Men Dakka duka

Men Dakka duka. Eden bulur. Ya da “çalma kapını çalarlar kapını” anlamına gelir.

Bu deyimi en çok da Başbakan sever. İnternette arama motorlarına girerseniz kaç kez bu sözü söylediğini bulursunuz.

Ülkenin nasıl soyulduğunu gözler önüne seren operasyonun ayrıntıları ortaya çıkmaya başladıktan sonra iktidarın ağlamaktan sorumlu bakanı gazetecilerin karşısına çıkıp uzun açıklamalar yapıyor. Aslına bakarsanız özür dilemekten ve hükümetin istifasını açıklamaktan başka yapabileceği bir şey yok. Ama O yine de ağlamaklı bir ifade ile konuşuyor da konuşuyor.

Söyledikleri arasında en dikkat çekici olan ise görevden alınan Emniyet Şube Müdürleri ile ilgili bilgi verirken adı yolsuzlukla anılan bakan çocuklarının gözaltına alınmadan önce babalarına haber verilmemiş olması. “Çağrıldığında gelecek olanların” evlerine sabahın beşinde baskın yapılmış olmasından şikayetçi.

Sabahın beşinde evlerine baskın yapılması denince sizlerin aklına bir şey geliyor mu?

Bizim aklımıza hemen Başbakan'ın meşhur “Men Dakka duka” sözü geliyor. 5-6 yıl önce koca koca generallerin, ordu komutanlarının, kuvvet komutanlarının, rektörlerin, bilim insanlarının, kanserden ölmek üzere olan aydınların, gazetecilerin, siyasetçilerin evlerinin basılması aklımıza geliyor. Yurt dışında iken kendi ayakları ile gelip teslim olan, hatta “bugün git yarın gel” denildiğinde ertesi gün gelip tutuklanan kurmay subaylar aklımıza geliyor.

Ben bu ev baskınlarından birinde bulundum. 50 bin öğrencisi olan koskoca bir üniversite rektörünün evinin basılışında çektiği acıları, onu almaya gelen polislerin aşağılamasını, çektiği acılara rağmen dimdik durmaya çalışmasını izledim.

Onların evlerinden ayakkabı kutuları içinde paralar, para sayma makineleri, kasalar çıkmadı. Bilgisayarlar, bilimsel makaleler, kitaplar çıktı. En parlak subayların evlerinden sahte dijital veriler, sonradan oluşturulmuş belgelerolduğu bilirkişilerce kanıtlanmış malzemeler çıktı. Yıllar önce hazırlandığı söylenen belgelerin içinden çok sonra kurulacak şirketlerin, derneklerin adları, henüz çıkmamış kanunlar, verilmemiş sokak adları, satın alınmamış otomobillerin plaka numaraları, henüz ortaokuldaki öğrencilerin yıllar sonra girecekleri üniversitedeki fişleri çıktı.

Koskoca arazilerde gömüldüğü söylenen silahları elleriyle koymuş gibi buldular. Yıllar önce gömüldüğü söylenen silahlar birkaç gün önceki gazetelere sarılmış olarak gömülüydü. Yıllar sonra adı savcılar tarafından konulacak davanın adı birkaç polis tarafından ilk anda konuveriyordu.

“Ben bu davanın savcısıyım” diyen Başbakan şimdi “men Dakka duka” demek yerine savcılardan şikayet edip polis müdürlerinin yerlerini değiştiriyor. Yanındaki bakanlarını gözden geçireceğine polisleri gözden geçiriyor.

Rüşvet verenler akıllı adamlardır. Parayı çok sevdikleri için rüşvet verirler. Asla boşa rüşvet vermezler. Bakan çocukları bu rüşvetleri aldıklarına göre rüşveti verenler amacına ulaşmış olmalı. Rüşvet karşılığında bu bakanlar mutlaka bazı imzaları oğulcuklarının hatırına atmış olmalılar.

Sonradan ortaya çıkan MGK belgelerinde olduğu gibi “Biz imzaladık. Ama uygulamadık” diyemezler.

Wikileaks belgelerinde sözü edilen İsviçre bankalarındaki hesaplar böyle oluştu. Artık İsviçre bankalarına da güvenemiyorlar. Bu nedenle paraları evlerindeki ayakkabı kutularında ya da 6-7 para kasasına ancak sığabilen parayı yatak odalarındaki kasalarda saklıyorlar. Sayarken parmakları yorulmasın diye para sayma makineleri alıyorlar.

Bu daha başlangıç. Hesap sorma yaklaştıkça birbirlerini daha çok suçlayacaklar ve daha çok şeyler öğreneceğiz. Şaşırma duygularımız nasırlaşacak.

Not: Ben türküleri çok severim. Hatta bir tanesini  “çalma” sesi olarak telefonuma yükledim. Edip Akbayram söylüyor:

“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.