silahlarını ülkeleri borçlandırarak, terör örgütlerine ise parasız olarak verdiler. Kadınların karanlıklar içimde yüzmesinin devamı için, eğitilmelerini engellemek başta olmak üzere her yolu kullandılar.
Kendi ülkelerinde çok daha uygar görüntü vermelerine rağmen, az gelişmiş ülkelerde çocuk emeğini alabildiğine sömürdüler. Verdikleri açlık ücretlerini ellerinden alabilmek için dayak ya da şiddetten başka doğal ya da yapay uyuşturucu maddeleri denetimleri altındaki mafya örgütleri aracılığı ile pazarladılar.
Sonuçlarını her gün ülkemiz başta olmak üzere bütün bölgede ve dünyada görüyoruz. İntihar bombacıları, ölen masum insanlar, kadın pazarlarında satılan köleleştirilmiş kadınlar kızlar, çocuklar. Töre cinayetine kurban giden genç kızlar, taze gelinler. “Kuran Kursu” adı verilen karanlık köşelerde tecavüze uğrayan erkek çocuklar, cayır cayır yanan kızlar. Sentetik yapıştırıcı koklayarak uyuşturulduktan sonra suça itilen evsiz çocuklar, Bonzai kullanan umutsuz gençler.
Listeyi uzatmak olası. Mikrobik olmayan bu salgın hastalığın bütün dünyayı sarması ve sarsması aynı merkezden denetlendiğini gösteriyor.
Bu salgın hastalığın önünü kesmenin yolu, hastalığın yayıldığı ülkelerin, hastalık yayan merkezlere karşı el ele verip savaşması ve bütün ulusların eğitilerek ayağa kaldırılmasından geçiyor.
İnsanlık bu hastalığı da yenecek.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.