Matlı’nın yumuşak karnı: Belediye, Hastane, Milli Eğitim

         Türkiye’nin 500 dev firması arasında yer alan, merkezi
Karacabey’deki Matlı Grubu’nun Genel Müdürü ve Bursa Tümsiad Yönetim Kurulu
Başkanı Önder Matlı’nın performansı nedeniyle milletvekili olmasına kesin
gözüyle bakılıyor.

            AK
Parti’nin en çalışkan aday adaylarının başında gelen sanayici Önder Matlı dur
durak bilmiyor. Kolları sıvamış, çarıkları çekmiş, tarla, bayır gezerek
çalışıyor. Yan gelip yatarak beklemiyor.

            “Ben milyonlar harcadım, okul yaptım. Milyonlar harcayıp yeni bir okul
daha yaptırıyorum. Vatanıma milletime borcumu ödedim” demiyor. Gecesini gündüzüne
katarak koşturuyor. Yorulmayı düşünmüyor. Mahalle, mahalle, köy, köy dolaşıyor.
Destek için çalmadık kapı bırakmıyor.

            Önder
Matlı’nın meydanlardaki görüntüsü böyle.

            Bu
yüzdendir ki, Bursa’da 171 aday adayı arasından birinci seçilmesi rastlantı
değildir.

            Matlı’nın
avantajları göz ardı edilemeyecek denli büyüktür: Ekonomik bağımsızlığını
kazanmış olması, tabandan gelmesi, örgütün her kademesinde görev yapması
Matlı’yı, Bursa’da AK Parti’nin önderi yapıyor.

            En önemli
özelliklerinden birisi de gençliği, dinamizmi ve uygulamacı yanı… Başbakan’ı da
iyi algılaması… Geçen yıl dünyaya gelen üçüzleriyle birlikte dört evlat sahibi
olması, Matlı’nın önünü iyice açıyor.

Önder Matlı’nın milletvekili olması
için Bursa’da sıkıntı yok gibi.

         Sıkıntı
Karacabey’de

            AK Parti
Bursa Milletvekili Ali Koyuncu’nun yıllardır çelme takmaya çalıştığı Önder
Matlı emin adımlarla Ankara’ya doğru yol alırken karşısına, anketlerden; Belediye, Hastane ve Milli Eğitim’deki “İş bilmezlik ve
yolsuzluk dosyaları”
çıkıyor.

            Özetleyecek
olursak, Matlı’nın başı kendi evinde biraz ağrıyacak gibi görünüyor.

Toplumları ayakta tutan, sağlıklı gelişmeyi
sağlayan en önemli kurumlarımızın başında kuşkusuz eğitim, sağlık ve belediye
gelir.

            Gel gör
ki, Karacabey’deki bu üç kurumumuz sapır sapır dökülüyor ve AK Partililerin
bile hedef tahtasında yer alıyor.

            Her üç
kuruma sırtını dönmüş durumdaki halk, yıllardır eleştiri yağdırırken sonuç
alamadığı iktidar sorumlularına faturasını kesmek için fırsat kolluyor.

            Referandumdaki
yüzde 55 “Hayır”dan bunlar anlaşılıyor.

            Belediye

Soruşturma rekorları kıran
Belediyemizdeki yolsuzluklar, 2009/98 dosya no ve 26.11.2010 tarihli bilirkişi
raporlarıyla somutlaşmış durumda. Sıkıntıların kaynağına inerek örnek vermek
gerekirse, AKP’li Belediye’nin seçmen bazındaki değerlendirmesinde ortaya, şaşırtıcı
bir oy kaybını gösteren fotoğraf çıkıyor.

            Çok değil,
iki yıl önceki yerel seçimlere dönüp bakalım:

            Karacabey’deki
AK Parti, oy oranı yüzde 44 iken, yüzlerce yolsuzluk dosyasından köşeye sıkışan
DYP’li belediye başkanını apar-topar transfer edip aday gösterdikten sonra
girdiği yerel seçimlerde sandığa gömüldü. AKP’nin kurmayları belli etmemeye
çalışsa da aldıkları yüzde 23 oyla şaşkınlık yaşadı ve muhalefetin topladığı
yüzde 77’lik oy oranı karşısında silindirle ezilmiş gibi oldu.

            Türkiye’de
en az oy alarak, yüzde 23’le seçim kazanan AKP’li Belediye’deki yolsuzluklar,
genel iktidarın gücüyle biraz daha hızlanarak sürdü. AKP’li meclis üyelerine
bile “Yeter” dedirten yolsuzluk dosyalarındaki kirli çamaşırlar
nedeniyle İçişleri Bakanlığı, başta belediye başkanı olmak üzere 23 sorumlu
hakkında 21.12.2010 karar tarihli yazı ile “Kurumun zarara
uğratılması ve mahkeme kararlarının uygulanmaması” gerekçesiyle “Yargılanmaları gerekir” diyerek ferman çıkardı. Belediye’de Türkiye Cumhuriyeti
Yasaları işlemiyor. Burası ayrı bir eyalet sanki. Kimin eli kimin cebinde belli
değil. Son iki yılın toplamındaki 50 milyon bütçeye karşın gözle görülür hiçbir
hizmet yapılmaması ve paraların nerelere gittiği açıklanmaması seçmeni AKP’ye
karşı iyice bilemiş durumda.

            Hastane

Gelelim Devlet Hastanesi’ne… Adı
var, kendi yok. Hastane, pastane oldu. Herkes rant peşinde. Kim ne zaman
geliyor, ne iş yapıyor, ne zaman gidiyor, anlayana aşk olsun! Bir yıl önce, 5
yüz bin yatırıp emar, mamografi, kemik erime cihazı almaya hazırlanan Hastane
Yönetimi, İl Sağlık Müdürlüğü’nce, “Ne yapıyorsunuz? Bu cihazları
alırsanız, Mustafakemalpaşa’nın suyu kesilir. Sevkhane olmaktan çıkarız” dercesine değiştirildikten sonra
yolsuzluklar, usulsüzlükler, sahtekarlıklar arttı gitti…

            AKP, kendi
getirdiği yöneticileri, her nedense 2. kez değiştirirken, Hastane’de gözle
görülür çöküş başladı ve kısa sürede iflas kaçınılmaz oldu. Döner sermaye, ilaç
ihalesi gerçekleştiremediği için apandist operasyonu bile yapılamıyor. Hastalar
küçücük rahatsızlıklarında, Mustafakemalpaşa’ya, Bursa’ya postalanıyor. Ölen
ölür, kalan sağlar bizimdir anlayışı hüküm sürüyor. Diyaliz ünitesi kapanmak
üzere. Doktorlar birer birer kaçıyor. Hastaneye gidip de memnun olduğunu
söyleyen (Kaymakam, belediye başkanı, savcı, hakim, emniyet müdürü, gibi üst
düzey üç-beş bürokrat hariç) hasta gösterebilmek çok zor. Örtbas edilen şikayet
ve soruşturma dosyalarını çuvallar almaz. Yurt dışındaki ebelere hastanede
yatıyormuş gibi gösterilerek, “Sahte rapor” verilmesinden tutun da, tedavi
dahi olmayan isimlere, “Diş yapıldı” diye naylon fatura kesilmesine
kadar uzanan rezaletler zincirine her gün yenileri ekleniyor.

            Doktorlar,
hemşireler birbirleriyle konuşmuyor. Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor.
Hastanede çalışma huzuru yok. Huzur olmayan yerde verim olur mu?

            Kan
ağlayan hastalar tabi ki, AKP’ye öfkeleniyor… Hesap sorabilmek için sandığı
bekliyor.

            Milli
Eğitim Müdürlüğü

AKP’nin bilgisiz, bilinçsiz ve
yeteneksiz bürokratlarından biri de Milli Eğitim Müdürlüğü’nü işgal ediyor:
Kadrosu İvrindi’deki işgalci Müdür sekiz yılda, eğitimde kaliteyi arttıracak,
öğretmenleri, öğrencileri, velileri sevindirecek bir tek açılım getirmemiştir.

            Oturduğu
yerden ayrımcılığın tetikçisi olmuştur. Mustafakemalpaşa’da; Anadolu Öğretmen
Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi, Yatılı İlköğretim Okulu, Üstün Zekâlılar Okulu,
Kültür Sanat Okulu, Engelliler Okulu açılırken, AKP’nin işgalci Müdürü
Karacabey’de yan gelip yatmıştır.

            Çevir
şişi, kaz yanmasın mantığındaki Milli Eğitim, ilkokul çocuklarının bile
yapabileceği planlamayı yapamadığı için okul bahçeleri kaçak inşaatlarla talan
edilmiştir. Çocukların koşup, oynayabileceği, özgüven kazanarak büyüyüp,  sosyalleşebileceği yeşil alanlar, hiç de
ihtiyaç olmadığı halde, ek derslik adına rantçılara peşkeşlenmiştir. Okul
bahçesinde; 15-20 yaşındaki 60’a yakın çınar, çam, zeytin, dişbudak, kavak,
söğüt ağaçları öğrencilerin gözleri önünde katledilirken, Milli Eğitim, bomboş
durumdaki Lise’yi, Şehit Serkan’ı, Taşlık İlköğretim’i görmemiş, görememiştir… Üstüne
üstlük sekiz derslikli Muhsin Özdamar’daki çocuklarımız yer yetersizliğinden
tuvaletlerden bozma odalarda üst üste bindirilerek eğitim yapmak zorunda
kalırken, Milli Eğitim, ek derslik konusunda Şehit Bahadır’ı tercih edilmiştir.
Doğulu aile çocuklarının çoğunlukta olduğu Muhsin Özdamar’ın öncelik hakkı
görmezden gelinmiştir… Ayırma ve kayırma örneği sergilenmiştir… Bölücülük yapılmıştır…
Eğitimdeki kalitesizlikten, yüz öğrencimizden 88’inin üniversiteye giremeyip
yok olduğu hiç mi hiç düşünülmemiştir.

            Sonra da,
Milli Eğitim Müdürlüğü’nün çalıştığı zannedilmiştir.

            Haksızlığa
uğrayan, adaletsizlikten yakınan öğretmenler, kaliteli eğitim alamayan,
üniversiteye giremeyen öğrenciler, çocuklarının geleceğinden umudunu kesen
veliler sözde müdürlere ateş püskürürken, elbette ki sandığı düşünüyor. Okkalı
bir tokat atmayı belki de 12 Haziran’a saklıyor.

            Seçmen
Belediye’den, Hastane’den, Milli Eğitim’den bıkmış durumda.

            Seçmen
kırgın, seçmen kızgın, anketörlere verdiği yanıtlarda; “Önder Matlı iyi ama bu Belediye ile bu Hastane ile bu Milli Eğitim
Müdürlüğü ile bir yere varılmaz” yorumu yapıyor.

            Siz ne
dersiniz?    

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.